Geçtiğimiz hafta sonu \'Suriye\' gündemli toplanan Güvenlik Zirvesi için Münih\'teydim.
Orada da çok önemli haberler vardı ama Hrant Dink cinayetinin kilit isimlerinden Erhan Tuncel iki ayrı röportaj vererek dikkatleri üzerine çekti.
Tuncel\'in ifadeleri üzerinde detaylıca durmak şart.
Fakat röportajları görünce \'iyi de 5 yıl boyunca bunları neden anlatmadın\' diye sormak kaçınılmaz oldu.
Ya da mahkeme bu soruları sormadı mı?
Üstelik Tuncel\'in Star\'a sıraladığı \'ihmaller zinciri\' benim kitabımda kapsamlı olarak vardı. Yani mahkeme için \'yeni bir durum ya da bilinmez bir şey\' yoktu. O iddiaları duymamaları mümkün değil.
Gelelim açıklamalarına...
Tuncel, her iki röportajında da açıkça görüldüğü gibi \'ben işimi yaptım\' psikolojisinde. Yani kendisini hatasız görüyor. Mahkemenin de bu yönde karar vermesinden sonra öyle düşünmesi normal gelebilir fakat gerçekler o kadar da basit değil.
Mesela Erhan Tuncel\'in Trabzon jandarması ile olan irtibatları hâlâ sır. Yasin Hayal\'in Dink\'i hedef aldığını bildirdiği dönemde polisten çok jandarma ile irtibatlı. Üstelik polisle ilişkisi 2006\'nın yazında kesiliyor, kasımdan itibaren de kopuyor.
Fakat tüm yaz boyu ve cinayet ayında bile jandarma ile irtibatı vardı. Hatta 2006 yazında jandarmanın \'safe house\' gibi kullandığı eve taşınmıştı.
Taşınma hadisesinden sonra söylemleri değişiyor.
Ayrıca basına yansıyan ses kaydına göre Erhan Tuncel polis memuru Muhittin Zenit\'e cinayeti kimin işlediğini bilmediğini söylüyor. Oysa duruşmalarda anlaşıldı ki aslında biliyor.
Ancak bu durum Tuncel\'in sözlerinin anlamını boşa çıkarmıyor.
Çünkü Tuncel sürecin en başından bu yana içinde olan birisi olarak anlattıkları ve anlatacaklarıyla hâlâ çok önemli bir tanık...
Bu açıklamalardan sonra savcılığın yeni bir durum değerlendirmesi yapması gerekiyor.
Üstelik Yargıtay\'ın \'eksik soruşturma\' yüzünden kararı bozacağına kesin gözüyle bakılırken daha önce de vurguladığım gibi \'bu cinayet bugün olmuş gibi yeni baştan ve çözüm odaklı bir soruşturmaya\' konu olmalı.
Şu anda yargı süreci devam ediyor.
Hükümette ikiz toplantı
Yapılabilecek çok şey var. Sevindirici olan şey hem HSYK hem de hükümet inisiyatif alma eğiliminde. Hatta ilgili bakanlar ve parti yöneticileri başbakan başkanlığında iki akşam bu gündemle toplandılar, yapılabilecekleri masaya yatırdılar.
Ancak bütün bu hengâmede can sıkıcı bir şey daha var.
İzleyenler hatırlayacaktır; daha önce bu köşede birkaç kez \"Kişisel kavgalarınıza Dink\'i alet etmeyin\" diye yazdım.
Maalesef kişisel ya da siyasi hesaplar için \'Dink\'i alet edenler\' hâlâ mesaideler. Üstelik uluslararası çalışıyorlar.
Güvenlik bürokrasisinde ekipler ve ekoller önemlidir.
Bu davanın talihsizliği şu ki; bugün Ergenekon\'dan tutuklu bazı emniyetçiler ve onların basındaki destekçileri ekip koruması adına her şeyi çarpıttılar.
Mesela Emin Arslan, cinayet olduğu anda tam 32 aydır emniyetin 2 numarasında oturuyordu. Fakat uyuşturucudan tutuklanınca \'tam da Dink cinayetinde ihmali olanları buluyordum ki\" ile başlayan akla ziyan bir savunma yaptı.
Yaşar Büyükanıt\'ın siparişiyle istihbaratın başından alınan Sabri Uzun ise \"Verdiğim tamime uyulsaydı bu olay yaşanmazdı\" dedi. Oysa imzasıyla yayınlanan tamimin konuyla ilgisi olmadığını en başka kendisi biliyordu.
Yetmedi bazı meslektaşlarımız adında da olduğu gibi bolca yalanlarla süslenmiş kitaplar yazdılar.
Yani dertleri cinayetin aydınlanması değil, dostlarının rakip olarak gördüğü kişileri yıpratıp Ergenekon sürecini akamete uğratmaktı.
Bu da yetmedi bazı gazeteciler ve siyasiler Avrupa ve Amerika kamuoyuna çarpıtılmış yorumlar yaptı, haberler yazdı. Kampanya halinde bu çalışmalara devam edecek gözüküyorlar.
Ancak bütün bunlar bir gerçeği değiştirmiyor.
Dink cinayeti, Rahip Santoro ve Malatya Zirve cinayeti ile birlikte hükümete karşı planlanan darbenin zeminini oluşturmak için aynı odaklar tarafından yapılmış operasyonlardı.
Perde arkasındakileri bulup çıkarmak, kamuoyunu tatmin etmek de hükümetin boynunun borcu...
(BUGÜN)