Din ve açıklık meselesi

Dr. Buğra Atsız Bey’le uzun aradan sonra yine yazışıyoruz. O  “din”e karşı olduğunu söylüyor mertçe... Gizlenenler her zanan sinsî vururlar. Onun için iki cemaatten çekinirim: “Masonlar” ve “Dönmeler” (“Liboş” denilenler değil; Sabetay Sevi’nin muakkipleri!). Açıkça “Masonum.” diyenlere, “Dönmeyim.” diyenlere sözümüz olamaz; kimliklerini ortaya koymuşlardır. Dostluk dahi kurarsınız. Ama  “Mason” olduğunu, “Dönme” olduğunu bilmiyorsan ve sonradan öğrenmişsen kendini aldatılmış hissedersin. Düsturum şudur: Ne isen o görün.

Geçmişte Masonlar için yazdım ve kimliklerini bilmemiz gerektiğini belirttim. Bana e-posta göndermişlerdi:  “Bizim saklımız gizlimiz yoktur. Ne öğrenmek istiyorsanız sorun.”  demişlerdi. Cami herkese açık, cemevleri herkese açık, kiliseler herkese açık... Kim olursan ol, camilerde, cemevlerinde, kiliselerde, havralarda ritüelleri seyredebilirsiniz. Mason derneklerine, Dönmeler’in ayinlerine -var mı bilmiyorum- giremezsiniz! Mertlik baş tacımdır!  

 
***
 
Dr. Buğra Atsız Bey dünkü yazımdan dolayı mektup gönderdi. Abisi Yağmur Atsız’ın namaz kılmayı öğreneceğini yazması üzerine, aydınlarımızın  “dram”ı üzerinde durmuştum. Buğra Bey’in mektubu: 
“Sayın Arslan Beğ,
Son yazınızda ağabeyimden de bahisle ‘Türkiye’de yaşayan herkes kahir ekseriyetin inancını bilmek zorundadır.’ yazmışsınız. Nedenmiş o? Kimse kimsenin inancını bilmek zorunda değildir. Buna gerek de yoktur. ‘Senin dinin sana, benim dinim bana’ bilmem size birşey hatırlatıyor mu? Bir şey iddiâ edildiği zaman sebebi de bence açıklanmalı. Kaldı ki demokratik ülkelerde kimse kimsenin dinini bilmek zorunda değildir. Ama ilgilenip öğrenmesi de ayrı meseledir. Ne var ki sizin yaşadığınız coğrafya ve o coğrafyada yaşayan insanların yetiştirilme tarzı bir takım zorunluluklar getiriyorsa, orada demokrasiden bahs etmek mümkin değildir. Türkiye işte böyle bir ülkedir.

İnanç meselesinde, Türklük ve MHP hakkında yazdıklarınızda çoğu kere hemfikir değiliz. Tabiîdir. Ben yaşım ve Atsız ekolünün mahsulü olarak Türklük hakkında kimseden ders alacak değilim. Türkeş’in Hindistan’dan dönüşünü, evimizi ziyâretlerini, CKMP’nin devralınışını ve MHP’nin kuruluşunu ve Adana Kongresini anı anına yaşamış biriyim. Dolayısı ile bugünkü MHP’nin içler acısı durumu hakkında söylenenlere, tâbiri mâzur görün, atılan palavralara da karnım tok.

Ama bizler özümüze de yabancı değiliz, merak etmeyin. Özden kasdınız din ise ona, ben kendi adıma konuşuyorum, karşıyım. (Ağabeyim isterse namaz kılsın, beni ilgilendirmez) Çünki Almanya’da Türkoloji tahsili yaparken İslâmiyeti de öğrendim. İnsan bildiği şeye karşı olur, bilmediğine değil. Bilmediğinden olsa olsa korkar. Eğer kendimize aydın diyorsak herşeyi, ki buna din müessesesi de dâhildir, medenî çerçeve içinde tartışabilmeliyiz.
Selâm ve saygılarımla.

Dr. Buğra Atsız”
Bugün “millî aydınlar”  meselesini yazacaktım. Yarın Buğra Bey’in temas ettiği bazı meselelere açıklık getireceğim. Özellikle Adana Kongresine...