Yazılı basında herhangi bir heyecan yok artık… Zaten gazetelerin trajları da bunu apaçık gösteriyor. Haberler artık yazılı basının yani kağıt gazetenin tekelinden çıktı… Kağıda basılı gazeteler her gün basılıp kamyonlara, kamyonetlere yükleniyor, dağıtıcılara gönderiliyor. Onlar da bu gazeteleri en uç noktalardaki bayilere taşıyorlar. Bütün bunlar olup biterken dünya durmuyor, olaylar gelişiyor. Gazeteyi satın aldığınız anda artık her şey değişmiş oluyor. Gazeteler basım, dağıtım dolayısıyla olayları neredeyse iki gün geriden takip etmek zorunda kalıyorlar. Geriye ne kalıyor… Olayları yorumlayanların, olaylara değişik bir bakış açısı getirmeye çalışanların köşe yazıları kalıyor. Onlar da zaten internette var… Ayrıca gazeteye bağımlı kalmaya da gerek yok. Çünkü olayların yorumlarını yapan internette binlerce blog var…
* * *
Haberler, bilgiler, fikirler ve görüntüler artık sanal alemde iletiliyor. İnternet ve sosyal medya belkide yazı ile matbaanın icadından sonra insanlığın kültürel gelişmesinde en önemli bir aşama… Apple firmasının kurucusu ve CEO’su Steve Jobs’un 27 Ocak 2010 günü İpad’ı tanıttığı gün aynı zaman geleneksel kağıda basılı medyanın yıkılışına giden günlerin başlangıcı olarak da kabul edilebilir. Gazete-dergi okuru azalıyor. Bunun yerini teknoloji okuru alıyor. Bu süreçte gelecekte IPTV teknolojisiyle televizyonların da kağıt gazeteler gibi aynı akıbete uğrayacağından söz ediliyor. Müthiş bir dijital devrim yaşıyoruz. Bu devrim sayesinde yazılara, haberlere bilgisayarlardan, akıllı telefonlardan, tabletlerden anında ulaşıyoruz. Ulaşmakla kalmıyoruz… Facebook, Twitter gibi platformlarda, bloglarda milyonlarca kişi medya dünyasına dışarıdan katılıyor. Söz sahibi oluyor. Bunu yaparken de geleneksel yazılı medya gibi çok büyük yatırımlara da gerek yok. Adeta bir cümbüş var yeni iletişim dünyasında…
* * *
Kağıda basılı gazetelerin en kısa ömür peryodu bir gündür. Bu bir günlük peryotları dolayısıyla haber verme üstünlüklerini önce radyo ve televizyonlara kaptıran gazeteler ardından gelen dijital devrim ile yarışmaları imkansızdır. Çünkü gazetelerin yazıişleri ertesi güne, televizyonların haber merkezleri ise an’a çalışır. Televizyonlarda da haberi vermek bazen zaman alabilir. Ama sosyal medya, örneğin twitter aracılığıyla dijital yurttaş gazeteciler her şeyi anında dünyaya duyuruyorlar. Örneğin ABD’nin El Kaide’nin lideri Usame bin Ladin’in evine yaptığı operasyonu bölgedeki bir kişi dolaylı da olsa dünyaya anında duyurmuştur. Bölgede yaşayan kişi twittere anında “ Gece yarısı tepemizde helikopterler uçuyor. Bu bizim buralarda pek görülen bir şey değil. Sanırım olağanüstü bir şeyler oluyor” diye yazarak dünyaya birşeyler duyurmuştu.
* * *
Bu dijital iletişim çağının getirdiklerine rağmen Avrupa’daki Türkler için 40 yılı aşkın süredir yayın yapan Türkçe gazeteler çok ilginçtirki sanki bir şey yaşanmamışçasına yayınlarına devam ediyorlar. Avrupa’da Eurovizyon gibi çok sayıda dijital haber siteleri, kişisel blogler gibi platformlara ilaveten dijital yurttaşlar bazen de yaşadıkları ülkenin dilinde twitter, facebook ve benzeri platform üzerinden olayları anında duyuruyorlar. Bu Türkçe gazeteleri satın alıp okuyanlar da bunun farkında… Gelecek yazıda bunu irdeleyeceğim…
* * *
Yanlış anlamayalım gazetecilik mesleği ölmez… Haberalma ihtiyacı, etrafta olan biteni öğrenme merakı devam ettiği müddetçe haber ve haberi analiz ihtiyacı devam edecek. Bunları da gazeteciler hazırlayacak. Ama bunları paketleme şekli değişecek. Kağıda basılı gazetelerin yerini muhtemelen tabletler ve akıllı telefonlar alacak. Kağıda basılı gazetelerin 20-25 yıl sonra biteceği söyleniyor. Avrupa’daki Türkçe gazetelerin yönetimleri genelde zarar ettiklerinden söz etseler de zamana karşı direniyorlar. Bu direnmenin nedenini tahmin etmek hem kolay hem de zor… Bunun analizi bir başka yazının konusu olabilir. Gazeteler için “Tarihin taslakları” derler. Avrupa’da yayınlanan Türkçe gazeteler de herhalde “zamana karşı direnen tarihin son tanıkları” olarak tarihte yerlerini almak istiyorlar ve tarihte yer alıp unutulmazlar arasında girebilmek için zarar etseler de ısrarla yayınlarını sürdürüyorlar sanırım…