Çanakkale denince, ülke olarak birlik ve beraberlik içinde, çocuk, kadın, erkek herkesin tek vücut olarak iman ile ülke savunmasının destansı mücadelesi akla geliyor değil mi?
Hele Çanakkale Şehitliği’ne gidip dolaşınca, tüylerimiz diken diken olmaması imkansız…
Bu günlerde Çanakkale zaferinin 100. Yılını yaşıyoruz. Çanakkale, kutlama törenleri ile 100. yılında yeni bir tarih yazarak insanlık dersi verdi. Savaşa rağmen, Türk askerlerinin düşmana gösterdiği şefkat ile milli manevi değerlerimiz tüm dünyaya canlı yayınlarla anlatıldı. Çünkü 90’a yakın ülkenin gözü bu törendeydi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat organizesi ve ev sahipliğinde, Galler Prensi Charles ile birlikte 20 devlet başkanı, 3 parlamento başkanı, 3 cumhurbaşkanı yardımcısı, 5 başbakan, 1 eski cumhurbaşkanı, 28 bakan, 6 uluslararası örgüt genel sekreteri olmak üzere 90′a yakın ülkeden üst düzey konuğun katıldığı bir tören ile 24 Nisan günü yapılan kutlama ile Çanakkale ruhu yeniden yâd edildi…
Böyle bir töreni daha önce hiç yaşamayan Çanakkale; Bu sefer orada okunan Kuran’ı Kerim ile de maneviyatın kalplere inen ilahi nurun yansımasına tanıklık etti.
Bilenler için demiyorum ama bilmeyenler veya unutanlar için söylemek, hatırlatmak gerekir. Çanakkale Şehitliği 13 yıl öncesinde bakımsızlıktan dem vurmuştu. Sanki tarihteki kahramanlığı toprağın bağrına şehitlerle birlikte gömülmüş, törenden törene hatırlanmakta ve bu hatırlanma için sadece tören anıtı bulunmakta idi. Bugün Çanakkale’deki şehitliğin her bir yeri şehitlerin şanına, kahramanlıklarına, her bir şehidin destansı hikayesine yakışır bir konuma getirildi.
Tarihine sahip çıkmayan, tarihini bilmeyen milletler, geleceğini de göremezler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlığı döneminden bu yana Çanakkale’ye özel ehemmiyet verdi. Orada önemli projelerle şehitliğin bugün, destanımızı gururla yad edebileceğimiz konuma gelmesini sağladı. Sadece Çanakkale değil, bütün şehitliklerin, tarihi yatırların ve mezarlıkların tertip ve düzeninin sağlanması geçmişimizi asla unutmadığımızın, şehitlerimizin şefaatlerine talip olmamızın göstergesi oldu.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var” sözü ne kadar da haklı çıktı değil mi?
Ülkede yapılan yatırımlar ne kadar insanımız için ise geçmişimizi, tarihimizi ve şehitlerimize gereken önemi vermek aynı ölçüde önemlidir. Cumhuriyet döneminden bu yana bu önemin verildiği söylenemez. Taa ki, Ak Parti iktidarının ve onun lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu hassasiyetini millete yansıtıncaya kadar.
Söz konusu ülke savunması olunca, kadınımız hem 15 yaşındaki evladını bağrından çıkarıp askere yolladı, hem kendisi mermi taşıdı. Erkeği ise zaten savaşta çoktan yerini almıştı bile. Tıp öğrencileri eğitimini bıraktı, Lise öğrencileri de öyle ve hepsi yurt savunmasında omuz omuza şehit düştüler.
Biraz derin düşününce nice yetişen beyinlerimiz Çanakkale’de şehadet mertebesine yükseldiklerini anlarız. Kim bilir belki okuyup ülkenin kalkınmasına, gelişmesine önemli katkı sunarak Allah’ın rızasını alacaklarken, kısa yoldan şehadet mertebesine ulaşıp, daha güzel bir makamla şereflenmiş oldular.
Öyle ya, o gün şehadet mertebesine yürüyen beyinlerimizi yok ettiklerini düşünenler olabilir. Bu düşünce ile de ülkemizi 70 yıldır da, laiklik adı altında İslam düşmanlığı yaparak, camileri kapatarak, Kuran’ı kerimi yasaklayarak, Çanakkale’de şehit olan o kahramanların torunlarını imanlarından ve yollarından ayırmak istemiş olabilirler. Hala bu zihniyetin mücadelesi ile Türkiye’de akıl oyunlarını yönetenler olabilir. Bu oyunların isteyerek ya da istemeyerek maşası olanlar da olabilir.
Ama Çanakkale’de yatan şehit ecdadın duası buna izin vermez, vermedi de. O dualar sahibine ulaştı. Allah bu duaları geri çevirmedi. İşte Çanakkale’de yatan o ecdadın bir torunu çıktı ve şehit dedelerinin izinde dimdik durdu. “Kefenimle yola çıktım” dedi. Hem ülke insanının bir birine düşürülmesine, hem çocukların Kuran öğrenmesinin yasaklanmasına, hem inançlı insanların eğitimlerinin engellenmesine, hem ayrımcılık yapılmasına, hem ırkçılık yapılmasına karşı dimdik durdu. Hem ülke sevdalısı olup, yaptığı hizmette akılların durmasına neden oldu. Dedelerinin rüyalarını “Marmaray” gibi projelerle gerçekleştirdi. Böylece Türkiye üzerinde oyun kuranların hedefi haline geldi.
Öldürülmeye, zehirlenmeye ve hatta darbe ve ayaklanma projeleri ile gücü elinden alınmak istendi. Tabi ki herkesin bir hesabı vardı, ancak dünyanın sahibi olan, mutlak gücü elinden bulunduran Allah’ın da bir hesabı vardı.
İşte bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan hala dimdik ayakta ve Çanakkale’de yok ettiklerini düşündükleri beyinlerin yetişmesinde ve gelişmesinde mücadelesini sürdürürken, Çanakkale ruhunu bütün dünyaya, birlik ve beraberlik içinde nasıl dik durduklarını gösterdi.
İstiklal Marşı’nın şu son mısrası ne müthiş değil mi?
Dalgalan şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, Irkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
Bütün şehitlerimizi saygı ve dua ile anıyor, Allah şefaatlerine imanlı bu milleti nail etmesini cani gönülden diliyorum.