TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu üyeleri İdris Şahin, Feyzullah Kıyıklık, Mehmet Şeker ve Yaşar Karayel’in gazetemizi ziyaretleri benim için çok önemliydi.
Ziyaret benim için önemliydi çünkü sayın komisyon üyeleri ile görüştükten sonra, kuruluşun yararına, kendileriyle ruberu görüşme öncesinden daha fazla ikna oldum. Bu da bana bir kez daha yüz yüze görüşmelerin yararını gösterdi.
Sayın Feyzullah Kıyılık’ın “darbelerin bir daha olmaması için yapılması gereken üç şey” konusundaki sorusunu yanıtlarken de içtenlikle desteklediğim çalışmalarının daha da yararlı olması için neler yapılması gerektiği konusunda, burada daha önce de birkaç kez dile getirdiğim kimi görüşleri kendilerine ilettim.
Dilerseniz “Darbelerin bir daha olmaması için neler yapabiliriz?” konusuna bir daha değinelim.
Tabii önce hemen bir noktayı vurgulamak gerek:
Darbe deyince bizim aklımıza, hep askeri darbeler geliyor. Oysa askeri gibi sivil darbeler de olur, onlar da askeri darbeler kadar kötüdür.
Yalnız askeri vesayete karşı olmak yetmiyor, sivil vesayete de karşı olmak gerek.
***
- Darbenin doğru tarifinin, hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı, demokrasinin güvencelerinin işlemediği bir rejimi egemen kılan girişim olduğu söylenebilir.
Eğer biz bu tür girişimlerin bir kısmı değil, ama her türlüsüne ayrım yapmadan karşı durabilir, bunu toplumsal bir alışkanlık haline getirebilirsek, bir daha darbe olmasını engelleriz. Demek ki birinci kural demokrasiyi tam olarak işletmektir.
- Bizde darbelerin son zamanlara kadar askeri darbe şeklinde gerçekleşmiş olması kimseyi şaşırtmasın, unutmayalım ki o darbelerde de sivil sorumluluk, asgari, askeri sorumluluk kadar büyüktür. 12 Eylül günü Kenan Evren’in toplumda bulduğu desteğe bakınca bu gerçeği daha iyi görmek kolaylaşır.
- Darbe eylemini engellemek için en iyi çare darbenin nedenlerini ortadan kaldırmaktır.
- Merhum Metin Toker’in bir sözü vardı, “Ne zaman 11 Eylül 1980’in koşulları bir araya gelirse, kaçınılmaz olarak 12 Eylül olur” derdi.
Haklıydı.
- Darbelerin tohumları sivil dönemlerde atıldığından, biz gözümüzü yalnızca askere dikmeyelim, aynı zamanda sivil politikacılarımıza da bakalım! Çünkü darbelerin nedenleri de engelleme çareleri de hep sivillerdedir.
Asıl olan sivil yaşamdır, sivil demokrasiyi düzeltelim!
***
Dikkat edilecek bir husus da, “darbeyi önlüyoruz” derken durumu sanki darbe olmuşa çevirmemektir.
Şu anda yargı önünde olan 12 Eylül soruşturmasından bir şey çıkmayacak. Çünkü 12 Eylül darbesi, gayet usta bir biçimde, ne yapıyorsa, bunu mahkemeler eliyle kotarmıştır.
12 Eylül’de haksız yere 38 ay hapis yattım. Ama bu görünürde mahkemeler vasıtasıyla yapıldı.
Şimdi ben kimden hesap soracağım? Mahkemelerden hesap sormadan önce de bugüne bakmak gerek.
12 Eylül’ün mahkemeleri gerçi askeri mahkemelerdir ama askeri mahkemelerin en büyük kusurları bağımsız olmamalarıdır.
Siz yargı bağımsızlığını sağlamadan, bağımsız yargı olmamasının sonucunda ortaya çıkan 12 Eylül hukukunu yargılayabilir misiniz?
Benim de darbelerin, benim çektiklerimin aynını, hatta daha beterini çeken gazeteci arkadaşlarım dururken bugün yaşanmakta, acısı çekilmekte olan olayları bir yana bırakarak geçmişin acılarının hesabını sormamın bir anlamı olabilir mi?
Darbeyi önlemenin en iyi yolu, hukukun üstünlüğünü sağlamak olduğuna göre, şu sırada acil olarak yapılması gereken, bunun önündeki en büyük engel, özel yetkili mahkemeleri kaldırmak ve HSYK’nin yapısını yargı bağımsızlığıyla bağdaşır hale getirmektir.
İşte benim, dilim döndüğünce sayın komisyon üyelerine anlatmaya çalıştıklarım bunlardı.
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)