Eğer Birinci Dünya Savaşından sonra Türkiye’nin zapt edilmesine ve işgaline Mustafa Kemal Paşa izin verseydi, bugün Büyük Orta Doğu Projesi olmayacaktı ve İkinci Dünya Savaşı da yaşanmayacaktı. Çünkü İngiltere, Fransa ve diğer galip ülkeler dünyaya hakim olacaklardı.
Eğer günümüzde Irak, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Cezayir, Yemen hallaç pamuğu gibi atılıyorsa ve sırada İran varsa, bu Mustafa Kemal Paşa’nın itiraz ettiği, durdurduğu ve yarım yüzyıl geciktirdiği büyük bir Haçlı, Siyonist projesidir.
Benim en tuhaf karşıladığım olay ise, bugün Yemen’in işgaline, Yemen’in kendi devlet başkanlarının talepleri ile 150 jet,150 bin asker ve donanma gücü gönderen Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi diğer ABD uydusu Arap ülkelerinin sıranın kendilerine geleceğini düşünmemeleridir.
Bu bir petrol, doğalgaz, altın ve elmas madeni ele geçirme harplerdir. Denizleri, günümüzüm modern ipek yollarını ve hava sahasını kontrol altında tutmak ve tüm bu değerli madenlere ve enerji kaynaklarına sahip olmak için yapılan harplerdir bunlar.
Eğer birileri bu savaşları mezhep veya etnik farlılıklardan kaynaklandığını söylüyorsa asıl neden bu değildir. Asıl neden sadece enerji ve para kaynaklarına, ticaret yollarına, ithalat ve ihracat denizlerine hakim olmaktır. Ama bu savaşı, asıl düşmanın tek bir askerinin burnu bile kanamadan başlatmak, sürdürmek ve zaferle bitirmek için, hedef olarak belirlenen bölgenin, sahanın, ülkenin insanlarının etnik, din, mezhep farklılıklarını kaşımak gereklidir ve asıl düşmanlarda işte bunu yapıyorlar. Bunun adına da psikolojik harp deniliyor.
Psikolojik harplerde mağlup olmamak için, düşmanın acımadan saldırdığı psikolojik harpler karşısında sarsılmadan ,yıkılmadan durabilmek için; bilgi, akıl ve sevgi gerekmektedir. Akıl, zeka her insanda vardır ama aklı ve zekayı işleten, parlatan, aktif hale getiren, dinamik tutan; gerçek ve doğru bilgilerdir.
Gerçek ve doğru bilgileri de hem kendi halkına, kendi milletine, hem de dünyanın tüm insanlarına sadece namuslu, onurlu, satın alınamamış, kiralanamamış, cesur gazeteciler, televizyoncular sunarlar.
Sevgi ise vatanını, milletini, halkını ve bütün insanlığı sevebilmektir. Dini, milliyeti, mezhebi, vatanı, kültürü her nasıl olursa olsun, her bireyin Allah tarafından yaratılan bir fani, bir ölümlü olduğunun bilincinde olabilmektir. İşte bu bilince sahip insanlar sevgiyi gönüllerinde hissedebilirler.
Mustafa Kemal Atatürk Arap ve Müslüman coğrafyasına, Kuzey Afrika’ya, Orta Doğuya, Anadolu’ya yarım yüz yıldan fazla bir zaman kazandırdı. Kazandırdığı bu zaman doğru değerlendirilseydi Irak, Afganistan, Libya, Suriye , Cezayir, Tunus, Mısır ve diğer Arap, Müslüman ülkeleri çekirge sürülerinin tarlalara dadandığı gibi işgal edilemeyecekti.
Din ruhsal olarak yaşanmalıdır. Milliyet ise gönüllerde heyecanlandırmalıdır insanı. Dışa vurularak, somut olarak sadece kültürler, gelenekler yaşanabilir ama bunları da asla tartışma konusu yapmadan!
Büyük Ortadoğu Projesidir bu! Araplar İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar tarafından bölündü ve bu güne kadar yönetildi. Daha sonra ABD bazı ülkelerin hamisi ve efendisi oldu. Yine yetmedi. Batı kendisini efendi, doğuyu da köle gördüğü sürece asla yetmeyecektir.
Acıma, merhamet, şefkat, sevgi ise yazılan ve oynanan bu Büyük Orta doğu Projesi filminde hiç yoktur.