CHP'yi dizayna son sürat devam!
"İstanbul'un yeni İl Başkanı kim olur?" sorusunun cevabını 3 gün önce komşum Mahmut Övür pek bi güzel özetlemişti. İl başkanlığı için kimlerin adının geçtiğini, o güçlü koltuk için kimlerin daha şanslı olduğunu, mevcut başkanın durumunun ne olacağını öğrenmek istiyorsanız arşivden Mahmut'un yazısına bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Benimse onun yazdıklarına ekleyebileceğim tek bir şey var. O da, İstanbullu delegelerin patron koltuğuna oturtacakları başkanı tıpkı Ankara'da olduğu gibi sandıkla belirlemek eğiliminde oldukları.
Seçim isteyen delegeler, hafta başı İstanbul kurultayı için imza toplamaya başlarsa buna pek şaşmamak lazım .
Ha, seçimli bir kurultaydan kim galip çıkar, hangi ekip ipi göğüsleyen ekip olur onu bilemiyorum. Kimine göre yeni başkanı seçimle belirlemek, son günlerde kariyerinde epeyce bir sarsıntı geçiren Gürsel Tekin'in, "Gördünüz mü yine güç bende arkadaşlar!" diyebilmesinin altın anahtarı. Kimine göre ise artık gerçekten bittiğine dair çalınacak son düdük!
Bilemiyorum.
Yani, İstanbul'da İl Başkanlığı döneminde, onlarca akrabasını, arkadaşını, ahbabını, dostunu delege yapan Gürsel Tekin bu seçimli kurultay işini lehine çevirip, olmadık bir zamanda yeniden avantaj elde edebilir mi kestiremiyorum.
Şu anda bilebildiğim tek şey, son derece grifit ilişkilerin yaşandığına inandığım İstanbul'daki bu çetrefilli durumun, takipteki biz gazetecileri daha uzunnncaaaa bi süre yoracağı.
Tabi biz, "CHP'de hangi koltuğa, kim geldi, kim gitti, kim kimin ayağını kaydırdı, kim kimin için muhalefete başladı, kim fitne çıkardı, kim kimi sattı, kim kiminle yeniden dans etti?" ve benzeri soruların cevabının peşinde koşmaya devam ederken, bir kısım candaş kalem de her zamanki gibi, parti içi bu karışıklığı kullanıp, parti kadrolarını kendine ve çevresine göre dizayn etmeye devam edecek.
Dün, genel merkeze yakın, (hem de oldukça yakın!) bir haber kaynağım diyordu ki; "Bazı gazeteciler bazen öyle haddini aşıyor ki, Kemal Bey'e öyle telkinlerde, öyle tekliflerde bulunuyor ki adamcağız ne diyeceğini, nasıl bir tavır alacağını bilemiyor!"
Kaynağım birkaç isim verdi. Kemal Bey'e, "Şunu il başkanı yaparsanız daha hayrınıza olur. Şu bizim X'si de alt kadrosuna alırsanız bizi çok mutlu edersiniz" filan diyebilen gazetecilerin adını da saydı. Şaşırmadım.
Şaşırmadım ama göreve geldiği günden bu yana gerileyen kariyerinin, sönen yıldızının, eriyen gücünün en büyük müsebbibi olduğu ayan beyan ortada olan bu tayfaya karşı Sayın Kılıçdaroğlu'nun hâlâ müsamahalı davranmasının ve hâlâ onları kendisine yakın birer dost olarak görmesinin temel sebebini çözemedim.
Görünen o ki, daha epeyce bir zaman da çözemeyeceğim galiba...