Daha önce bu köşede birkaç kez \'Baykal\'a yönelik komplo çözülmeden CHP durul(a)maz\' diye yazmış ve o meşhur komplo kaseti ile ilgili fikri takibin önemine dikkat çekmiştim.
Baykal\'ı bir günde deviren kasetin gölgesi CHP\'nin üzerinde dolaşmaya devam ediyor.
Gerçi \'Bu komployu çözmek boynumuzun borcu\' deyip koltuğa oturduktan sonra sadece sorulunca hatırlayan Kemal Kılıçdaroğlu soruşturmanın \'örgütlü suç\' kapsamında özel yetkili savcıya devredilmesine tepkili.
Muhalifler ise, Kılıçdaroğlu\'na \'Çekindiğiniz bir şey mi var\' tepkisini gösteriyorlar.
26 Şubat\'ta CHP\'nin olağanüstü kurultayı olacak.
CHP tarihi biraz da kurultaylar tarihi sayılabileceği için partililer alışık.
Fakat bu kez farklı sonuçlar doğabilir.
Çünkü Kılıçdaroğlu son ana kadar kurultaya gitmeme yönünde direndi. CHP gelenekleri açısından tüzük diye çıkılan bir kurultayın genel başkan değişikliği doğurması sürpriz olmaz.
Lakin henüz \'çözülemeyen bir motivasyon\' Kılıçdaroğlu\'nu ikna etti.
Siyaseten karşı hamle yapıp \'Demokrasi şölenine çevireceğiz\' dedi ama bu, mezarlıktan geçerken ıslık çalmaya benzetiliyor.
Şimdi tekrar başa dönelim.
Baykal\'a kaset komplosu kimin işiydi?
Ankara küçük, aynı zamanda hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir yer olduğu için kaset komplosunun kim ya da kimler tarafından yapıldığı ile ilgili somut duyumlar da yok değil.
Mesela ortak kullanımda olan birkaç evin olduğu, söz konusu kaydın ise Or-An\'da ilginç mimarisi ile bilinen bir sitede çekildiği sır sayılmaz. Tabii o evle ilgili hırsızlık başvurusunun olmadığı, kapısında bir zorlamanın olmadığı da.
Yani kamerayı elektrik prizine kim yerleştirmişse anahtarı olan birisiydi.
Baykal kasetinin patladığı ve CHP\'nin toz duman olduğu -gerçi o toz duman hiç bitmiyor ya- günlerde konumu itibariyle \'her şeyi bilebilecek konumdaki\' bir kaynağımla sohbet ederken kaseti sordum.
Yorumu ilginçti, \"Uzaklara bakmayın. Bazen fail yanı başınızdan çıkabilir\' demişti. Ketumiyetiyle bilinen muhatabımın bu ifadesi bile çok şey anlatmaya yetmişti.
Baykal komplo ile ilgili savcıya yardımcı olmadı.
Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi lider değişimi olunca konunun takibini bıraktı.
Fakat yargı bırakmıyor. Özel yetkili savcılık \'örgütlü suç\' kapsamında dosyanın izini sürmeye kararlı.
Bu noktada Kılıçdaroğlu\'nun savcılığa tepki koymak yerine destek olması şart. Tabii çekindiği özel bir durumu yoksa. Çünkü bu komplo çözülmeden CHP\'de sular durulmayacak.
Fakat şunu da unutmamak gerekir.
Nasıl Türkiye toptan bir arınma süreci yaşıyorsa benzer süreçlerin siyaset dünyasında da olması kaçınılmaz. O yüzden CHP yönetimi savcılığa destek olup partiyi bu yükten kurtarmalı.
Tabii çekindikleri başka kasetler yoksa...
Zana\'nın bilgisayarı ve duran operasyonlar
Uludere\'de 34 kişinin ölümü ile sonuçlanan trajik olay PKK açısından istenilen sonucu verdi. 14 Temmuz Silvan saldırısı sonrası başlayan \'tam saha pres\' şimdi \'tam saha beklemeye\' döndü.
Bu durumun mevsimsel şartlara bağlanması doğru olmaz.
Çünkü örgütün lojistiğini kesmeye yönelik operasyonların karla kışla ilgisi yok.
Aslında sadece bu durum bile Uludere komplosunun nasıl bir proje olduğunu tek başına teyit ediyor.
Bu olay örgüte adeta hayat öpücüğü oldu.
Kandil güvenli bölge olmaktan çıkmıştı. Çünkü uzun yıllardır ilk kez aralıksız hava harekâtı yapılıyordu. KCK operasyonları nedeniyle şehir ile dağın irtibatı da büyük oranda azalmıştı.
Üstüne İmralı sakini de \'unutturuldu.\'
Eğer bu yöntemle; bahar ve yaz aylarında da örgüte hareket alanı bırakılmazsa önümüzdeki sonbaharda yeni bir denklem kaçınılmaz olacaktı.
Fakat Uludere komplosu planı bozdu. Bölgeden gelen haberler kötü. Örgüt lojistik yığınak yapıyor.
Masum gösterilen sınır kaçakçılığı, özellikle de sigara kaçakçılığı PKK\'ya oluk oluk para akıtıyor. Kaçak akaryakıt hakeza.
Bu aşamada PKK\'nın belini kırdık, artık açılım zamanı söylemi, hem yersiz hem yanlış. Terörle mücadele ciddi bir iş ve kararlılık gerektiriyor.
Son bir not da Zana ile ilgili.
TBMM tarafından tahsis edilen fakat başkası tarafından kullanılan o bilgisayarda ne vardı?
Merak işte...
(BUGÜN)