İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Hem enflasyonun ana eğilimindeki değişim hem de beklentilerdeki iyileşme 2025 yılı için bize daha güçlü bir dezenflasyon perspektifi sunuyor." dedi.

Yılmaz, İstanbul'da ekonomi basını ile bir araya gelerek gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Fiyatlama davranışlarının giderek düzeldiğini belirten Yılmaz, burada beklentilerin çok önemli olduğunu, yapılan anketlerde finans piyasasını bilen aktörlerin hedeflerinin açıklanan hedeflere oldukça yakın şekillendiğini söyledi.

Yılmaz, reel sektör ve vatandaşların beklentilerinde daha yukarıda olduklarına dikkati çekerek, "Örneğin geçen ay enflasyon yüzde 47 iken '1 yıl sonrası ne olacak?' dediğinizde, reel sektör 40-50 olacak diyor ama geldiği yere bakarsanız bu çok daha yüksekti, buralara geldi. Beklentilerde bir iyileşme oldu ama hala gerçekçi bir noktaya geldiğimizi düşünmüyoruz. Özellikle enflasyondaki gelişmelerle birlikte reel sektör beklentilerinde de daha fazla iyileşme bekliyoruz." diye konuştu.

İstatistik kurumlarının ölçtüğü enflasyonla, işletmelerin, vatandaşların hissettiği veya algıladığı enflasyon arasında fark olduğuna dikkati çeken Yılmaz, bu konuda dünyadaki örneklere atıfta bulundu.

Yılmaz, Türkiye'de de dünyada da durumun boyutlarının aynı olduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

"Bu bütün dünyada böyle. Avrupa'da gidip ölçtüğünüzde, orada bu fark var, başka ülkelerde de var. Biraz seçici algılama var yani sizin için önemli birkaç kalem algınızı oluşturabiliyor. Oysa istatistik kurumları yüzlerce kalemi alıp ortalamasını hesaplıyorlar. Yine vatandaşımız geçmişten gelen hafızayı daha fazla taşıyor. Gelişmelerden, o aylık olumlu bir şeyden ziyade, geçmiş tecrübeyi bugüne taşıyabiliyor. Çeşitli sebeplerle bu fark bütün ülkelerde var. Bu Avrupa'da da böyle, dünyada da böyle. Dolayısıyla bu normal bir durum ama bunun eğilimine bakmak lazım, nereye doğru gidiyor? Vatandaşımızda reel sektörde beklentinin giderek aşağıya doğru geldiğini görüyoruz. Bu da sevindirici. Bu beklentilerin daha reel bir zemine doğru gelmesi enflasyonla mücadelemize güç verecektir. Özellikle son dönemlerdeki bu gelişmelerin beklentileri de giderek daha fazla iyileştireceğini öngörüyoruz. Dolayısıyla hem enflasyonun ana eğilimindeki değişim hem de beklentilerdeki iyileşme 2025 yılı için bize daha güçlü bir dezenflasyon perspektifi sunuyor."

- "Suriye'deki gelişmeler, Türkiye'nin büyümesine olumlu katkı yapar"

Yılmaz, büyümenin kompozisyonu oluşturulurken Suriye'deki son gelişmelerin dikkate alınıp alınmadığı sorusunu da yanıtladı. Gelişmelerin hızına dikkati çeken Yılmaz, Suriye'deki dönüşümün bütün dünyayı şaşırtan bir hızla gerçekleştiğini dile getirdi.

Bu sürecin Türkiye'nin büyümesine olumlu katkıda bulunacağını vurgulayan Yılmaz, "Büyümemize güç katacağını, iç talebe güç katacağını düşünüyorum." dedi.

- "(OVP) Esas olan program etkisidir, program etkisi de olumlu yöndedir"

Enflasyonda baz etkisine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Yılmaz, "2024’ün ocak-şubat aylarında enflasyon nispi olarak yüksekti. Bu sene ocakta baz etkisinin olumlu olacağını düşünüyorum. Birçok fiyat, ücret ocakta güncellendiği için, ocak ayı biraz daha normal ortalamanın üstünde gelir, aylık enflasyon diğer aylara göre nispeten daha yüksek olur ama geçen senenin ocak ayıyla kıyasladığımız zaman bu sene çok daha düşük olacağını tahmin ediyoruz." diye konuştu.

Yılmaz, Ocak 2024'te rakamın biraz daha beklentinin üstünde çıktığını anımsatarak, şunları kaydetti:

"Onun baz etkisi olumlu olacaktır diye düşünüyorum. Geçen yıl ocakta mesela yüzde 6,7 olmuş, şubatta yüzde 4,5 olmuş. Dolayısıyla bu ilk aylarda bize olumlu yansıyacaktır. Fakat hep şunu söylüyorum, bazen medyadan arkadaşlarımız da söylüyorlar, 'Baz etkisi de şu oldu, bu oldu.' diyorlar. Program yoksa baz etkisi de olmaz, esas etki program etkisidir. Çünkü program olmazsa siz bu oranı düşürmezseniz. Dolayısıyla, esas olan program etkisidir ama baz etkisinin de faydalı olduğu aylar veya olumsuz etkilediği aylar da elbette olabilir. Esas olan program etkisidir, program etkisi de olumlu yöndedir."

- "Deprem harcamalarının azalmasıyla mali alan daha da açılacak"

Konuşmasında yönetilen/yönlendirilen fiyatlarda yapılan çalışmalara değinen Yılmaz, burada en önemli kalemin akaryakıt olduğunu, ağırlıklı olarak diğer kalemleri etkileyen bir nitelik taşıdığını anlattı.

Yılmaz, bütçe açığının düşürülmesi, kamu gelirlerinin korunması, dezenflasyon sürecine mali destek gibi hedeflere ulaşmak için yapılan çalışmaların önemine dikkati çekerek, "Deprem harcamalarının azalmasıyla mali alan daha da açılacak." ifadesini kullandı.

Şu anda mali sistem üzerinde depremin ciddi bir yükü bulunduğunu, bunun da mali alanı daralttığını dile getiren Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:

"Mali alan açıldıkça, bunu reel sektör için, sosyal harcamalar için ve enflasyonla mücadeleyi desteklemek için kullanma imkanımız da artacaktır. Dolayısıyla şu günkü şartlarda yapabileceğimizin maksimumunu yapmaya gayret ediyoruz. Özellikle akaryakıtı kritik gördüğümüz için, tüm sektörleri etkileyen, enflasyon içinde payı yüksek olan bir kalem olarak gördüğümüz için, tercihimizi orada kullanmış olduk ve bu da bence doğru bir yaklaşım. Bu, enflasyonla mücadele açısından da doğru bir yaklaşım. Diğer birçok kalem, herkesin her zaman yaptığı işler değil ama akaryakıt her gün insanımızın bir şekilde doğrudan veya dolaylı olarak muhatap olduğu bir alan. Dolayısıyla tercihimizi orada kullanmış olduk."

- "Enflasyonun ana eğilimi ve beklentiler konusunda iyileşme sürecindeyiz"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) faiz indirimi kararının devam edip etmeyeceği yönündeki soruya, "Burada Merkez Bankamız kendi kanuni çerçevesi içinde kararlarını veriyor ve bunları da toplumla paylaşıyor, izah ediyor. İki şeyin altını çiziyor yaptığı açıklamalarda, enflasyonun ana eğilimi ve beklentiler. Her ikisinde de bir iyileşme süreci olduğunu görüyoruz." yanıtını verdi.

Enflasyonda en katı alanın hizmetler olduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:

"Özellikle hizmetlerde son çeyrekte ciddi bir kırılma olduğunu, enflasyonun aşağıya doğru geldiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu enflasyonun ana eğiliminde aşağıya doğru bir eğilim, gidişat oluşmuş durumda. Bu da tabii Merkez Bankamızın politikasını etkileyecektir, başka türlü düşünmek de mümkün değil ama faiz politikası dışında da enstrümanları var Merkez Bankamızın. Bir taraftan da makro ihtiyati tedbirler dediğimiz başka tedbirler de alması mümkün. Enflasyon tek haneye düşene kadar sıkı tutuşunu ana çerçevede sürdürecektir ama enflasyondaki bu ana eğilimlere göre de tabii ki kararlarını kendi yetkili kurullarında alacaktır. Genel çerçeve şu, enflasyonun ana eğilimi düşüyor, beklentiler iyileşiyor."

- "Kur hedefimiz söz konusu değil, piyasaya bırakıyoruz"

Kur politikasına da değinen Yılmaz, serbest kur politikasının uzun yıllardır devam ettiğini anımsatarak, "Merkez Bankası spekülatif bir hadise görmediği sürece kurun düzeyini belirleyici müdahale yapmıyor bizim sistemimizde ama bir spekülatif hadise görürse ona müdahale etme görevi Merkez Bankasının." dedi.

Yılmaz, kuru esas olarak piyasanın belirlediğine dikkati çekerek, en sağlıklısının da bu olduğunu dile getirdi.

Serbest kur, dalgalı kur denilen rejimi değiştirme gibi bir niyetleri bulunmadığını, bunun aynen devam edeceğini vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

"Bu spekülatif hadiselere müdahale edilmeyecek anlamına da gelmiyor. Bu konuda Merkez Bankamızın kanunu açık, spekülatif hadiseler olduğu zaman Merkez Bankamız müdahalesini yapıyor. Dolayısıyla biz Orta Vadeli Program'da planlarımızda, programlarımızda kur hedefi koymuyoruz ortaya, varsayım yapıyoruz, o hesabı varsayım üzerinden birtakım değerler koyuyoruz ortaya. Bunu bir hedef olarak algılamayın, hiçbir şekilde bir kur hedefimiz söz konusu değil. Bunu piyasaya bırakıyoruz ama elbette spekülatif hadiseler söz konusu olduğunda, manipülatif hadiseler söz konusu olduğunda olayın rengi elbette değişiyor."

- "2025'le birlikte politika faizi mevduat faizlerine daha fazla yansıyacak"

Merkez Bankasının faiz kararının bankacılık sistemine nasıl yansıyacağının sorulması üzerine Yılmaz, geçen yılın sonunda fazla yansımadığını çünkü bankaların yıl sonunda pazar paylarını daha yüksek tutmak istedikleri için mevduat faizlerini fazla düşürmediklerini anlattı.

Yılmaz, şöyle devam etti:

"2025'le birlikte artık o rakamlar geçtiği için şimdi daha fazla yansımasını bekleyebiliriz. Merkez Bankasının politika faizi bankaların mevduat faiz oranlarına daha fazla yansıyacaktır diye düşünüyorum. Bizim tüketici kredilerini cazip hale getirme gibi bir yaklaşımımız yok ama üreticileri, reel sektörü, istihdam üretenleri, bütün bu farklı kesimleri destekleyen programlarımız var. Dolayısıyla bütün bunlarla birlikte kredileri daha çok üretime, arza, üretimin genişlemesine, istihdama, ihracata destek olacak bir anlayışla kurguluyoruz. Zaten büyüme stratejimizin de bir parçası bu, daha tüketim odaklı değil, üretim odaklı bir büyüme perspektifi."

- KKM süreci

Yılmaz, Kur Korumalı Mevduatın (KKM) ne zaman biteceğine ilişkin soruya, "2025 yılı içinde herhalde artık bunu fazla konuşmamaya başlarız. Tam tarih vermem mümkün değil ama aşama aşama zaten bunun cazibesi kalkıyor. Kamuya bir yük getirmediği sürece, kamuya bir harcama yükümlülüğü getirmediği sürece bir finansal enstrüman olarak finans kurumları kullanmak istiyorlarsa da kullansınlar. Ben şahsen bunda bir problem görmüyorum ama önemli olan kamuya bir yükümlülük getirmemesi. O yönde de zaten önemli adımlar atmış durumdayız. Bence bugün geldiğimiz noktada artık KMM'nin büyük oranda etkisi azalmış durumda." cevabını verdi.

KKM dışında yeni finansal enstrümanların olup olmayacağının sorulması üzerine Yılmaz, bunun olabileceğini, KKM'den bağımsız genel politikalarının bu olduğu yanıtını verdi.

"Finansal enstrümanları çeşitlendirmemiz, tasarruf oranını artırmamız gerekiyor." diyen Yılmaz şöyle devam etti:

"En büyük kalkınma perspektifiyle yine bakacak olursak, bir ülkenin en önemli iki konusu vardır, birincisi tasarruf oranını artırmak, ikincisi tasarrufları üretken alanlara kanalize etmek. Tasarruf oranlarını artırmak için de finansal enstrümanları elbette çeşitlendirmelisiniz, işte Bireysel Emeklilik Sistemi'nden sermaye piyasalarına, sadece bankacılık sistemi değil, niçin daha fazla insan sermaye piyasalarından istifade etmesin veya sigortacılık sistemimiz niçin daha fazla gelişmesin, bireysel emeklilik niye daha güçlü hale gelmesin? Dolayısıyla 'tamamlayıcı emeklilik' dediniz, yeni enstrümanlar niye olmasın? Bunlar olsun ki toplam tasarruf oranımız yükselsin. Tasarruf oranımız yükseldiği zaman cari açığımız haliyle düşüyor. Çünkü yatırımlarınızı ya kendi tasarruflarınızla finanse edersiniz veya dış dünyanın tasarruflarıyla. Tasarruf oranınız yükselip kendi yatırımlarınızı finanse eder hale geldiğinizde cari açık probleminiz kalmaz. Önümüzdeki süreçte finansal enstrümanları artırmak, bankacılık veya bankacılık dışı sermaye piyasaları, başka alanlarda tasarruf oranlarını yükselten, hem bireyler için getirisi olan hem de makro düzeyde toplam tasarruf oranımızı artıran enstrümanları geliştirmeye, desteklemeye devam edeceğiz."

- "Vergide eskisi kadar geniş bir şey beklememek gerekir"

Yılmaz, tasarruf tedbirlerinin orta vadeli bir şey olmadığını belirterek, "Zaten ilan ederken de öyle dedik. Bu bir kültür aslında, sürekli olması gereken bir şey. Belki belli dönemsel şeylerle ifade ediyoruz ama esasında sürekli gösterilmesi gereken bir çaba, bir kültür aynı zamanda. Dolayısıyla bu tasarruf tedbirleri, tasarrufa dönük anlayışımızı kamuda devam ettireceğiz." dedi.

Yeni bir vergi reformu olup olmayacağı sorulan Yılmaz, "Vergilerle ilgili büyük oranda zaten çalışmalar yapıldı, eskisi kadar geniş bir şey beklememek gerekir. Vergilerde zaten büyük oranda çalışmalar yapıldı." dedi.

- Muhalefete "işsizlik tanımı" eleştirisi

Geniş-dar tanımlı işsizlik mukayesesine ilişkin de değerlendirmede bulunan Yılmaz, "Bizim muhalefet, bizdeki geniş tanımlı işsizliği alıp Avrupa'daki dar tanımlı işsizlikle mukayese ediyor, bu doğru değil. Geniş tanımlıysa başka ülkelerin geniş tanımlısıyla mukayese etmeniz lazım. Yani bizim geniş tanımlı işsizliğimizi alıp Avrupa’nın dar tanımlı işsizliğiyle mukayese, elmayla armudu mukayese etmek gibi oluyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), Birleşmiş Milletler, uluslararası kuruluşların yaptığı tanım neyse TÜİK ona göre hesaplıyor, kendi kafasından ben bir tanım yapayım da böyle hesaplayayım demiyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "TÜİK, uluslararası tanımlara göre çalışan kuruluş"

TÜİK'e yönelik eleştirilere de yanıt veren Yılmaz, kurumun uluslararası tanımlara göre çalışan bir yer olduğunu vurguladı.

Yılmaz, "TÜİK, Eurostat'a ve Birleşmiş Milletlerin tanımlarına göre çalışan bir kurum. Uygulamada bir eksik, noktasal bir yanlış görürseniz o ayrı bir şey ama dünyada işini de en iyi yapan kurumlardan bir tanesi. Ben şunu da hatırlıyorum, bize gelip 'Siz bu tecrübenizi diğer gelişmekte olan ülkelere gidin, aktarın' diyen uluslararası kuruluşlar oldu. Dolayısıyla kendi kuruluşlarımıza da çok haksızlık yapmayalım. Gerçekten önemli bir birikime sahip olan bir kuruluşumuz. Buradaki mesele şu, hangi tanımla yapıyorsanız uluslararası mukayeseyi de o çerçevede yapmanız lazım ki gerçekçi olsun." ifadelerini kullandı.

- "Çeşitli politikalarla gıda arzını artırıcı yaklaşımımız var"

Yapısal reformlar konusundaki görüşleri sorulan, yapılan ve yapılacak çalışmalara ilişkin de değerlendirmede bulunan Yılmaz, enflasyonun bir arz, bir de talep tarafı olduğunu hatırlattı.

Yılmaz, önceliklendirilmiş alanlarda yapılan çalışmalara işaret ederek, en temel arz unsurlarından birinin gıda, birinin konut, diğerinin enerji olduğunu söyledi.

Dar gelirli ailelerin harcama kompozisyonunun önemli bir kısmını bu 3 kalemin oluşturduğuna dikkati çeken Yılmaz, "Dolayısıyla burada kira, gıda, enerji gibi kalemlerde sağlayacağınız arz yönlü değişimler enflasyonu da, sosyal refahı da çok etkileyen hususlar. Bu bakış açısıyla yine önemli inisiyatifler geliştiriyoruz." dedi.

Gıdada sulama projelerini tasarruf tedbirlerinin dışında tuttuklarını ve çok ciddi anlamda önceliklendirdiklerini vurgulayan Yılmaz, gıda arzını ve tarımsal üretimi artırma, lojistikte yaşanan kayıp gibi konularda yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdi.

Yılmaz, "Tarladan markete gelene kadar yüzde 30’u telef oluyor diyelim ürünün, bu da fiyata yansıyor. Dolayısıyla lojistikte iyileştirici tedbirler öngörüyoruz. Burada termal kaynaklarla tarımsal üretimden tutun, daha akıllı tarım uygulamalarıyla verimliliği artırmaya varıncaya kadar çeşitli politikalarla gıda arzını artırıcı yaklaşımımız var." değerlendirmesinde bulundu.

- "Sosyal konut meselesine çok daha büyük ağırlık vereceğiz"

"Sosyal konut" konusuna da değinen Yılmaz, şunları söyledi:

"Deprem yükümüz azaldıkça bütün gücümüzle sosyal konut üretimini artıracağız, özellikle metropollerden başlamak üzere. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız bu anlamda bazı hazırlıklar yapıyor. Burada tabii yeni nüfus dinamiklerimizle de ilişkilendiriyoruz bu yeni politikamızı. Dolayısıyla daha uygun ölçeklerde, daha düşük maliyetle, enerjiyi verimli kullanan, afetlere karşı dayanıklı, çok yönlü politikalarımızı da yansıtan ama aynı zamanda fonksiyonel bir sosyal konut anlayışıyla kitlesel üretimi öngören yine bir hazırlığımız var. Depremin harcamalarında bu sene inşallah kırılma senemiz, bu yılın ortalarına doğru büyük oranda yükümüz hafifleyecek. Dolayısıyla sosyal konut meselesine önümüzdeki dönemde çok daha büyük ağırlık vereceğiz. Şu anda yürüyen programlarımız var, bir taraftan onları hızlandıracağız, bir taraftan da yeni bazı programlarla sosyal konut üretimini, arzını destekleyeceğiz. İşte bu bir taraftan da enflasyonla mücadelemize de hem ev fiyatları hem kiralar bazında destek veren bir program olacak."

- "Enerjide izin ruhsat süreçlerini kolaylaştıran bir yaklaşımımız var"

Enerjide izin ruhsat süreçlerini kolaylaştıran, daha fazla yenilenebilir enerji üretimini destekleyen bir yaklaşımları bulunduğunu dile getiren Yılmaz, "Burada yine tarife sisteminde yüksek gelirlilerle düşük gelirlileri birbirinden ayırıcı bir yaklaşımımız var. Hem üretimi artırma hem de bunu daha farklı sosyal kesimlere farklı yansıtma yaklaşımımız bulunuyor. Bunlar tabi arz yönlü politikalarımızın bir kısmı. Bir taraftan da lojistik, arz yönlü politikalarımızın en önemli başlıklarından biri." ifadelerini kullandı.

Cevdet Yılmaz, demir yollarına bu çerçevede öncelik verdiklerini belirterek, kara ve demir yolları başta olmak üzere, üretim alanlarıyla pazarları birbirine bağlayan hatları önceliklendirdiklerini, buralardaki maliyetleri aşağıya çekmeye gayret ettiklerini söyledi.

Yılmaz, şunları kaydetti:

"Ulaştırma Bakanlığımız bu perspektifle yatırım stokunu yönetiyor. Belki dönüşüm bir yılda olmayabilir ama önümüzdeki dönemde her yıl bu yönde değişimlerle bir süre sonra çok daha güçlü bir şekilde lojistik perspektifinin yansıdığını göreceğiz. Hem uluslararası ticaretimizde hem iç ticaretimizde bunun olumlu yansımaları olacak. Dolayısıyla sadece talep yönlü bakmıyoruz, arz yönlü politikalarla da bakıyoruz. Fakat belirttiğim gibi deprem koşulları bir kısıtlayıcı koşul olarak bütçemiz üzerinde bazı yükler oluşturuyor. O da bu sene büyük oranda artık gündemimizden çıkmış olacak."

(Bitti)

Kaynak: aa