Türkiye’de faaliyet gösteren daha doğrusu YÖK tarafından kuruluşları onaylanmış olan 57 diş hekimliği fakültesi bulunuyor. Bunlardan 20 tanesinin henüz öğrenci almamış, yani öğretime başlamamış olduğunu bildiğimize göre, 37 tane faal diş hekimliği fakültemiz bulunuyor. Bunlar, halihazırda dişhekimi mezunu veren veya en geç 5 yıl içinde mezun vermeye başlayacak olan okullar.
Geçen yıl, mevcut diş hekimliği fakültelerine 2500 civarında öğrencinin kayıt olduğu yani şu an itibariyle öğrenimlerine devam ettiklerini göz önüne alırsak, diş hekimi sayımız beş yıl zarfında yıllık yaklaşık 2000 adet ve üzerinde bir artış göstermeye başlayacak.
Diğer yandan, Türkiye’de gelir ve eğitim seviyesi yükseldikçe, diş hekimine gitme bilinci ve oranı da buna paralel olarak artıyor. İstenen seviyede olmasa da, yukarı doğru bir ivemenin mevcudiyeti aşikar.
REEL SEKTÖR,
REALİST OLMAYA MECBUR
Şimdi burada diş hekimi sayısının çokluğundan, eğitim kalitesinin düştüğünden, bir çok fakültede kürsü başkanlıkları için “Yard. Doç.” dahî bulunamadığından bahsedebiliriz elbette ama adı üstünde “reel sektör”ün “realite”ye göre hareket etme, mevcut durumu bir “veri” olarak alıp ona göre planlarını yapma mecburiyeti vardır. Sert bir misalle konuyu özetleyelim: “5941 No’lu Çek Kanunu”ndaki yanlışlıklar, hiç bir tâcirin çekini ödememe gerekçesi olamaz.
Tüccar, yani iş adamları, yani iş dünyası, mevcut realiteye göre kendilerini, şirketlerini hazırlamak, gelecek projeksiyonlarını ona göre yapmak zorundadır. Bu yüzden, dental sektör üyesi üretici, dağıtıcı ve satıcıların bir an önce geleceğe dair senaryolar üretip, bunlar üzerinden planlar yapmaya başlaması gerekiyor.
ÖLÇEMEDİĞİNİ, YÖNETEMEZSİN
İş dünyasıın yakından tandığı ve 2005 yılında vefaat eden Avusturyalı Yazar Peter Drucker’a ithaf edilen bir sözdür: “Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz.” Aslında, işe koyulmamız gereken nokta tam da burasıdır.
Başlangıç olarak, TÜİK tarafından izlenmeyen fakat izlenmesi gereken istatistik kalemleri tespit edilmeli ve bu verilerin TÜİK tarafından derlenmesi, değerlendirmeye alınması sağlanmalıdır. Zira ölçümleyemediğin bir şey hakkında konuşmak, projeksiyon yapmak, enerji ve kaynak israfıdır.
Bir diğer nokta, alanında saygın bir yeri olan ekonomi fakülteleriyle irtibat kurulmalı, bu bölümlerin veya bölümlerdeki belli öğretim üyelerine dental sektörün dünü, bugünü ve geleceğine dair çalışmalar yaptırılmalı, analiz ettirilmelidir. Bunun için gerekli kaynak, gerek sektör üyelerinden temin edilebileceğıi gibi, sivil toplum kuruluşları aracılığıyla devletten ve/veya AB fonlarından ilave kaynak temin edilebilir.
Yine sektörün gelecekte ulaşacağı büyüklük projeksiyonu üzerinden projeler hazırlanıp, devletin dental sektör üreticilerine daha fazla üretim, ar-ge ve uluslararası tanıtım desteği vermesi sağlanabilir.
Konu elbette bir makaleyle geçiştirilebilecek boyutlarda değil. Uzun tahlillere, uzun tartışmalara, mümkün olduğunca geniş tabanlı bir istişare platformuna ihtiyaç var.
Benim burada yaptığım, konunun taraflarının dikkatini çekebilmek amacıyla bir işaret fişeği atmaktan ibaret.