LONDRA

Büyükelçi Bilgiç iki ülke ilişkilerini Eurovizyon'a değerlendirdi

MUSTAFA KÖKER

LONDRA

Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç 2017 yılının Türkiye-Birleşik Krallık ilişkilerinde ciddi bir ivme kazandığı dönem olduğunu belirterek bu ivmenin yeni yılda da devam etmesinin beklendiğini kaydetti.

Büyükelçi Bilgiç, Eurovizyon’a yaptığı açıklamada, Türkiye’nin ve Birleşik Krallık’ın karşı karşıya bulunduğu ortak sınamalar, güvenlik ve terörle mücadele alanlarındaki işbirliğini kapsamını derinleştirerek sürdürülmesini gerekli kıldığının altını çizerek, “bölgesel ve küresel gelişmeler iki ülkenin her konuda yakın temas içerisinde bulunmasını ve işbirliğini geliştirmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla her bakımdan, en azından 2017 yılı kadar yoğun bir dönemin bizi beklediğini söyleyebilirim” dedi.

İngiltere’de görev yaptığıdönemde önemli gelişmelere tanıklık ettiğini ifade eden Abdurrahman Bilgiç, ‘Brexit’ süreciyle birlikte iki ülke ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğinin altını çizdi.

Birleşik Krallık’ın, Türkiye’nin AB üyeliğinnin güçlü destekçisiolduğuna işaret eden Bilgiç, “Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla, Birlik içinden önemli bir destekçimizi kaybedeceğimizin farkındayız. Aynı zamanda, ‘Brexit’ sayesinde daha önce sahip olmadığımız fırsat kapılarının açılacağına inanıyoruz. İki ülke arasındaki serbest ticareti ile yatırımların sekteye uğramaması için Brexit sonrası dönemde ilişkileri ele almak üzere çalışmalara başladık. Daha önce ifade ettiğim üzere, iki ülke arasında bu konuda bir çalışma grubu kuruldu ve ilk toplantısı Kasım ayında gerçekleştirildi” şeklinde konuştu.

İşte Eurovizyon Editörü Mustafa Köker’in sorularını Büyükelçi Abdurrahman Bilgiç’in verdiği cevaplar:

Son günlerine yaklaştığımız 2017 yılı, Türkiye – İngiltere ilişkilerinin en yoğun yaşandığı bir dönem oldu. Bu yılı geride bırakırken hafızalarda kalan önemli gelişmeleri özetler misiniz?

Birleşik Krallık, köklü bir tarihi geçmişe sahip dostluk ve Müttefiklik ilişkilerimizin bulunduğu bir ülkedir. Ayrıca, Türkiye ve Birleşik Krallık arasında 2007 yılında kurulan ve 2010 yılında gözden geçirilen bir stratejik ortaklık da mevcuttur. Bu çerçevede, Birleşik Krallık’la derin ve kapsamlı ilişkilere sahibiz. Öte yandan, sizin de belirttiğiniz gibi, 2017 yılı Türkiye-Birleşik Krallık ilişkilerinin ciddi bir ivme kazandığı bir dönem oldu.

Bu yıla damgasını vuran yoğun tempoya, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’in Ocak ayındaki Türkiye ziyaretiyle başladık. Bu ziyaret vesilesiyle, iki ülke ilişkilerini “Brexit” sonrası bir bakış açısıyla ele alacak bir “ticaret çalışma grubu”nun kuruluşunu kamuoyuna duyurduk. Ayrıca, terörle mücadele ve güvenlik alanındaki işbirliğimizin seviyesini yükselttik. Milli Muharip Uçak (TF-X) projesinde Birleşik Krallık’la mevcut ortaklığımız bağlamında önemli adımlar attık.

Başbakan düzeyinde bir ziyaretle başladığımız bir yılı yine Başbakan düzeyindeki bir başta ziyaretle sonlandırdık diyebiliriz. Zira, Sayın Başbakanımız beraberindeki kalabalık bir heyetle 26-27 Kasım 2017 tarihlerinde Birleşik Krallık’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret kapsamında, Birleşik Krallık’la ilişkilerimizin ulaştığı yüksek düzeyi ele aldık. Geleceğe dair birlikte atabileceğimiz adımları değerlendirdik ve bölgesel meselelere dair görüş alışverişinde bulunduk. Sayın Başbakanımız ayrıca, İngiliz iş, yatırım ve siyaset dünyasının önde gelenleriyle farklı etkinliklerde bir araya geldi. Ayrıca, basın mensuplarıyla bir yuvarlak masa toplantısı yaptı ve mülakatlar verdi.

İki Başbakan ziyareti arasındaki dönemde, tüm yıl boyunca sayısız heyeti Londra’da ağırladık. Bu heyetlerin oluşumu ve düzeyi itibariyle Türkiye-Birleşik Krallık ilişkilerinin derinliğini ve çeşitliliğini yansıttığını söyleyebilirim. 2017 yılında ayrıca, Türkiye-Birleşik Krallık Parlamentolararası Dostluk Grubu uzun bir aradan sonra Londra’ya ve Edinburgh’a bir ziyaret gerçekleştirerek parlamenter diplomasi alanında ilişkilere önemli bir katkı sağladı. Sivil toplum boyutunda, Türk-İngiliz Tatlıdil Forumu’nun beşincisine 24-26 Mart 2017 tarihinde Antalya’da evsahipliği yaptık. İkili ilişkilerimizi “Brexit” sonrası döneme hazırlamak için kurduğumuz “Ticaret Çalışma Grubu”nun da ilk toplantısını gerçekleştirdik.

Türkiye’nin İngiltere ile ilişkileri diplomasi ve ticari alanda paralel bir şekilde müsbet yönde seyrettiği düşünülürse, iki ülke ilişkilerinde mevcut durum nedir?

Göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçen oldukça verimli bir yılı geride bırakıyoruz. İkili ilişkilerde yakaladığımız ivmenin yeni yılda da devam etmesini bekliyoruz. Ticari ve ekonomik ilişkilerimizi 2018 başında Londra’da yapılacak Ortak Ekonomi ve Ticaret Komitesi (JETCO) toplantısında ele alacağız. Ayrıca, bu toplantı marjında iki ülkenin önde gelen firmalarının temsil edileceği bir İş Forumu da yapılacak. Savunma sanayi alanındaki işbirliğimiz hız kesmeden devam edecek. TF-X projesindeki ortaklığımızın şimdiden farklı Türk ve İngiliz firmalarını bir araya getirerek yeni iştirakler kurmalarını sağlamasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Türkiye’nin ve Birleşik Krallık’ın karşı karşıya bulunduğu ortak sınamalar, güvenlik ve terörle mücadele alanlarındaki işbirliğini kapsamını derinleştirerek sürdürmemizi gerekli kılmaktadır. Ayrıca, bölgesel ve küresel gelişmeler iki ülkenin her konuda yakın temas içerisinde bulunmasını ve işbirliğini geliştirmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla her bakımdan, en azından 2017 yılı kadar yoğun bir dönemin bizi beklediğini söyleyebilirim.

Sizin görevde kaldığınız dönemde önemli gelişmelere tanıklık ettiniz. Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri şüphesiz Brexit referandumu oldu. Britanya, üyesi olduğu Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı aldı... Ve süreci siz de takip ediyorsunuz. Brexit süreci ile ilgili öngörülerinizi alabilir miyiz?

Görev yaptığımız ülkelerde önemli gelişmelere tanıklık etmek biz diplomatlar için kıymetli ve öğreticidir. Büyükelçi olarak Londra’da üçüncü yılımı geride bıraktığım bu günlerde kendimi bu bakımdan şanslı hissediyorum. Bu dönemde, İskoçya’da bağımsızlık ve AB üyeliği için yapılan referandumlar ile iki genel seçim yaşadık. Şüphesiz bunların en önemlisi, Birleşik Krallık gündemine damga vurması, ülkenin geleceğini şekillendirmesi ve kapsamlı bir dönüşüm süreci öngörmesi bakımından “Brexit” referandumuydu.

“Brexit” sürecinin nasıl seyredeceği herkes için temel soru. Kağıt üzerinde sürecin nasıl ilerleyeceği esasen belli. Birleşik Krallık’ın AB’den çıkışını öngören ilk aşama görüşmeler tamamlandı. AB, ikinci aşamaya geçilmesi için yeşil ışık yaktı. Şimdi önümüzdeki yıl boyunca geçiş dönemi de dahil Birleşik Krallık–AB ilişkilerinin geleceğine dair görüşmeler gerçekleştirilecek. Tabii burada en çok merak uyandıran konu, iki ülke arasında yeni bir ticari düzenlemeye gidilip didilmeyeceğidir. Birleşik Krallık Hükümeti, AB Tek Pazarı ve Gümrük Birliği’nde kalmayacağını açıkladı. Bu durumda, ticaretin aksamaması için düzenlemeye gidilmesi önem kazanıyor.

AB’nin bugüne kadar tamamlamış olduğu diğer ticaret düzenlemelerine bakarsanız, müzakere sürecinin ne kadar uzun sürdüğünü görebilirsiniz. Şimdi, geçiş dönemi de dahil, 3-4 yıl gibi kısa bir süre zarfında Birleşik Krallık–AB Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması gerekecektir. Ancak, Birleşik Krallık’ın durumunun diğer örneklerden çok farklı olduğunu da unutmamak lazım. Birleşik Krallık, AB müktesebatıyla uyumlu olmanın avantajıyla sıfırdan bir anlaşma inşa etmek zorunda kalmayacaktır. 

Öte yandan, müzakere süreçleri her zaman çetrefilli ve zorlu olmuştur. Yapılan açıklamalara göre, 2018 yılı boyunca ikinci aşama müzakereler sürdürülecek ve sonbahar aylarında Birleşik Krallık’ın AB’den Çıkış Anlaşması’nın taslağı oluşacak. 2018’in sonunda bu metin imzalanacak ve 2019’un Mart ayına kadar taraflar bu Anlaşmayı onaylayacaklar. Şimdilik öngörü budur.

Her ne kadar Türkiye Avrupa Birliği’nin üyesi olmasa da, AB ile Gümrük Birliği ve buna benzer anlaşmaları nedeniyle Brexit’in dolaylı da olsa Türkiye-İngiltere ilişkilerini etkilemesi kaçınılmaz. ‘Ankara Anlaşması’ Türk vatandaşlarının bu ülkede iş kurmaları için önemliydi. Brexit’in, bu anlaşma ve devam eden süreçte Türkiye’ye yönelik etkileri konusunda beklentileriniz nelerdir?

Birleşik Krallık, ülkemizin AB üyeliğinin güçlü bir destekçisi olagelmiştir. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla, Birlik içinden önemli bir destekçimizi kaybedeceğimizin farkındayız.

Aynı zamanda, “Brexit” sayesinde daha önce sahip olmadığımız fırsat kapılarının açılacağına inanıyoruz.

İki ülke arasındaki serbest ticareti ile yatırımların sekteye uğramaması için Brexit sonrası dönemde ilişkileri ele almak üzere çalışmalara başladık. Daha önce ifade ettiğim üzere, iki ülke arasında bu konuda bir çalışma grubu kuruldu ve ilk toplantısı Kasım ayında gerçekleştirildi.

Vatandaşlarımızın Brexit sürecinden olumsuz etkilenmemesi önceliklerimizden biridir. Bu bağlamda, Birleşik Krallık’la gerek Bakan düzeyinde gerek teknik uzman düzeyinde olsun, gerçekleştirdiğimiz tüm temaslarda bu konuyu gündeme getiriyoruz.

1973 yılında AB üyesi olmasıyla birlikte Birleşik Krallık, Türkiye ile AB arasındaki ortaklık ilişkisinin tarafı olmuştur. Bu çerçevede, Birleşik Krallık’ta yaşayan, çalışan veya iş kuran Türk vatandaşlarının ortaklık hukukundan kaynaklanan (standstill hükmü) önemli kazanımlar elde edilmiştir.

Nitekim, Birleşik Krallık mahkemeleri, ortaklık hukukuna dayanarak vatandaşlarımız lehine kararlar vermiştir. Aynı kazanımlar ülkemizde yaşayan Birleşik Krallık vatandaşları için de sözkonusudur.

Bu ortaklık ilişkisi çerçevesinde Türk vatandaşlarının Birleşik Krallık’ta çalışma ve ikamet etme konusunda birtakım kazanılmış hakları bulunduğu gibi Birleşik Krallık vatandaşlarının da Türkiye’de benzer hakları mevcuttur. Brexit sonrasında bu hakların karşılıklı olarak korunmasının elzem olduğuna inanıyoruz.

Yine bu sorunun devamı niteliğinde olacak ama, Brexit sonrası İngiltere-Türkiye ilişkileri nasıl bir yola giriyor? Gelişmelerin merkezinde bir diplomat olarak iki ülke ilişkilerinin, mevcut durumdan daha iyiye-ileriyegideceğini söyleyebilir misiniz? Size göre, iki ülke ilişkileri Brexit sonrası nasıl bir yola girecek?

İçinde bulunduğumuz bu dönemde, Türkiye ve Birleşik Krallık, mahiyetleri itibariyle birbirlerinden farklı ancak öngördüğü kapsamlı değişiklikler bakımından benzer değişim süreçlerinden geçiyor.

Birleşik Krallık, AB referandumundaki “Brexit” kararının ardından gerekli hazırlıklarını yapıyor ve müzakerelerde bulunuyor. Türkiye ise, Anayasa değişikliğine dair halkoylamasının ardından daha etkin ve verimli bir yönetim modeline geçiş için çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçiliği olarak hedefimiz, “Brexit” sonrası Britanya ile referandum sonrası Türkiye arasındaki ilişkileri her alanda derinleştirerek yeni bir başarı hikayesinin temellerini atmaktır. Bu doğrultuda çalışmaya devam edeceğiz.

Ticari ve ekonomik ilişkilerimizin “Brexit” sürecinden zarar görmemesi bizim için temel öncelik niteliğindedir. Ayrıca, bu yeni dönemde işbirliği yelpazesini genişletecek ve hatta üçüncü ülkelere yönelik olarak ortaklık kurmamıza imkan verecek alanları birlikte keşfetmek istiyoruz. “Ticaret Çalışma Grubu”ndaki uzmanlarımız bu konuları kapsamlı bir şekilde değerlendiriyor ve olabilecek tüm modaliteleri gözden geçiriyorlar.

Türkiye, Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO’da önemli  bir pozisyonda. Kısa süre önce yapılan genel kurulda tekrar üyeliğe seçildi. Bu konuda ayrıntıları bizimle paylaşmak ister misiniz?

Bildiğiniz üzere Türkiye, 1958 yılından bu yana Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) üyesidir. Türkiye Cumhuriyeti Londra Büyükelçisi olarak burada üstlendiğim bir diğer şerefli görev de Daimi Temsilci olarak ülkemizi IMO nezdinde temsil etmektir. Ülkemiz, ilk kez aday olduğu 1999 yılından itibaren, iki yılda bir yapılan bütün Konsey seçimlerinde üyeliğe hak kazanmıştır.

Son olarak, 1 Aralık 2017 tarihinde IMO Genel Kurul Toplantısı’nda yapılan oylamada geçerli 159 oyun 138'ini alarak 2018-2019 döneminde de IMO Konsey üyesi olmaya hak kazandık. Aday olduğumuz C Grubu'nda ülkemiz bakımından rekor düzeyde bir oyla, ikinci sırada tekrar seçilmiş olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz. 2015 yılında yapılan seçimlere kıyasla daha fazla adayın yarıştığı bu yılki seçimlerde ülkemiz, aldığı oyu artırmayı başarmıştır.

Seçimlerde elde ettiğimiz netice çerçevesinde, BM'nin deniz emniyeti - güvenliği ve deniz çevresinin korunması gibi teknik denizcilik konularındaki uzmanlık kuruluşu olan IMO'daki güçlü konumumuzu pekiştirmiş olduk. 

IMO Konsey üyeliğimiz çerçevesinde, denizcilik alanında sahip olduğumuz imkân ve kabiliyetler, bilgi birikimi ve tecrübe sayesindeIMO ilkelerine ve çalışmalarına somut katkılarda bulunmaya devam edeceğiz.