- Cepheden savaş açmaz.
- Karşısındakinin kendisinden daha güçlü olduğunu hissettiği anda geri adım atar.
- Baştan kaybedeceğini bildiği savaşlara girmez.
- Yekten mücadele yerine strateji uygular.
- İttifak ettiği unsurlarla kafa kafaya gelmez.
* * *
Ancak son “Özel Yetkili Mahkeme” tartışmasında anladık ki...
“Cemaat”, artık benim bildiğim “Cemaat” değil.
- Cepheden savaş açıyor.
- Geri adım atmıyor.
- Kaybedeceği baştan belli savaşa girişmekten kaçınmıyor.
- Taktik ya da strateji yerine mücadeleyi tercih ediyor.
- İttifak ettiği unsurla kafa kafaya gelme konusunda hiç çekinmiyor.
Epeydir kafa yoruyorum.
Nasıl oldu da...
“Cemaat” stilini, yöntemini, konseptini bu denli radikal bir şekilde değiştirdi?
İşi bilenlere soruyorum:
Doğru dürüst bir cevap alamıyorum.
Kafası çalışanlara soruyorum:
Dişe dokunur bir gerekçeye rastlamıyorum.
Sonuç?
“Nasıl oldu da böyle oldu?” konusu benim için esaslı bir muammadır.
En azından şimdilik...
NAZLI Ilıcak, Fethullah Gülen’in DGM’de yaptığı savunma ile bugünkü Ergenekon, Balyoz davalarındaki savunmalar arasında hiçbir irtibat kurulamayacağını savunmuş.
Diyor ki Nazlı Hanım:
“Elmalarla armutlar toplanmaz”.
* * *
Nazlı Hanım için bir “elma artı elma” çizelgesi çıkardım.
Takdim ediyorum:
- Gülen’in savunmasında geçen “kitap, CD, kaset delil olamaz” cümlesi “elma” ise bugünkü Ergenekon, Balyoz, KCK davalarında geçen “kitap, CD, kaset delil olmaz” cümlesi de “elma”dır.
- Gülen’in savunmasında geçen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi “elma” ise bu ilkenin bugünkü davalarda en fazla vurgulanan ilke olması da “elma”dır.
- Kasetle, kitapla, defterle, CD ile suçlanan Fethullah Gülen “elma” ise ders notlarıyla, özel notlarıyla, kitaplarıyla, defterleriyle 8 aydır içeride tutulan Büşra Ersanlı da “elma”dır.
- Gülen’in savunmasında geçen “CD’lere sonradan eklemeler yapılabilir” cümlesi “yeşil elma” ise Balyoz’da geçen “CD’lere eklemeler yapıldı” cümlesi “kıpkırmızı elma”dır.
- Gülen’in savunmasında vurgulanan masumluk karinesi “elma” ise, bugünkü savunmalarda vurgulanan masumluk karinesi de taş gibi “elma”dır.
- Gülen’in savunmasında dile getirdiği “şüphe altındaki kişiler hakkında suçlayıcı yayın yapılamaz” ilkesi “elma” ise, bugün “şüphe altında” bulunan kişilerin “bize peşinen suçlu muamelesi yapamazsınız” çıkışı da olgun ve kıvamında bir “elma”dır.
ALIN size iki olay:
BİR: Konu: Özel Yetkili Mahkeme... Başbakan bir şey diyor, Başbakan Yardımcısı bir şey diyor...
İKİ: Önce “Geliyor, geliyor... Kürtaj yasağı geliyor” diye demeçler patlatıyorlar, ardından da “Ne yasağı canım... Bir orta yol buluruz” diyorlar.
* * *
Bu iki olay ile...
- AK Parti inanılmaz organize bir parti...
- Her şeyi ölçüp biçiyorlar, ona göre adım atıyorlar.
- Süper planlılar.
- Böyle bir uyum görülmemiştir.
Hükümleri arasındaki muazzam çelişkiyi biri bana izah edebilir mi?
GÜLBEN Ergen’in selülitli fotoğrafları yayınlanınca... Safımı seçtim.
Dedim ki:
“Ben Gülben’ciyim arkadaş”.
Gülben’in “ben bir anneyim” ya da “selülit benim / karar benim” türü çıkışlarına da tam destek verdim.
Hatta bir ara “Hepimiz Gülben’iz” bile diyecektim ki...
Durdum.
* * *
Durdum çünkü Posta gazetesinin manşetinde yayınlanan haber çıktı karşıma...
Haber şu:
İki yıl önce selülitleriyle objektife yakalanan Hülya Avşar, durumu “bacağıma sudan ışık yansımış” diye izah etmiş.
Gülben Ergen de bu durumla şöyle dalga geçmiş: “Hah hah ha! Işık güzel bahaneymiş. Umarım Hülya hamiledir”.
* * *
Söz konusu Hülya Avşar olunca...
- “Ama o bir anne” demek yok.
- “Selülit onun / karar onun” demek yok.
- “Bu kadına yönelik şiddettir” demek yok.
Peki ne var? “Hah hah ha” var.
İlahi Gülben! Âlemsin vallaha...
- Hükümeti beğenmeyebilirsiniz.
- Uludere konusundaki tavrını gayriinsani bulabilirsiniz.
- Kürt sorununun çözümünde güvenlik politikalarına abanmaya başladığını düşünebilirsiniz.
- KCK operasyonlarında ölçünün kaçtığına inanabilirsiniz.
Bütün bunlar...
Kürtçenin okullarda seçmeli ders olmasının “devrim gibi bir karar” olduğu gerçeğini değiştirmez.
Muhalefet etmek demek, hakkı hiçbir zaman teslim etmemek demek değildir.
HABER şu:
- Kendilerini “polis” ve “özel yetkili savcı” olarak tanıtan çete üyeleri yakalanmış.
- Çete üyeleri üniversite profesörlerini “KCK bağlantınız tespit edildi, biraz para verirseniz sizi kurtarabiliriz” diye tehdit edip para sızdırmışlar.
- Aynı çete üyeleri generalleri de “Ergenekon bağlantınız dinlemeye takıldı” diye korkutup dolandırmışlar.
- Çete bu yöntemle 10 milyon TL çarpmış.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Ben “Özel Yetkili Mahkeme” meselesini bu kadar çarpıcı bir şekilde anlatan başka bir metne rastlamadım.
Bu haber, binlerce makaleye, söyleve bedel bir haberdir.
Hatta şunu bile söyleyebilirim:
Ekrem Dumanlı’nın ya da Hüseyin Gülerce’nin günlerdir yazıp çizdiklerini şu beş on satırlık haber yer ile yeksan edebilmiştir.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)