Depresyonla savaşırken...
Radyo programının araştırmacı konuğuna göre, ilaçların büyük bir kısmı aile hekimleri tarafından veriliyormuş.
İnsanlar büyük tehlike altında, yüzde 65, önemsenmesi gereken çok ciddi bir rakam!
Tabii araştırma yaparken bir de gönüllü komşu ve arkadaş hekimlerin(!) tavsiyelerini göz önüne almalılar.
-”Bak şu haptan bir tane alıyorum sinir minir kalmıyor.
Al anam al... Canına yazık! Bak bana ne mutluyum.” (Uyuşukluğu mutluluk sanıyor ama farkında değil)
Ama tedbiri de elden bırakmaz, kendini hekim olarak öyle benimsemiş ki...
- “Ama sen önce yarım al tabii, baktın yetmiyooo, sonra dozu artırırsın.”
Bunun anlamı da aslında şu;
“aman belki tansiyon hastasıdır, kalp hastasıdır, yan etki falan yaparsa birşey olup başımıza kalmasın”
İşte, gönüllü hekimler(!) aynen etrafımızda böyle çalışır.
Çocuklarını sigaradan, uyuşturucudan korumak için adaklar adarken, kendi kuş beyniyle de, sağa sola ilaç tavsiyesinde bulunur.
Psikolog değilim...
Yaşam koçu değilim...
Ama diyorum ki; şu şeker gibi ortalarda dolanan antidepresan ilaçlarına dikkat edin.
Benden size en masum, en masrafsız terapi yöntemi...
Karşılıksız yardım edin!
Etrafınızda yaşayan insanların hayatını kolaylaştırmaya çalışın.
Komşunuz, arkadaşınız rahatsızlandığında bir tas çorba yapmak...
İhtiyacı olduğunda, çocuğunun bakımına yardım etmek...
Belki köpeğini, belki kedisini beslemek, belki de çiçeklerine su vermek...
Bu küçücük manevi yardımlarla, hem karşınızdakinin hayatını kolaylaştırmış olursunuz hem de kendinizi çok iyi hissedersiniz.
Ve hiçbir antideprasan ilaç, bu hissin ve ruhsal tamirin yanından bile geçemez.
Denemek serbest...