Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güzel bir geleneğinin olduğunu, hükümetler ya da cumhurbaşkanı göreve başladığında, ilk ziyareti KKTC'ye yaptığını belirten Davutoğlu, sembolik önemi çok yüksek olan bu ziyaretin, KKTC'nin bağımsızlığına, Kıbrıs halkının haklı davasına verilen desteğin bir ifadesi olduğunu söyledi.

Bu çerçevede ilk yurt dışı ziyaretini KKTC'ye yaptığını belirten Davutoğlu, KKTC ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında yürütülmekte olan müzakerelerle ilgili son gelişmeleri istişare edeceklerini ifade etti.

Kıbrıs sorununun 40 yıldır, Birleşmiş Milletler çerçevesinde ciddi müzakere süreçleri yaşadığını hatırlatan Davutoğlu, "En ileri aşamaya geldiği nokta, 2004 yılında, Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin son derece olumlu tavrıyla gelinen noktaydı. Maalesef, Kıbrıs Rum Kesimi, o gün Birleşmiş Milletler planına 'hayır' demiş olduğu için bu kriz bugüne kadar gelmek durumunda kaldı" dedi.

Son dönemde Birleşmiş Milletlerin çabaları, Türkiye'nin yoğun desteğiyle müzakerelerin yeni bir ivme kazandığını dile getiren Davutoğlu, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'ndan bu müzakerelerle ilgili detaylı bilgi alacağını söyledi.

Müzakerelerin her aşamasında, Dışişleri Bakanı olarak da birçok kez KKTC'ye gidip, müzakerelere ivme katmak için çaba gösterdiklerini anımsatan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da geçen hafta yaptığı ziyarette bu konuları Eroğlu ile paylaştığını, bugün daha detaylı şekilde bu konuları ele alacaklarını kaydetti.

KKTC EKONOMİSİ ÇOK CİDDİ BÜYÜME SAĞLADI

Ziyarette, KKTC'nin ekonomik ve siyasi anlamda kalkınmasına verdikleri desteği de ifade edeceklerini belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Son 12-13 yıl içerisinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, ciddi bir ekonomik kalkınma hamlesi yaşandı. Türkiye'deki kalkınmaya paralel olarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de ekonomi, daha önceki dönemlere göre çok ciddi bir büyüme sağladı. Tabii çok önemli projelerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne destek sağlıyoruz. Bu projelerin başında da su borularıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin fiilen Anadolu'ya bağlanması ve adanın su ihtiyacının, Anadolu'nun temiz, pür, helal suyuyla karşılanmış olmasıdır. Bu gelişmeleri de tabii bugün takip edeceğiz."

KKTC'nin bütün engellemelere, baskılara rağmen demokratik standartları gerçekleştirdiğini, 30 yıldır şeffaf, adil seçimlerle birçok kez cumhurbaşkanı ve başbakan değişimi yaşadığını, köklü bir demokrasiyi kendi içinde kurduğunu ifade eden Davutoğlu, başta KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Meclis Başkanı Sibel Siber ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu olmak üzere, bütün siyasi liderlerle görüşmeler yapacaklarını bildirdi.

Davutoğlu, "Hem Kıbrıs'ın her iki kesimine, hem Doğu Akdeniz'e, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkileri de içine alacak şekilde, hem Avrupa'ya, Avrupa Birliği sürecinde Kıbrıs sorunun taşıdığı önem dolayısıyla, hem de dünyaya büyük krizlerle uğraşmakta olan Birleşmiş Milletler sistemine, Kıbrıs sorununun çözümünün bütün bu süreçlere yapacağı katkı konusunda güçlü bir çağrıda bulunacağız. Akşam da ülkemize döneceğiz" diye konuştu.

GAZETECİLERİN SORULARINI CEVAPLADI

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, bedelli askerlikle ilgili bir çalışma olup olmadığının sorulması üzerine konuyla ilgili dün hükümet sözcüsünün bir açıklama yaptığını hatırlattı.

Hükümeti kurduktan sonra bütün bakanlıklardan, birimlerden bilgiler aldığını anlatan Davutoğlu, bu hafta Milli Eğitim Bakanlığını ziyaret etmeyi düşündüğünü dile getirdi.

Davutoğlu, "Bu çerçevede Milli Savunma Bakanımızdan da Genelkurmay Başkanımızdan da kapsamlı bir brifing aldıktan sonra bu konudaki ihtiyacı değerlendireceğiz. Bu çerçevede atılması gereken adımlar varsa bunları birlikte gözden geçireceğiz. Ama öncelikle bu konuda gerçek tablonun ne olduğu hususunda daha geniş kapsamlı bir brifing alacağım" diye konuştu.

KREDİLENDİRME KURULUŞLARI OBJEKTİF DEĞERLENDİRME İÇİN VAR

Davutoğlu, uluslararası kredilendirme kuruluşlarının değerlendirmeleriyle ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının hatırlatılması üzerine de Erdoğan'ın kredilendirme kuruluşlarıyla ilgili açıklamalarının bütününe bakmak gerektiğini söyledi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın bir çağrısı var orada, biz de bu çağrıya güçlü şekilde katılıyoruz. Bu kredi değerlendirme kuruluşları objektif değerlendirme yapmak için vardırlar ve itibarları da buradan gelir. Objektif ekonomik değerlendirme şu demektir; ülkenin ekonomik bakımdan aldığı mesafe, siyasi istikrar birçok parametreler göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılır. Bugün ister iç piyasada, ister dış piyasada kime sorarsanız sorun piyasalardaki genel hava, Türkiye'nin bu kredi değerlendirme kuruluşlarından hak ettiği kredi notunu almadığı yönündedir. Bu sadece hükümetimizin görüşü değildir. Bütün piyasalarda hakim kanaat budur. Maalesef başka ülkeler söz konusu olduğunda çok cömert davranan bu kuruluşlar, Türkiye söz konusu olduğunda uluslararası piyasalara da yanlış mesajlar vererek, sinyaller göndermektedir. Bu doğru değil. Eğer objektif bir değerlendirme yapılırsa bizim bu kuruluşlarla ilişkilerimiz derinleşir, güçlenir. Nitekim geçmişte de tavrımız hep açık ve net olmuştur."

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin son derece kritik iki seçimi büyük bir başarıyla, demokratik olgunlukla atlattığını, siyasi istikranın daha da güçlendiğini, piyasalarda güvenin arttığını, borsada yükselişin yaşandığını anlattı.

Türkiye'de şu anda herkesin geleceğe bakışının iki seçim öncesindekinden çok daha parlak olduğunu ve kimsede kriz beklentisi bulunmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Hal böyleyken bu kredilendirme kuruluşları, yaptıkları değerlendirmelerde bunu hiç göz önüne almayan değerlendirmeler yapıyorlar. Ama herhangi bir türbülans, ufak gerilim olduğunda dahi birden şiddetli tepki verme yoluna gidiyorlar veya negatif mesaj verme yoluna gidiyorlar. Bizim bu kuruluşlardan beklentimiz, siyasi nitelikli olmayan, piyasaları yanlış yönlendirmeyen, objektif değerlendirme yapmalarıdır. Objektif değerlendirme bu açıdan kendilerinin itibarı bakımından da önemlidir. Eğer bu bir karneyse, ben de bir akademisyen olarak karne değerlendirmelerini çok yakın bilirim. Eğer muhatabınız öğrencileriniz arasında ayrım yaparsanız objektifliğinizi kaybedersiniz. Orada objektif kriterleri uygulamak konusunda maalesef başka ülkelerle karşılaştırıldığında ve başka dönemlerle karşılaştırıldığında sapma görüyoruz.

Öncelikle çağrımız bu kuruluşların objektif ekonomik kriterlerle hareket etmesi, siyasi istikrarın ekonomi üzerindeki olumlu etkisini göz önüne almalarıdır. Yoksa manipülatif bir takım haberlere dayalı olarak bir kriz ya da olumsuz beklenti yaratılacak şekilde davranılırsa Türkiye buna sessiz kalamaz. Bir şekilde ifade etmemiz gerekir. Ama öncelikli olan bizim uluslararası piyasalardaki, Türkiye'deki piyasalardaki genel havayı da yansıtacak değerlendirmeleri bekleme hakkımız. Bu konuda yapılacak en ufak kamuoyu araştırmaları gösterecek ki, piyasanın en önemli oyuncuları 'Türkiye hak ettiği kredi notunu almıyor' diyeceklerdir. Beklentimiz, tavrımız, tutumuz bu."

KURALLARA UYAN HİÇ KİMSENİN ÇEKİNMESİNE GEREK YOK

Bank Asya ile ilgili iddialara ilişkin bir soru üzerine de Davutoğlu, Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, bankacılık sisteminin, finans sektörünün ne kadar dayanıklı ve krizlere dirençli olduğunun son yıllarda çok açık şekilde görüldüğünü söyledi.

İktidarları döneminde bunun daha da sağlamlaştığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Birtakım manipülatif haberler, bankalarla ilgili çıkartılan haberler art niyetlidir. Ancak Bank Asya da dahil olmak üzere herhangi bir banka bu objektif kurallar içinde, hukuk kuralları ve işleyişi ve bankacılık sisteminin kuralları içinde, objektif kriterler içinde bu sistemin işleyişine aykırı bir noktadaysa tabii bu değerlendirmeyi yapmak BDDK başta olmak üzere bütün kurumlarımızın görevidir. Bunlar bağımsız değerlendirme yaparlar. Eğer bu denetim ve değerlendirme mekanizması olmasaydı bankacılık sistemimiz bu kadar güçlü olmazdı. Kurallar bellidir. Bu kurallara uyan hiç kimsenin herhangi bir şeyden çekinmesine gerek yoktur. Ama bu kuralların uygulanması konusunda da ilgili kurumlarımızın herhangi bir tereddüt göstermeyeceğini de herkes bilmelidir."

KILIÇDAROĞLU’NUN İCAZETİNE YA DA SORGULAMASINA HİÇ GEREK YOK

Bir gazetecinin, muhalefetin muhatabının kendisi olduğu yönündeki açıklamasını hatırlatarak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bununla ilgili sözlerine yönelik değerlendirmesini sorması üzerine Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun söz konusu açıklamasını görünce şaşırdığını belirtti. Davutoğlu, şunları söyledi:

"Benim söylediklerim çok nettir, açıktır. Benim ülkeyi yönetmeye talip olmama da kararı Kılıçdaroğlu verecek değil, AK Parti kongresi verir, ülkenin en büyük partisi, Meclis'te çoğunlukta olan parti olarak ve ülkedeki siyasi teamüller. Yani Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesiyle bu verilir. Bunun için Kılıçdaroğlu'nun icazetine ya da sorgulamasına hiç gerek yok. Ayrıca Kılıçdaroğlu, dikkat ederseniz muhatap için sürekli şart koşuyor. Cumhurbaşkanımızla 'ancak savaş şartlarında görüşürüm' diyor. Savaş olmazsa görüşmeyecek, şartı bu. Benim için de bir şart kendince koşuyor. Eğer bir muhataplık sorusu söz konusu olacaksa önce kendi kongresinde, mahalle baskısıyla kendisini aday gösteren 200'ü aşkın delegenin neden kendisine oy vermediğini ve neden kendisini muhatap almadığını sorgulasın ve buna cevap arasın."

KILIÇDAROĞLU’NUN KAPRİSLERİYLE, ŞARTLARIYLA DA KAYBEDECEK VAKTİMİZ YOK

Mesajlarının çok açık ve net olduğunu, Türkiye'yi büyük Türkiye yapma yürüyüşünde olduklarını vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Biz, Türkiye'yi büyük Türkiye yapma yürüyüşündeyiz. Bu yürüyüş esnasında Kılıçdaroğlu selam verirse selamını alırız, selam alacaksa selam veririz. Elini uzatırsa elimizi uzatırız. Elimizi uzattığımızda elimiz havada kalmadığı zaman ve bu kutlu yürüyüşe bir şekilde katkıda bulunma iradesi gösterdiğinde birlikte bu yürüyüşü gerçekleştiririz. Ancak bu yürüyüş esnasında, büyük Türkiye yürüyüşü esnasında önümüze engel çıkartırsa hiç tereddüt etmeden engelini alır yolun kenarına koyarız. Bu engel bir taş da olabilir, bir söz de olabilir, bir şekilde politik bir tavır da olabilir.

Sayın KIlıçdaroğlu'nun şunu bilmesini isterim; bizim bu noktada tutumumuz her zaman pozitif, olumlu olacaktır ama Kılıçdaroğlu'nun kaprisleriyle, şartlarıyla da kaybedecek vaktimiz yok. Kılıçdaroğlu eğer muhatap tartışması yaparsa onu ademe mahkum ederiz, yolumuza devam ederiz. Önemli olan bizim bu enerjiyle Türkiye'yi geleceğe taşımamız. Yapacağı pozitif katkılara olumlu yaklaşırız ama negatif katkı yaptığında da 'gölge etme başka ihsan istemeyiz' deyip yolumuza devam ederiz çünkü Türkiye'nin bununla kaybedecek vakti yok. Biz de bir kongre partisi değiliz. O, o zaman kendi kongresindeki küçük iktidar mücadeleleriyle uğraşsın, biz iktidar partisi olarak Türkiye'yi geleceğe taşımaya kararlıyız."

TRT HABER