Böyle zenginlik düşman başına!

Zenginlik retoriği ile artık birbirimizi kandırmayalım. Zenginlik diyerek dekor muamelesi yapıp insanları haklarından mahrum etmeyelim.

Allah aşkına şu klişelerden ne zaman kurtulacağız?
Azınlıklar bu ülkenin zenginliği!
Kürtler bu coğrafyanın zenginliği!
Ve son olarak...
Alevilik İslam’ın zenginliği!
Gerçekten öyle mi?
Değil.
Öyle olması mı gerekiyor?
Ne münasebet.

***

Kürtçe Anadolu coğrafyasının zenginliği ama nedense mahkemeler evrensel bir hak olan anadilde savunma yapmayı bile hâlâ kabul etmiyor.
Buyurun; KCK davası yine kilitlendi.
Neden?
Lafa gelince bu ülkenin zenginliği olarak nitelenen Kürtçe dilinde savunma yapılamadığı için.
Nasıl bir zenginlik anlayışıysa bu...
Ne yargılayana faydası var ne de yargılanana!
Bir yanda TRT Şeş, seçmeli Kürtçe dersi...
Diğer yanda anadilde eğitim hâlâ fantezi muamelesi görüyor.
Anayasa yapmak için bir araya gelen uzlaşma komisyonu bile dün ‘kendisini bir başka dilde ifade edebilme hürriyetini’ kayda geçirmek yerine paranteze almayı tercih etmiş.
Dahası, öneriye şiddetle karşı çıkan uzlaşma komisyonunda yer alan MHP temsilcisi “Biz buraya Türkler için anayasa yapmaya geldik” demiş.
E, o zaman uzlaşma komisyonuna ne gerek var?
Aslında söylenen şu:
“Kürtler, Aleviler, azınlıklar zenginliğimiz ama biz çoğunluk için anayasa yaparız, gerisi avcunu yalasın.”
Hem zenginliğimizsin hem de avcunu yala...
Bu nasıl zenginlikse!
O zaman AK Parti muhafazakârlar, CHP sosyal demokratlar, MHP Türkler, BDP Kürtler için birer anayasa hazırlasın, bölelim ülkeyi dörde, olsun bitsin!
Bu mudur uzlaşmadan anladığımız?
Hani Türk, Kürt et ve tırnaktı?
Hani Kürtçe bu coğrafyanın zenginliğiydi?
Böyle zenginlik düşman başına!
Bu topraklarda yıllarca azınlıklara ‘renk, çiçek, böcek’ diyerek dekoratif unsur muamelesi yapmamız yetmiyormuş gibi şimdi de Alevilere İslam’ın zenginliği demeye başladı bazı siyasetçiler.
Gelin şunun adını açık açık koyalım.
Zenginlik retoriği ile artık birbirimizi kandırmayalım.
Zenginlik diyerek, dekor muamelesi yaparak insanları en temel haklarından mahrum etmeyelim.
Edeceksek de şu ikiyüzlü zenginlik söyleminden vazgeçelim. İnternet yazarımız Ali Topuz radikal.com.tr’de o kadar güzel anlatmış ki bu yaman çelişkiyi.
Hapishanede Alevi dedesi ile görüşme talebinde bulunan bir mahkûma “Alevilik İslam’ın bir zenginliği, dede olmaz, imam verelim” diye karar alan mahkemeler bu ülkede.
Meclis’te cemevi açılmasını isteyen milletvekiline “Alevilik ayrı bir din değil İslam’ın zenginliği, cemevi olmaz, istiyorsan camiye git” diyen de bu Meclis.

***

Bu ülkede yıllarca azınlıklara haşerat muamelesi yapıldı, kimi tehcirle, kimi mübadeleyle, kimi asimilasyon politikalarıyla yerlerinden edildi.
Bu ayıptan ebediyen kurtulmak yerine şimdi kalkmış insanları zenginlik diyerek kandırmaya çalışıyoruz.
Azınlıkların haşerat muamelesi görmekten dekoratif bir unsura dönüşmesini büyük bir ilerleme olarak sunuyoruz.
Allah aşkına yeter!
Bırakalım artık şu zenginlik klişesini.
Biraz da hakları konuşalım.
Kim kendisini nasıl istiyorsa öyle tarif eder.
Devletin işi tarif değil, tarife uygun hizmet sunmak.
Dede isteyene dede, imam isteyene imam, papaz isteyene papaz.
İsteyen camiye gider, isteyen cemevine.
İsteyen Kürtçe savunma yapar, isteyen Türkçe.
Ne zenginlik bu ne de lüks.
HAK.
İnanmıyorsan şu zenginlik aynasında bir de sen kendine bak!

(Radikal gazetesinden alınmıştır)