Dengesiz bir yazarın aktardığı sakıncalı tezler

Ankara’da siyasete yakın duranların zihni İstanbul’daki benzerlerinden farklı çalışıyor; bir günlüğüne Ankara’ya gittim, bütün dengelerim bozuldu.

 

Önceki gün iki gazetede hükümetin yeni ‘güvenlik stratejisi’ belirlediğine dair haberler yayımlandı. Basitçe “Güvenlik politikalarına devam” anlamına gelen ve tek yeni unsur olarak Irak’ın kuzeyindeki Kürt Yönetimi’nin başındaki Mesut Barzani’yi denklemin içine çekmekle yetinen bir ‘strateji’ bu... Hükümet bununla “On yıldır yanlış yapıyormuşum; ‘açılım’ gerekmiyormuş, kötek yetermiş” demiş oluyor...

 

“Yok, daha neler” dedi Ankara’dan gelişmeleri izleyen ‘âkil’ özelliği ağır basan dostum. Ona göre hükümetin böyle bir stratejiye kendini kilitlemesi hem somut olgulara hem de mantığa aykırı. “Hiçbir siyasi aktör elinde varolan kartları teke indirgemez; tam tersine her gün yeni bir kart daha açabilmenin yollarını arar” dedi.

 

Haberi veren gazetelere dikkatimi çeken de o oldu; “Ne zamandan beri, hükümet politikalarını Başbakan Erdoğan’ın her gün didiştiği gazeteden öğreniyoruz? Sizin gazete ve yazarınız Yalçın Akdoğan dururken Ak Parti hükümetinin stratejilerini öğrenmek için, asker haberlerini aldığımız yazarlara mı abone olacağız yoksa?”

 

Onun tahmini bu haberin asker kaynaklı olduğuydu... Bir başka dostum, haberin kaynağının, MGK Genel Sekreterliği olduğunu kulağıma fısıldadı.

 

Fısıldayana bir şey diyemedim, ama bana yadırgatıcı geldi bu durum. MGK Genel Sekreteri Murat Özçelik bir diplomat; diplomasiyi ve dünya dengelerini bilir biri... PKK adına konuşanların bağıra çağıra “Nisan ve Mayıs’la birlikte ülkeyi kana bulayacağız” diye ilân ettiği bir ortamda, “Bundan böyle açılım yok, güvenlik stratejisi ve savaş var” demenin yol açacağı vahim durumu rahatlıkla öngörebilir...

 

Ayrıca, ‘hükümet çözümü barışçı yollardan aramaktan vazgeçti, yeniden 1990’ların güvenlik politikalarına dönülüyor’ endişesiyle ağır eleştiriler yazmakta olan liberal kalemleri, “Haklıymışız” hissine sevk edecek böyle bir çıkışı yapmak MGK Genel Sekreterliğine ne kazandıracak?

 

Kaynak asker midir, bilemem, ama ‘açılım’ politikalarıyla amaçlanan çizgiyi henüz büyükelçi olmadan savunagelmiş MGK Genel Sekreteri Murat Özçelik’in ‘habere kaynaklık ettiği’ tahmini bana hiç makul gelmiyor...

 

Gelmiyor işte, ne yapayım?

 

Ankaralı dostların dengelerimi bozacak tezlerini de kayda geçireyim bari. Tez, yine ‘Kürt sorunu’ ile ilgili; MİT ve Hakan Fidan eksenli tartışmaya bambaşka bir gözle bakmayı gerektiriyor. Hatta doğruysa bu tez, ‘Cemaat ile Ak Parti çatışması’ diye sunulan kargaşanın taraflarının bile farklı olabileceğini düşündürüyor...

 

Tez şu: MİT Hakan Fidan’ın yönetimine girdikten sonra Kürt sorununda ‘muhatap’ bulma işine farklı bir yaklaşım getirdi. “İmralı muhatap olamaz, Kandil de; BDP ise adres olarak hep onları gösteriyor, ne yapacağız?” sorusuna “Halkı temsil eden başka bir örgüt var, onun da adı KCK” deme imkânı sağlayacak bir girişim...

 

Dostlarım, KCK’lıların tek sıra halinde elleri plastik kelepçeli tutukluluk halleriyle başlayan, Oslo görüşmelerini internete düşüren ve en son tartışma sırasında herkesin diline doladığı “Meğer KCK içerisine MİT ajanları sızmış” dedikodusunun çıkmasıyla zirveye ulaşan sürecin, bu planı berhava ettiği iddiasındalar...

 

Uyarmıştım, dengeniz bozulabilir...

 

Şaşkınlığımı fark eden tez sahibi, “IRA’da ve Sinn Fein’de MI5 ajanları olduğunu, birinin adam öldürüp hapse düştüğünü sen yazmamış mıydın?” dedi bana. Doğru, yazmıştım. IRA’nın önemli ismi Denis Donaldson’un ‘köstebek’ olduğunu öğrenince öldürdüler adamı...

 

“Ne yani” dedim, “Oslo sürecinin bir sonraki turunda MİT yetkililerinin karşısına içine MİT ajanlarının sızdığı KCK mı oturacaktı?” Aldığım cevap “Ha şunu bileydin” oldu.

 

İyi ki bir günlüğüne gitmişim Ankara’ya; bir gün daha kalsaydım, dengem yazı yazamayacak kadar bozulabilirdi.

(STAR)