Çetelere kurban!...

Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerine de yansıdı mı bilmiyorum; son zamanlarda işlenen suçların niteliğinde önemle oranda bir “çeteleşme” durumu var…

Hırsızlık, fuhuş, cinayet ve gasp gibi önceden “bireysel” olarak işlenen çoğu suç; artık literatürdeki ismiyle “organize suça” dönüştü…

Özellikle toplumun sosyoekonomik açıdan alt grubuna mensup gençlerinden oluşan ya da oluşturulan bu çeteler, ileride başımıza çok daha büyük sorunlar açacak gibi görünüyor…

Çünkü şu aralar neredeyse her şehirde, yasadışı bahis ve kumar başta olmak üzere, siber suçlarla alakalı hiç görülmemiş şekilde onlarca operasyon haberi alıyoruz…

Bunu gören anne ve babalar; istedikleri gibi okutamadıkları, bir iş bulup çalıştıramadıkları çocuklarının günün birinde bu bataklığın içine düşmesinden endişe etmeye başladı…

Öyle şeylere şahit oluyorum ki; sırf bu korku yüzünden üç kuruşluk emekli maaşına dokunmayıp, “el eline bakmasın diye” hepsini çocuklarına teslim eden ebeveynler var…

Çete organizasyonları” bizde daha yeni ama; ABD, 150 yıldan fazla bir süredir bu sorunla mücadele ediyor… Ve henüz çözmüş de değil!...

Konuyla ilgili olarak üniversitelere yüzlerce araştırma yaptırmış…

Defalarca yasal ve yapısal düzenlemeye gitmiş…

Bu problem, yine büyümeye devam etmiş…

Şöyle diyorlar artık:

-          Bir toplum vahşi kapitalizm ile yatıp kalktığı sürece, “çete” adı verilen gayrimeşru çocukların doğması kaçınılmaz olur!...

Kapitalizm, gelir dağılımında adaletsizlik yaratır…

Yüksek gelir gruplarıyla düşük gelir gruplarının arasındaki mesafeyi sürekli büyütür…

Alt sınıfta kalanlardan düştüğü durumu içine sindiremeyenler, sürekli fırsat kollayıp orta ve üst sınıfa doğru yol almaya çabalar…

İşte bu çabaların sonucunda da ortaya; adına “çete” dediğimiz, herkese  meydan okuyan” ve sorumluluklarından kurtulmak isteyen bireyler çıkar!...

Konuyla ilgili olarak bilimsel araştırma yapan Amerikan Üniversitelerinin ilginç tespitleri var:

-          Çete üyeleri, sadece sebepsiz şekilde sapkın davranışlar sergileyen bireyler değildir. Aslına bakılırsa hepsi çok akıllıdır ve yüksek bir pratik zekaya sahiptir…

-          Çete faaliyeti” denilen şey; toplumsal açıdan düzensiz ve yetersiz alanlarda yaşayanların, toplumsal açıdan sorunsuz ve düzenli alanlarda işledikleri eylemlerin bütünüdür…

-          Düzensiz göç, devletin “adalet” karşısındaki duyarsızlığı, bunun yanında düşük ücret alan ve ayrıca sosyal güvenceden yoksun mavi yakalıların sayısındaki artış çeteleşmeyi körükler…

Bu tespitlere birkaç tane de ben ekleme yapayım:

-          Toplumsal refahı sağlayan araçların zayıflatılması,

-          Toplumu güçlü kılan değerlerin sarsılması,

-          Sosyoekonomik koşulların, alt gelir gruplarının aleyhine sürekli değiştirilmesi,

-          Eşitsizlik ve “haksızlığa uğrama” duygusu yaratan devlet uygulamalarının yaygınlaşması,

-          Egemen ideolojilerin veya egemen kültürün baskısıyla oluşan kayıplar…

Bana göre bunlar da çeteleşmeyi körükleyen diğer sebepler!...

Çeteciliği, “patolojik sorunları olanların bir araya gelerek yaptığı eylemler” diye geçiştirirseniz yanılırsınız…

Olay; kimlik, kişilik ve karakter zafiyetinin çok ötesindedir…

Çete” olgusunu daha tatmin edici bir şekilde anlamak mecburiyetindeyiz…

Ekonomik ve sosyal hayatımızda bizi zorlayan şartları, kolektif davranış dinamiklerini ve toplumsal değişim süreçlerini göz önünde bulundurmadan problemi çözemeyiz!...

Gelecek nesillere olumlu ekonomik ve duygusal bir çevre sağlayamazsak sonumuz ABD gibi olur!...

Kayıtlara geçen “çete” faaliyetlerine yalnızca “psiko-sosyal” çerçeveden bakıp, faillerini de “gevşek yapı” olarak yorumlarsak hata ederiz!...

Çetecilik” bizim için, yasadışı ekonomik girişimlerle üyelerine eğlence ve statü kazandıran bir yapı olmanın çok ötesinde sonuçlar doğurabilecek bir sorundur…

Çözüm için elzem olan şu:

-          Kişi “toplumsal saygıyı” para ile satın alamamalı!...

-          Ülkemizde, “sadece parayla satın alınabilecek şeylerin” sayısını azaltmalı;

-          Hayatı, sadece parayla satın alınabilen şeylerle yaşanan bir süreç olmaktan çıkartmalı…

Topluma “paranın” dışında kalan aynı güce sahip alternatifler sunmalıyız…

Bu hem devletin hem de toplumun bir an önce yerine getirmesi gereken önemli bir sorumluluk…

Kapitalist sistemin kurduğu medeniyet düzeni sadece “parayı” tanır…

Parası olanı “adam” yerine koyar; parası olmayanı da mezara!...

Vicdanın düğmesine bile parayla basılır orada…

ABD ve türevlerinde olduğu gibi; kapitalizme hamilik yaptığı sürece bizim ülkemiz de sistemin gayrimeşru çocuğu “çeteleri” doğurmaya devam edecek…

Milletimiz de o çocukların kahrını çekecek!...

Hayırlı işlerimiz” tümüyle “organize işe dönüşmesin…

Birçok değerimiz “çetelere kurban  gitmesin…