Bülent Arınç'a ne oldu?


O Manisa'da avukatlık yapıyordu, ben de üzerimde büyük emeği olan Av. Reşat Yazak'ın yanında İzmir'de çalışırken bir yandan da hukuk fakültesine devam ediyordum.

Sevgili Reşat ağabeyle Bülent Bey'in sıkça teşriki mesaileri olması hasebiyle bir gün büroya gelen Bülent Bey'le tanıştırdı beni.

1988 yılıydı.

"Bülent ağabeyin iyi bir avukat, iyi bir siyasetçidir Gültekincim" dedi Reşat ağabey.

Sıcakkanlı ve güler yüzlü çehresinin altında muhatap olduğu ıstırapların acı yansımaları gözlerinden okunuyordu.

Böyle tanımıştım onu.

Gönlüm Özal'dan yanaydı sonuna kadar.

Ama Reşat ağabeyi çok sevdiğim ve saydığım için Bülent Bey'e de samimi bir sevgi oluşmuştu gönlümde.

17 yaşındaki gözbebeği oğlu Fatih'i 1997 yılında kaybetmesi, çehresinde sabit bir burukluk emaresi olarak kaldı.

Yaşadığımız dünyanın faniliğini, bu dünyanın köklü sevgi ve ihtirasları taşımayacak kadar harap bir gemi olduğunu, ötelerin tarif edilmez seslerini en iyi bilmesi gerekenlerden biriydi.

Darbelere ve cuntalara ateş püsküren, AK Parti içinde sözü eğip bükmeden tavrını açıkça ve sertçe ortaya koyan bir sima olarak teveccüh topladı.

Meclis Başkanı'yken de sözünü budaktan sakınmayan tabiatıyla nam saldı.

Ama ne olduysa AK Parti'nin ustalık dönemi Arınç'a yaramadı.

O Arınç gitti, KCK, Ergenekon ve Balyoz tutuklularına umut dağıtan Arınç geldi.

"Ergenekon sanıklarını aday gösterenler bedelini sandıkta öder" diyen Arınç, şimdilerde o bedeli kendisi ödemeye soyundu.

Ergenekon ve KCK tutuklularının bu davaları zora sokmak için vekil seçtirildiklerini bile bile.

Yaptığı açıklamalar adeta kıyamet alameti gibi.

"Ben... Milletvekili seçilmiş olmasına rağmen, parlamentoya gelerek ant içme fırsatı bulamayan arkadaşlarımız için üzülüyorum. Çünkü onların içeride tutuklu kalması milli iradeye saygısızlıktır."

"...mutlaka yargı da bunu dikkate alarak milletvekili seçilmiş olan, milletvekili sıfatını taşıyan insanları tahliye etmelidir. Bu bir talimat değil. Çünkü milli irade burada seçmiş."

Bu temennilerinin BDP tutuklu vekilleri için de geçerli olduğunu söyleyen Arınç, "milletvekili seçilmiş o arkadaşları ben özlüyorum" diyor.

Özlemleriniz ne kadar değişmiş Sayın Arınç?

Siz böyle derken milletin ve masum insanların sistematik bir şekilde hayatına ve haklarına kasteden karanlık yapıların ve KCK melanetinin sonu gelir mi?

Onların tutuklu olması "milli iradeye saygısızlık" da, millete ihanet planları içinde olmaları saygısızlık değil mi?

Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan gibi katillerin hakkında da kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü yok.

Yarın onlar da seçilse  aynı şekilde üzülecek misiniz? Sözlerinizin neye kapı açtığının farkında mısınız?

Yargı yetkisini TBMM veya Yürütme değil hâlâ bağımsız mahkemeler kullanıyor. Bir hukukçu olarak bunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Yoksa sizin üzüntünüzün dayandığı benim bilmediğim başka düzenlemeler mi hayata geçirildi?

Seçilmiş olmak millete yönelik komplo ve ihanet planları davalarında hiçbir şeyi değiştirmiyor.

Hal böyleyken ve her şey mevzuata göre yürütülürken, sizin Haberal, Balbay, Hatip Dicle, Engin Alan gibi isimlerin tutukluluklarından üzüntü duymanız nereden kaynaklanıyor?

Ergenekon'u, cuntaları ve KCK canilerini yerle bir edesiniz diye geldi bu yüzde 50 oy. Onlara iktidar yolu açasınız diye değil.

Hepsi sizin, partinizin ve milletin altını binbir ihanet ve komployla oyma iddiasıyla tutuklu değiller mi?

Sizde de mi Stockholm sendromu baş gösterdi?

Size yapılan suikast planlarını kendi adınıza affedebilirsiniz ama kamu adına affetme ve bu konuya müdahil olma lüksünüz de yok, yetkiniz de.

Başbakan aleyhindeki suikast planları için de.

Sözleriniz, yargıyı kuşatma altına almanın, psikolojik baskı yapmanın ve yargıya alenen müdahale etmenin en karakteristik örneğidir.

"Bu bir talimat değil" diyorsunuz ama açıkça telkin ve tavsiyede bulunarak Anayasa'nın 138. maddesini yerle bir ettiniz.

Kusura bakmayın ama sözleriniz TCK 288'e de ters düşüyor.

AİHM, bir davada 3 yıl 7 aylık tutukluluk süresini, bir davada da 4 yıl 4 günlük tutukluluk süresini davanın karmaşıklığı ve örgüt sebebiyle makul saydı.

Ama siz gözü kapalı "tutuklu vekiller serbest kalmalı" nakaratını tutturan talihsiz koroya katıldınız.

Yazık!

Şaşkınlığım, yıllarca saygıyla izlediğim hukuk kökenli bir siyasetçi olmanızdan kaynaklanıyor. Benimkisi bir "dost acı söyler" yazısı...

Ergenekon, Balyoz ve KCK operasyonları için şu aşamada söylenecek tek söz: İyi ki soruşturmayı bağımsız özel yetkili savcılar yönetiyor.