Bu gezi ne anlama geliyor?

Tarihî geziyi sadece güncel ilgiyle değerlendirmek yanlış olur. Şüphesiz bu sıcak ilginin de önemi var.

Sokaklarda on binlerce insan Türkiye'yi konuşuyor, Başbakan Erdoğan'a hayranlığını ifade ediyor. Sadece bizim basın değil, Arap ve dünya basınının da ilgi göstermesi bu ülkelerde yaşanan sürecin kritik olmasıyla irtibatlı. Herkes Arap Baharı'nın geldiği noktayı merak ediyor. Arap ülkeleri şu an bir dönemin sonunu yaşarken başka bir dönemin kapısını aralıyor. Dolayısıyla, bugün kurulan ilişkiler yarınlar için önemli. Meseleyi güncel ilginin duygusal kalıplarına sıkıştırmak dogru bir analiz olmaz. Değişken parametreleri sabit zannedip kalıcı bir sonuç çıkarmaya çalışmış oluruz. Mısır, Tunus, Libya ve daha başka ülkeler muazzam bir değişimin eşiğindeler. Ancak unutmamak gerekiyor ki fotoğrafı doğru görebilmek için sadece bugüne bakmak yetmez; yarınlara da, daha büyük bir fotoğrafa bakma şuuru içinde, odaklanmak şart.

Yıllarca baskıcı rejimlerin korkunç dayatmaları karşısında yorgun düşmüş bir topluluk var karşımızda. Ancak bugün yeni bir heyecanla bütün seslere dikkat kesilmiş durumdalar. Diktatoryadan kurtulma safhasında kendilerine uzanan eli bugün vefa duygularıyla göğüslüyorlar. Bu nedenle Tayyip Erdoğan ismi onlar için değişik bir anlam taşımakta. Mısır halkı ilk günden beri Erdoğan'ın kendilerine verdiği desteği unutmuyor. Erdoğan'ın İsrail'e karşı yönelttiği ağır eleştiriler de onu Arap halkları arasında büsbütün efsaneleştiriyor. Arap sokaklarındaki Tayyip Erdoğan ve Türkiye coşkusunun temeli bu iki sebebe dayanıyor. Türkiye'nin gelişmiş demokrasisi hayranlığa başka bir boyut katıyor.

Lakin... Başbakan Erdoğan'ın bu ülkeleri, sadece duygusal bir bağlantı ve takdir hislerine karşı beslediği kadirşinaslık içinde, ziyaret etmediğini düşünüyorum. Türkiye heyetindeki katılım zenginliği bunu yeterince ispat ediyor. Başbakan'ın heyetinde hükümetin en önemli bakanları bulunmakta. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı, Ekonomi Bakanı, Enerji Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Ulaştırma Bakanı. Çok hayati fonksiyonlar taşıyan 7 bakanın bu seyahate iştirak etmesi, gezinin çerçevesi hakkında bir fikir veriyor olmalı.

Türkiye, Arap dünyasının değişim sürecinde önemli bir rol alabileceğini gösteriyor ki doğru ve kalıcı tavır da budur. Devlet aklı, siyaseten yeni inşa edilmek üzere olan bir ülkenin yanında yer almayı, tecrübe paylaşımını o ülkelere taşımayı gerekli kılıyor. Ticaretten ulaşıma, kültürel politikalardan savunma bağlantılarına kadar iş birliği imkânları kurulacak ki, ilişkiler kalıcı ve sürdürülebilir bir hale gelsin. Kendini Türkiye'ye rakip gören ülkelerin bu ve buna benzer gezilere yüklediği anlam da; hatta yaptığı kritik hamle de, bu çerçevede düşünülmeli.

Dikkat! Türkiye buralara sadece bakanlarıyla gelmiş değil. Bazı kurumlar da bu gezide temsil ediliyor, bazı görüşmelerde bulunuyor. Mesela MİT Müsteşarı, Diyanet İşleri Başkanı, TİKA Başkanı, Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı, Yunus Emre Kültür Merkezi Başkanı gibi önemli kurumların zirvesindeki bürokratlar da burada. İsimleri ve kurumları bir araya getirdiğinizde Türkiye'nin bu geziye verdiği önem ve kuşatıcı bakışı ortaya çıkıyor.

Sadece sokaktaki heyecana bakarak mutlu olmak yetmez. Hatta bazen o müteheyyiç atmosferin getirdiği riskleri de hesaba katmak gerekebilir. Türkiye'nin yükselen bir değer haline gelmesi ve hemen her alanda adımlar atıyor olması, bazı çevrelerde rahatsızlıkların oluşmasına da yol açmış olabilir. Nitekim bu geniş heyet Kahire'deyken uluslararası güçlerin oyuncağı haline gelmiş bir örgüt hükümeti zor durumda bırakmaya yönelik bir hamle yaptı. Bu hamlenin o örgütü aşan bir yönü olduğu düşünülecek olursa ve zamanlaması hesaba katılırsa Türkiye'nin yeni vizyonundan rahatsız olan devletlerin devreye girdiğini iddia etmek de mümkün...

Bu satırları tam bitirmiştim ki Başbakan Erdoğan, Arap Birliği'nde konuşma yapmak üzere salona girdi. Bu salondaki takdir ve sempati sokaktakinden geri değil. Buradaki sevgi yumağı bir yandan başka sevgileri cezbediyor; bir yandan da kıskançlıklara neden oluyor. Türkiye akıllı politikalarla her şeyi hesaba katarsa -ki kattığını düşünüyorum- dünyada daha etkin bir rol üstlenecektir. Sabırla, teenniyle, vizyonla...