Kıbrıs adasında 1931 yılında başlayan “ENOSİS” hareketi adanın rumlaştırılarak Yunanistan’a bağlanması için gereken ortamı yaratmak üzerine çalışmalarına hiç ara vermeden uzun yıllar devam etti. Zamana bağlı olarak biraz İngilizleri bezdirmek diğer taraftan adada yaşayan ve evsahibi olan Kıbrıs Türk varlığını uzaklaştırmak hatta yok etmek üzerine kurgulanmış bir senaryonun film haline getirilmesi gerçek hayatta uzun yıllar yaşandı. 1963 yılının 21 Aralık tarihinde kayıtlara geçen “Kanlı Noel” saldırıları ile doruk noktasına ulaştı. Bunu takip eden yıllarda çalışmalarının semeresini 1974 Temmuz ayında almak isteyen Rum yönetimi Enosis planlarını gerçekleştirmek için Kıbrıslı Türkleri topyekün imha planını uygulamaya çalıştılar. Sonrasında Kıbrıs Türk insanının özgürlüğüne kavuşması ve ardından geçen yıllar. Yıllardır süren görüşmeler ve yeni bir Federal Devlet kurabilmek için yapılan pazarlıklar.
Durumumuz “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” atasözüne çok uygun. Rum’lar başarılı yavuz hırsız olmuş durumdalar. Hem suçlular hem güçlüler. Ancak reklamlara bağlı olarak en çok geliri de onlar kazanıyorlar. Toplum Liderleri arasında kapsamlı görüşmeler devam ediyor ve 2016 yılı ilk çeyreğinde sonuç bekleniyor. Bu zamana ulaşmak için yolda geçen sürede Rum tarafı hiç boş durmuyor ve görüşmelerin devamlı seyircileri olan AB ve BM Güvenlik Konseyi üyelerine oynuyor. Aşağıdaki haber çok benzerlerinin arasından sadece bir örnek:
DİKO Başkanı Nikolas Papadopulos partisinin, referandumda “evet” diyeceği çözümü Alithia’ya anlattı.
Gazeteye göre 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklaması’ndan derhal kurtulmaları gerektiğini savunarak Anastasiadis’i Kıbrıs sorununda Hristofyas politikalarını devam ettirmekle suçlayan Papadopulos, “evet” diyebilecekleri çözümün içermesi gerekenleri şöyle sıraladı:
“Biz, bütün Kıbrıslı Rumların istediği çözümü, yani doğru, işleyebilir ve sürdürülebilir bir çözümü murat ediyoruz.
Türk askerinin derhal ve tamamen çekileceği,
garantilerin ve müdahale hakkının olmayacağı,
işgal altındaki mülklerin yasal sahiplerinin mülklerinde ilk söz hakkına sahip olacağı,
kimseyi mülkünden mahrum etmeyecek,
bütün Kıbrıslılara Avrupa Birliği vatandaşlarının sahip olduğu bütün hak ve özgürlükleri tanıyacak,
Türkiye’ye Kıbrıs devletinin içişlerinde ve kararlarında söz ve rol vermeyecek bir çözüme evet diyeceğiz.
‘41 yıl çok fazladır’ iddiası zaman açısından doğrudur ancak yanıltıcıdır da. Göçmenler, ölü ve kayıp yakınları için 3 yıl da 5 yıl da fazlaydı.
Ama mesele çok yıl geçti diye Kıbrıs sorununu kötü bir çözümle kapatmamaktır çünkü kötü çözüm 30-40 yıl değil, sonsuza dek kötü olacak. Dolayısıyla ‘artık bitirelim’i savunanlar, çocuklarının ve torunlarının gözlerine bakmalı ve biz yorulduk diye onlara belirsiz ve tehlikeli bir gelecek bırakmaya değip değmeyeceğine karar vermelidir.”
Bu sözlerin sonrasında Kıbrıs Türk tarafında herhangi bir parti başkanından yeni yıl mesajı içinde dahi olsa en ufak bir görüş beyanı olmadı. Oysa bu sözleri söyleyen kişi Kıbrıs Rum tarafında DİKO partisinin genel başkanı. Hayret!!!
Bu konunun ve özellikle Papadopulos’un son cümlesinin çok iyi değerlendirilmesi gerekli gibi duruyor. Bu sözler DİKO’nun stratejisimi yoksa Rum toplum liderinin düşüncesinin basına yansıtılan şeklimi.