Dışarıda rahatlama rüzgârı esti, içerisi günlük güneşlik



Çarıklı Ali Bey’e ‘N’oluyor Ali Bey?’ diye sordum. Anlattı:
-Yunanistan krizi ile ilgili olarak aylardır süre gelen tartışmaların bir yerde noktalanacağı anlaşıldı. Bu euro piyasasında bir rahatlık yarattı.
- Çin’in enflasyon endişesi ile ekonomisini daraltıcı tedbirler alması bekleniyordu. Tersi oldu. Mevduat kanuni karşılık oranlarını yarım puan düşürüldü. Demek ki Çin büyümeye devam edecek. Bu dünya ticaret hacminin büyümesi demektir.
- AB yardım fonu tahvil çıkaracak. Çıkaracağı tahvilleri birilerinin alması lazım. Çin ve Japonya’nın alıcı olmasını bekliyordu ama bu konuda pek ümit yoktu.
Gelişmelerden anlaşıldığı kadarı işe

Çin ve Japonya bu tahvilleri satın almayı kabul etmiş. Bu AB piyasalarında rahatlama yaratıyor.
- ABD’de iki parti, bütçe açığını kapatmak için sosyal güvenlik kesintisi yapılsın mı, yapılmasın mı diyerek didişiyordu. Haberler o doğrultuda ki, bu konuda karar seçim sonuna ertelenmiş. Demek ki ABD piyasası da rahatladı.

Dünyada pişer bize de düşer

Sonuç olarak: (1) Çin genişletici politikaları sürdürecek,(2) ABD kısıntıya gitmeyecek, (3)Çin ve Japonya tahvil alarak AB piyasasını fonlayacak, (4) Aylardır AB liderlerini meşgul eden Yunanistan tartışmaları bir noktaya duracak... Piyasalar rahatlamasın da ne yapsın!
Dünyada pişer... Bize de düşer... Bu rahatlama rüzgarı bizi de etkileyince dolar 1.73 TL’lerde dolanmaya başladı.
İyi de bundan sonra ne olur? Çarıklı Ali Bey‘e bunu da sordum. Dedi ki,
- Her şey Merkez Bankası’nın (daha da doğrusu Hükümet’in... Daha da doğrusu Tayip Bey’in) kararına bağlı.
- Eğer Türk parasının fazla değerlenmesi, dolar fiyatının 1.70 TL dolayına veya 1.60-1.65 TL bandına inmesi istenmez ise Merkez Bankası dolar fiyatına müdahale eder.
- Eğer dolar fiyatı ‘İnsin ineceği yere kadar... Karışmalayım’ denilecek olur ise geçen yıl olan, bu yıl da olur. Dolar fiyatı yıl ortasına kadar ucuzlar, yılsonunda tırmanışa geçer...

Bunun sonu hızlı büyümedir

Çarıklı Ali Bey, daha sonra da makro değerlemesini yaptı. Dedi ki,
- Hükümet daha doğrusu Tayip Bey’i, ‘Kontrollu büyümeye’ ikna etmişlerdi. Tayyip Bey kısa süre sonra gene ‘Büyüme’ tercihini öne çıkardı.
- Rahatlama rüzgarı sonucu dış kaynak akımı (dışarıdan döviz girişi) gene hızlanacak. Bol dış kaynak (döviz) bizde büyümeyi şahlandırır.
- Bir yanda değerli TL (ucuz döviz), öte yanda aşırı kredi büyümesi (ucuz faizli banka kredileri) beklenenin üzerinde bir büyümeye yol açar. 2011 yılında büyüme gene yüzde 7’lere-yüzde 8’lere çıkar.
-Şu günlerde bazı çevrelerde talepde, üretimde, cari açıkta daralmadan söz ediliyor. Bu mevsimsel ve geçici bir daralmadır. Bunlar kış şartlarında ekonomideki yavaşlamadır. Göreceğiz ki havalar ısındıkça nisandan itibaren ekonomimiz gene ısınacak.
Bol döviz, ucuz döviz, ucuz faiz, bol kredi, yatırım ve tüketim artışı kötü mü? Büyüme kötü mü? Büyümeye bağlı istihdam ve gelir artışı kötü mü? Hepsi iyide... Bizim derdimiz ‘cari açık’. Bütün bunlar cari açığı (döviz açığını) büyütüyor. ‘Bugüne kadar cari açık büyüdü de ne oldu?’ diyeceksiniz. Doğrudur. Bugüne kadar ipi gerdik, gerdik. Kopacak kopacak diyen ‘karamsarların-kara gözlüklülerin’ dedikleri olmadı, ip kopmadı. İnşallah bu yıl da kopmaz.

(Milliyet)