Diktatöre ağlamak

AZERBAYCAN’da dostum Prof. Oktay Efendiyev’e sormuştum. Stalin öldüğünde ne hissetmiştiniz? “Ağlamıştık” demesin mi?

- Her gün birkaç komşumuz kaybolurdu. Bilirdik ki, Stalin öldürttü. Ama Stalin ölünce mektepte ağladığımızı hatırlarım. Kötü de olsa babası ölen bir çocuk gibi öksüz kalmıştık. Kimsesiz, rehbersiz kalmış çocuk gibi ağlamıştık.

Gorbaçov döneminde Azerbaycan’a ilk defa gittiğimde dostum Prof. Efendiyev’le yapmıştım bu konuşmayı... Stalin’in 20 bin Azerbaycanlı aydını nasıl katlettiğini gözlerimiz yaşararak konuşmuştuk.

Evet, totaliter diktatörler öldüğünde, çocuksu bıraktıkları toplumlar ağlar; son örnek Kuzey Kore’dir.

Toplumsal öksüzlük!

Psikolog Prof. Erol Göka’nın fevkalade önemli teşhisi:

“Diktatör ölünce kitleler büyük bir kayba uğradıkları, adeta öksüz kaldıkları duygusuna kapılırlar. Rasyonel olarak beğenmeseler bile, duygusal olarak gözyaşı dökerler.”

Totaliter şartlandırma, sağcısı solcusu fark etmez, her yerde aynıdır: Toplum iç ve dış düşmanlarla çevrilidir! Yüce diktatör bizi koruyor, doğru yolu gösteriyor! Her şeyimizi ona borçluyuz!

Fakat diktatörün yanlış politikaları yüzünden, çocuklar dahil, on binlerce Kuzey Koreli açlıktan ölmedi mi?

Hayır, onları emperyalizm öldürmüştü! “Sevgili liderimiz” bizi korumak için çırpınıyordu! Yorgunluktan ölmüştü işte!

Peşinden dövüne dövüne ağlanmaz mı?

Totalitarizmin resmi

Aşağıdaki resim bütün totaliter rejimlerin özetini veriyor:

“Güneş”le sembolize edilen lider kültü... Kitap simgesinde ideolojik şartlanma... Üniforma, silah, militarizm, herkes tornadan çıkmış gibi... Siyaset biliminde “taburlaştırılmış toplum” (regimented society) denilen totaliter yapılanma.

Lidere tapınma

Diktatörler daima “insanüstü” nitelikleri olduğuna toplumu şartlandırırlar. Bakın, Kim Jong-il dünyaya geldiğinde, tabiat onu gökkuşağı ile kutsamıştı! İki aylıkken konuşmaya başlamıştı! Ortaokulda bir hurdadan sağlam bir kamyon çıkaracak kadar dâhi bir “proleter” olmuştu! Üniversitede 15 bin kitap okumuştu!

Halkı için öyle çalışıyordu ki, yorgunluktan ölmüştü!

Babası Kim Sung-il de öyleydi! Ülkesini Japon işgalinden kurtarmış, kimsenin akıl edemediği bir sistem kurmuş, herkese doğru düşünmeyi öğreten Juche (Seçme Konuşmalar) kitabını yazmıştı...

Ya da Hitler’in Kavgam’ı, yahut Stalin’in Diyalektik Materyalizm’i veya Mao’nun Kızıl Kitap’ı falan...

Bunlar sülaleden insanüstü adamlar! Kuzey Koreliler şimdi de 28 yaşındaki torun Kim Jong-un nasıl bir dâhi idi, onu öğrenecekler! Başladılar bile, 10 milyon fotoğrafı basılıyormuş. Yakında heykelleri de dikilir.

Öldüklerinde ağlanmaz mı?!

Evet ağlanır... Ekranlarda gördüğümüz Kuzey Koreliler totaliter sistemlerde insanların nasıl çocuksu, özgüvensiz, çaresiz bırakıldıklarının fotoğraflarıdır.