Bülent sen bilirsin, kendi geminiz, batırırsan batır...

Sorunlar çatışma ile çözülmeye çalışıldığı zaman bu işten en fazla zararı ne yazık ki masumlar görüyor.

Çatışma taraflarda öyle bir stres meydana getiriyor ki, ölüm korkusu ile büyük yanlışlara da imza atılabiliyor.
Çatışma ortamlarının en korkunç tarafı savaş denilen şeyin bir hileden ibaret olması ve bu sebeple tarafların sürekli teyakkuz halinde bulunmalarıdır.
"Ben öleceğime o ölsün" yaklaşımı ile karanlıkta duyulan bir sese, bir harekete ateş edilince kendinizi ölümden korumuş oluyorsunuz!
Karanlıkta hareket eden ya da ses çıkaran her ne olursa olsun sizin canınızdan daha değerli değildir!
Çatışmalarda hile endişesi ile veya yanılma, yanıltılma, ölüm endişesi ile acele hareket etme veya düşmanın bir tuzağına düşme korkusuyla yanlış işler yapılıyor. Hatta bu endişe bazen tarafların kendi kuvvetleri ile çatışmalarına, kendi arkadaşlarını öldürmelerine yol açabiliyor.
Çatışma ortamında bu gibi durumlarda ortaya çıkan zayiata "Collateral Damage" istenmeyen zarar deniliyor. İstemeden, kastetmeden verilmiş bir zarar. Bunun Türkçe'deki karşılığı "Munzam zarar", maksadı aşan zarar.
1974 yılında Kıbrıs Savaşı'nda Kocatepe Gemisi Türk uçakları tarafından Yunan savaş gemisi sanılarak vuruldu ve batırıldı, 54 Türk askeri Türk askerlerinin ateşiyle şehit oldu. Üstelik ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'i 'Orada Yunan gemisi yok kendi geminizi batırıyorsunuz" diye uyardığı halde.
Ecevit, Kissinger'in bu uyarısına inanmıyordu, inanmaması için de haklı bir sebebi vardı: ABD Yunanistan'ı destekliyor, Türkiye'ye ise ambargo koyuyordu!
Henry Kissinger evinde uyuyor. Çalan telefon yanındaki uzatmalı sevgilisi Nancy'yi de uyandırdı. Telefonun öbür ucunda Bülent Ecevit vardı. "Türk bayrağı çekerek Kıbrıs'a giden Yunan savaş gemilerini durdurun yoksa batıracağız" dedi kızgın bir sesle. Durumu istihbarata soran Kissinger ise bilgiyi doğrulamadı. Ecevit telefonda ısrar ederken uyumaya çalışan Nancy, Kissinger'a "Kendi gemisi, batırırsa batırsın" diye bağırıp, yorganı kafasına çekiyor. Bir rivayete göre de "Bırak şu aptal Türkler'i de uyuyalım" diyor.
Nancy'nin azarından sonra ısrardan vazgeçen Kissinger, `Sen bilirsin Bülent, batıracaksan batır' deyince olan oldu. O geminin kaptanı da 28 Şubat'ın ünlü komutanı Güven Erkaya idi.
Kissinger bu hikâyeyi anlattıktan sonra, "Olur böyle şeyler, biz de Vietnam'da kendi gemilerimizi bombalayıp batırmıştık" diyordu!
Kıssadan hisse: Sorunlarını savaş ile çözmek istersen böyle şeyler maalesef oluyor.

Menemen olayından sonra asılan Yahudi...

Çarşamba akşamı CNNTürk'teki Tarafsız Bölge programında bazı kesimlerin Dersim, Maraş olaylarını tartıştığını ama mesela Menemen olaylarını hiç tartışmaya yanaşmadığını söylemiş, Menemen olaylarından sonra tutuklanan ve idam edilenler arasında Yahudiler'in de olduğunu söylemiştim. Stüdyoda internet olmadığı için isim veremedim. Onun için burada hem kaynak hem isim belirtme lüzumu hissettim.
Menemen'de 1930 yılında güya "irticai kalkışma" denilerek 105 kişi yargılandı. Bunlardan çoğu hacı-hoca esnaf ve genç yaşta 37 kişi idam edildi. Menemen sanıkları arasında 35 numaralı sanık bir Yahudi'dir. Hayim oğlu Yosef, 1313 doğumlu, Menemen'in Gaybi Mahallesi'nde mukim, evli, üç çocuklu. Sabıkası yok, okur yazar. Hakkında idam kararı verildi. (Bakınız, TBMM Menemen tutanakları... http://www.belgenet.com/1930/kubilay-14.html)