Delege olmak başkadır başka...
Hangimiz bilebilirdik ki sürecin bugünlere geleceğini... Bir ülkenin başbakanının mahkeme koridorlarında en ağır suçlular gibi davadan davaya gireceğini ya da Başbakan adayı olan bir kişinin partisini adaletin ellerine teslim edeceğini nereden bilebilirdik ki?
Eminim kimse bu ihtimal üzerinde düşünmemişti. Ama üç ayda bunlar yaşandı...
Şimdi önümüzde yeni bir kurultay süreci var... Muhtemelen bu Pazar günü gerçekleşecek bir kurultay...
Ancak şöyle bir bakıyorum da Ulusal Birlik Partisi, Ekim ayından bu yana ne yaptı?
Somut tek bir adım atabildi mi?
Yapılan tek şey tarafların karşılıklı olarak birbirlerini suçladıkları yazılı açıklamalar oldu...
‘Son sözü yargı ondan sonra da delege söyleyecek’ denildi ancak bu iki iradeye de saygı gösterilmedi...
Beni en çok Sayın Kaşif bu süreçte hayalkırıklığına uğrattı...
‘Konuşmayacağım, susacağım’ dedi ancak tam tersini yaptı...
Yazışmalar, mektuplaşmalarla geçti günler...
Aynı partinin mensupları, karşılıklı diyalog kuramayacak, oturup da konuşamayacak bir hale geldiler...
Kendi partilerinin içinde bu diyaloğu sağlayamayanların halkla nasıl bir diyalog içerisine girecekleri konusu ise beni en çok endişelendiren konuların başında geliyor...
Bir diğer konu da ikinci turla alakalı...
İkinci tura gidileceği konusunda mahkeme kararı var.
Ben ne Sayın Başbakanın ne de Ulusal Birlik Partisi’nin diğer yetkili organlarının bu karara karşı duruş sergileyeceklerini düşünmüyorum.
Ancak geçen 3 ay içerisinde taraflar, partinin vizyonu, geleceği, planlarına dair ortaya somut bir proje koyamadı...
‘Biz gelirsek...’le başlayan cümlelerin arkaları hep desteksiz kaldı.
Peki Ulusal Birlik Partili delegeler böyle bir ortamda neye göre karar verecekler...
Çok acıdır ki böyle bir durumda delegelerin ‘kendi menfaatlerinden’ başka bir şey için karar vermeyecekleri aşikardır.
Peki sadece kendi menfaatlerini düşünen bireylerin seçeceği bir genel başkandan bu ülke nasıl faydalanabilir?
Beni kara kara düşündüren olaylardan birisi de bu...
İstihdamlar konusunda hükümet eleştiriliyor. Ancak bu esnada iradesini istihdama, paraya satan delegeler ‘sütten çıkma ak kaşık’ gibi gösteriliyor.
Kurultaya giderken taraflardan birinin ‘istihdamları’ kullandığı esnada karşı taraf da elini cebine atıyor...
Kaynağının nereden olduğunu bilmediğimiz ‘paralarla’ delegelerin iradesi satın alınmaya çalışılıyor.
Sayın Denktaş’ın dün Meclis kürsüsünde sorduğu sorununun muhatabı aslında bu anlamda Başbakan İrsen Küçük değil, tüm Ulusal Birlik Partililer olmalıydı...
Hükümetin yapmış olduğu istihdamlara tepki gösterenlerin, delegelere el altından milyarlar verdikleri de kulağımıza geliyor...
Ne yazık!
Düşünceleri, görüşleri önemsenmeyen, zaten herhangi bir görüşü dahi olmayan delegeler, bu ülkenin kaderinin basacakları mühürle belirleyecekler...
Gerçekten bunu kabul etmek mümkün değil...
Pazarlığı kızıştıranlar mı dersiniz, ‘ben paramı alayım da sandıkta bakarız’ diyenleri mi?
Yazık gerçekten çok yazık...
Ulusal Birlik Partisi’nin ikinci turunda kazanan kim olur bilmem ama benim gözümde delegeler ve iradesini parayla satanlar çoktan kaybetti bile...