90’lı yıllar Türkiye’nin en kötü, en acımasız, insanın yüreğini acıtan, hüzünlü bir dönemiydi.
Çok zor bir dönemece girmişti Türkiye...
Toplum alabildiğine yılgın ve çaresizdi.
Kuşku, tedirginlik, ekonomik bunalım, güven duygusunun yitirilmesi...
Faili meçhul cinayetler, katliamlar, Erbakan Hoca’nın “Kanlı mı geliriz kansız mı” sözleri...
Bu süreç, yolsuzlukları, banka hortumlamayı, mafyalaşmayı, rüşveti, 28 Şubat postmodern darbesini yarattı.
Bu açmaz giderek büyüdü, örtülü savaşta binlerce insanımız öldü...
Olup bitenleri belki o yıllar pek anlayamadık...
28 Şubat niçin yapılmıştı?
Sosyal demokratlar ve merkez sağ partiler çoğunluk hükümeti kurulmasına niçin destek vermişlerdi?
Postmodern darbenin arkasında ABD’nin olduğu kesindi ama bunu çoğu aydın, yazar, bilim insanı ve özellikle CHP görmezden geldi.
1999 seçimlerinde CHP’nin sandıktan çıkamaması, DSP, ANAP ve MHP ortak hükümeti, ardından gelen o ekonomik kriz...
Elbet, Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilişini de unutmamak gerekir.
***
O yıllarda Türkiye’de ve dünyada olup bitenleri algılayabilecek, değişim süreçlerini, neoliberal politikalar uygulayan ABD güdümünde sözde ılımlı İslamın ülkemizde ivme kazandığını görebilecek sosyal demokrat bir parti yoktu bugün olduğu gibi.
CHP 34. kurultayının sonuçlarını tartışırken 90’lı ve 2000’li yıllar aklıma geldi...
AKP iktidarı açık açık ABD’nin neoliberal politikalarını uygulamasına karşın, 2002’den başlayarak 2011’e değin oylarını yükselterek tek başına iktidarda kalıyordu.
Peki sol ve sosyal demokrat partiler ne yapıyordu?
Bir milim ivme kazanmıyor, toplumla bütünleşmiyor, sermaye-emek çelişkisini ağızlarına almıyordu.
Burada CHP’den söz ediyorum sadece...
Türkiye dünyadan ve küreselleşmeden bağımsız bir ülke değil.
Emperyalizmin ağababalarına “selam çakan” kimi aymaz aydınlar, bilim insanları, 1 Mayıs 1977 katliamı için “Kıyımı derin devlet değil solcular yaptı” diyecek kadar aşağılık tavır aldı.
Bu rezilce yaklaşıma solcular, sosyalistler ve devrimciler elbet gereken yanıtı verdi.
***
Bugün benim gördüğüm, solun ve sosyal demokratların nedense bir türlü birleşememeleri.
Bu nedenle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun koltuğunda kalıp kalmaması, partisinin sola kaymasından geçiyor.
Delegenin verdiği mesaj çok açık:
“Mustafa Kemal Atatürk’e, Aydınlanma Devrimi’ne, laik demokratik cumhuriyete sahip çıkacağız... Bunu yaparken CHP sosyal demokrat bir çizgiye mutlaka gelmeli, emek-sermaye çelişkisini görmeli...
Bırakın kör milliyetçiliği başkaları yapsın, biz sol bir çizgide yürüyelim...”
Bir sosyal demokrat parti Karl Marx’ın bakış açısından esinlenerek toplumun ne istediğini rahatlıkla öğrenebilir.
Tüm gelişmelerin arkasında ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar olduğu görülür.
Bugün sol ve sosyal demokrat hareket Almanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan’da ivme kazanırken niçin Türkiye’de “İslamcı parti” 10 yıldır iktidarda kalıyor, oylarını yükselterek?
Solcular ve sosyal demokratların beceriksizliğinden...
***
Elbet solcular ve sosyal demokratlar AB ülkelerinde de bir duraksamadalar.
2000’li yıllara girerken AB ülkelerinin 15’inde sol ve sosyal demokrat partiler iktidardaydı...
Şimdi ise yanılmıyorsam altı ülkede iktidar!
CHP ise 1950’den bugüne değin hiçbir zaman tek başına iktidar olamadı...
CHP neoliberal politikalara karşı kendisini mutlaka yenilemeli, emperyalizmin boyunduruğuna girmemeli, yurtseverliği kör milliyetçilikle karıştırmamalı, laik demokratik cumhuriyete sahip çıkmalı, demokrasi ve özgürlükleri savunmalı, emek-sermaye çelişkisini dilinden düşürmemeli, Kürt sorununu göz ardı etmemelidir.
Yurtsever ve sosyal demokrat parti olmanın koşuludur bunlar!
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)