Çocuk eğitiminde toplumumuzun yaygın olarak yaptığı bir hata var…
Özellikle aile içinde, güya motivasyonu artsın diye söylediğimiz bazı sözler tam tersine sonuçlar veriyor…
Mesela, komşu çocuğunun başarısını örnek göstermek gibi!...
“Senin de, en azından onun yaptıklarını yapmanı istiyoruz” kabilinden sarf edilen bu cümlelerin motivasyonu azaltıcı bir etki yaptığı pedagoglar tarafından ispatlanmış durumda…
Aslında anlatmak istediğim mesele çocuk eğitimi ile alakalı değil… Anlatmak istediğim mesele, Giresunlular olarak kendi insanımıza biçtiğimiz değerle alakalı!...
Söze niye böyle başladım bilmiyorum…
Ancak, “kaş yaparken göz çıkarma” misali, kendi insanımızı yüceltelim derken, tam aksine onu öyle çaresiz durumlara sokuyoruz ki…
Durumun vahametini daha net anlatabilmek adına, “komşu çocuğunu örnek göstererek” bilmeden öz evladının geleceğini karartan anne örneği geldi aklıma…
Bir yanlıştan daha kötüsü, o yanlışı zamanında fark etmemektir… Ondan da kötüsü durumu düzeltmek adına hiçbir çaba harcamamaktır…
Artık şu gerçeği kabul edelim:
- Giresun halkı olarak, kendi insanımıza yabancılara verdiğimiz değerin yarısı kadar bile değer vermiyoruz…
- Başkalarının başarılarını kat be kat överken; sıra kendi çocuğumuza geldiğinde onun başardıklarını görmemek için adeta siniyoruz…
- Diğerlerine karşı her türlü imkanı, süreyi ve fırsatı tanırken, öz evlatlarımızdan bunu esirgiyoruz…
- Birine sınırsız şans tanırken, ötekini ilk hatasında aşağı indiriyoruz!...
Kendi insanımıza karşı duyduğumuz bu güvensizlik hali nedendir bilinmez…
Fakat bugün Giresun’da şikayet ettiğimiz bir çok sorunun esas kaynağı da budur!...
Yıllar geçiyor, kuşaklar değişiyor ama bizim bu tutumumuz asla değişmiyor…
…
Hafta sonu Üniversitemizden Mustafa Bakırcı Hoca ile karşılaştım…
Bana, Cumhuriyetimizin 100. Yılı dolayısıyla çıkardığı üç ciltlik “Giresun’un Sözlü Tarihi” kitabını hediye etti…
Bakırcı Hocamın ifadesiyle; “çoğu aile için evden biri” olan Osman Ağa’mızın torunu İsmail Cem Feridunoğlu’nun, bu kitabın yayımlanmasına vesile olduğunu öğrenmem de beni ziyadesiyle mutlu etti…
Olağanüstü bir emekle hazırlanmış muhteşem bir kitap…
Cumhuriyet dönemi Türk modernleşmesi sürecini bizzat tanıkların ağzından anlatmış…
Giresun Belediyesinin hem önceki Başkanı Aytekin Şenlikoğlu’nun, hem de şimdiki Başkanı Fuat Köse’nin takdimleriyle basılmış…
Bu iki ismin aynı kitaba önsöz yazması karşısında o kadar duygulandım ki!... Tarif edemem…
Acaba, adında “Giresun” kelimesi geçen kaç kitabımız var?
Bu kitapları kimler, hangi şartlarda yazmış ve yayınlamış…
İnanın çok önemli bir araştırma konusu!... Biliyorum ki sayısı 100’ü geçmez… Yazar sayısı da 20’yi bulmaz!...
O yazarların kaç tanesi “bizim evden” diye sorsak, alacağımız cevap utandırır!...
Mustafa Hocamı ve Cem Hocamı yürekten kutluyorum…
Bu şehri ve bu şehrin insanlarını sevmeyen böyle kitaplar yazamaz…
Cumhuriyetin 75. Yılında Valilik adına “Giresun İl Yıllığını” benim de aralarında olduğum bir yayın komisyonu hazırlamıştı…
Arkadaşlarımla birlikte gece-gündüz aylarca emek vermiş, karşılığında bir kuruş dahi almamıştık!...
Giresun Turizm Rehberi, Giresun’da Kuva-yi Milliye, Giresun Şehitler Albümü isimli yayınlar da sırayla onu takip etmişti…
Sonra ne mi oldu? Söyleyeyim…
Yayınların ikinci ve diğer baskılarında isimlerimizi sildiler… İsimlerimizin yerine çalışmalarda bir damla bile ter akıtmayan bürokratların ismini yazdılar…
Ve törenlerde onları alkışladılar!...
Şimdi, 100. Yıl dolayısıyla yeni bir “Giresun Yıllığı” daha hazırlanıyor… Mehmet Fatsa ve Oktay Karaman Hocalarım yoğun emek harcıyorlar…
Umarım onların başına böyle şeyler gelmez…
Gerekli desteği ve takdiri görürler…
Yeri gelmişken, bu köşede iki kişinin ismini daha zikretmeden geçemeyeceğim…
Mevlüt Kaya ve Hüseyin Gazi Menteşeoğlu…
Yakından biliyorum ki, Giresun’un bu fedakâr evlatları bizzat nafakalarından kesip Giresun için harcıyorlar…
Çok sevdikleri memleketlerine ve gelecek nesillere kalıcı eserler bırakmak istiyorlar…
Şu ana kadar evlatlarınızın birçoğunu görmezden geldiniz… Komşunun çocuğunu övdünüz, kendi çocuklarınızı yerdiniz…
Garabete bakın ki;
Eynesil’deki “Rüsumat Gemisini” Mevlüt Hoca yazıp ortaya çıkardı, ama gemiye sahip çıkan Ordu oldu!...
Yetki ve sorumluluk sahipleri şimdi utanmadan Ordu’ya, o gemiyi ziyarete gidiyorlar!...
Müze kurmak için kendileri kılını kıpırdatmazken; elinde “etnografya müzesi” açacak kadar değerli malzeme ve eser bulunan H.Gazi Menteşeoğlu’na üç günlük bir sergiyi dahi çok gördüler…
İkinci gün ona, “boşalt burayı!...” dediler…
…
Mustafa Bakırcı Hocam, kitabını bana takdim ederken bir hayli tedirgindi… Ve gözleri donuk bakıyordu…
Eminim ki; yukarıdaki olaylar gibi Giresun’da şahit olduğu bir çok “sahipsizlik” vakası onun da gardını şimdiden düşürmüş, hevesini bitirmiş!...
Ne olur; bu şehrin çocuklarına kıymayın artık!