Kıbrıs'ta yakın gelecekte bir çok gelişme yaşayacağız.
Bazılarının "kahve falın bakarak" yazdığı nedenlerden dolayı değil.
Sadece Obama ya da ABD istediği için değil. İngiltere istediği için değil. BM ya da AB güya "bastırdığı" için değil.
Artık bazılarının ayaklarının yere basması iyi olacak.
Obama ya da ABD istiyor. İngiltere hazır. BM ya da AB hevesli. Çünkü karşılarında güçlü ve "kontrol edemedikleri kadar faal ve atik" bir Türkiye var.
Çünkü 2002 yılından beri Türkiye boş durmadı.
2002 yılından beri Türkiye'nin Kıbrıs Politikası çok tutarlı bir şekilde adım, adım hayata geçmekte.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada sadece Kıbrıs'ta değil ama elbette Kıbrıs'ta da Türkiye'nin attığı adımlar seyredenleri "tedirgin" etmekte.
Tek çareleri var.
Türkiye'nin de onaylayacağı bir çözümün mümkün kılınması. Aksi takdirde gelişmelerin gerisinde kalacaklar. Türkiye'nin Yunanistan'la bu derece beklenilmeyen yakınlaşması, işbirliği eski soğuk savaş yıllarının tüm konseptlerini bozmakta.
Güney Kıbrıs'ın tüm bu gelişmeler karşısında Türkiye ile "bir şekilde irtibat halinde" olmak istemesi boşuna değil.
Hem kimbilir? Belki de bir başka "Oslo'da buluşulup, buluşulmadığını?"
Türkiye "büyük" bir devlet. Bir çok alanda "operasyonlarını" yürütüyor. Bu alanda yürütülenler niçin bizim "tahminlerimizi aşan boyutta olmasınlar"?
Obama ve ABD boşuna bu derece aktif değiller!
Evet Kıbrıs'ta bir şeyler oluyor ve olacak!
Peki ama KKTC'nin 1974 sonrası suni bir şekilde adanın "hanedanı" yapılmış olanları tüm bu olanlara ayak uydurabiliyorlar mı?
Kesinlikle hayır!
1974 ve 2002 yılları arası eski Türkiye'nin kadroları günümüz dünyasına "yabancılar".
Beni davet edip üç saat yemekli bir sohbeti gerçekleştiren bir "hanedan sözcüsü" "bu adada AK Parti'ye en fazla sempati duyan üç kişi varsa biri patronumdur" derken ve "patronunun Recep Tayyip Erdoğan'ı çok sevdiğini" anlatırken elbette AK Parti'den değil "AKP'den" söz etmekteydi. Ve gerçekten bu anlattıklarına benim de inanmamı bekliyordu.
Çünkü o ve o ekibin tüm elemanları 2002 öncesi Türkiye'nin "sadık bekçileri". Soğuk savaş yıllarının konseptleri ile günümüzle başa çıkabileceklerini sanıyorlar. Bence yanılıyorlar.
"Çözümsüzlüğün hanedanları" ile Kıbrıs Sorunu'na çözüm bulunmaz!
KKTC'de yakın gelecekte bu sorunun demokratik bir şekilde çözülmesi Kıbrıs Sorunu'nun çözümü içinde şart.
Bunları yazınca bazıları bana kızsa da gerçekler ortada!
Bilmem anlatabiliyor muyum?