'Din'siz Türklük?!


Ben “bilgi”den bahsettim, “inanç”tan değil! Siz bu cemiyette yaşıyorsunuz ve önünüz arkanız, sağınız solunuz Müslüman... Bunları tanımak istemez misiniz? Millî birlik için de bu gerekli. 
Devlet “madde” ve “mana”da temel bilgileri vermek mecburiyetindedir. Bunun içinde dinî ritüeller dâhildir. Hatta  “Azınlıklar” bile bilsinler diyeceğim ama birileri şimdi hop oturup hop kalkacaklar. “Irkçı-Nefretçi”  “Hepimiz Ermeni’yiz” grubu (Nezih Ermeniler, Bu “malûm mahlûkat”ın dışındadırlar.)  bana saldırıp duruyor. Ellerine fırsat geçmiş sanacaklar şimdi! (Bu “malûm mahlûkat”a dair yeni bilgiler var. Biraz zaman geçsin; yazacağım!)
Buğra Bey’e bir destek Fransa’dan geldi. Yüksel Çelgin Bey:  “Buğra Atsız’a hemen hemen katılıyorum. Türkçüler, artık Arap milliyetçiliğini bırakmalılar...”  diyor.
Bu sıra Türkçülük üzerine o kadar çok şey söyleniyor ki, Buğra Bey’in abisi bir densize cevap verirken kısaca yazmıştı. (Yağmur Atsız, “Soy-Sop”, Star, 3 Şubat 2013).
Türklük Müslümanlıktan tecrit edilebilir mi? Muhal üzerine fikir yürütülmez.

 
***
 
Buğra Bey Adana Kongresi’nden bahsediyor. Bu kongre, “dönüşüm”  kongresidir; 1969’un 8-9 Şubatında Adana’da yapılmıştır. “ırkçı” anlayışta olanlarla Türk-İslâmcılar karşı karşıya gelmişler, partinin adı Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden (CKMP) Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) dönüşmüş, amblemi de üç hilâl olmuştur. Üç hilâl şeklini çizen Yılmaz Yalçıner’dir. Onun serüveni de bir başka âlem. Kendisiyle kongre safahatını ayrıntılı konuştum. Ayrıca, Buğra Bey’in muhtemelen tanıdığı merhum Doç. Dr. Namık Ayvalıoğlu’ndan da bu safhaları dinlemiştim. Sonra “ayıklama” dönemi başlıyor. Şu anda, “ayıklama” döneminin bütün ağırlığını yaşayan iki isim MHP yönetiminde: MHP Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır ve Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan... Şimdi düşündüm; Celal Adan’la onca bir aradaydık, Edirnekapı Yurdu’nda niçin bıçaklandığını sormak aklıma gelmedi! Mehmet Şandır bana uzun uzun anlattı. “Irkçılar”la Türk-İslâmcıların ayrışmalarının hikâyesi, üç hilâlin ortaya çıkışı, hepsi Türkeş ve liderliği üzerine yazdığım kitaptadır. (Son bs. Berikan Yayınlarından.)
Eğer Adana Kongresi’nde köklü dönüşüm yaşanmasaydı, hem “gerçeklik”ten uzaklaşılmış olurdu, hem üç-beş kişilik dernekçilikten öteye gidilmezdi.