KKTC'de son aylarda özellikle UBP Kurultayı ile ilgili bir çok çekişme ve sorun yaşanmakta.
Yine aynı şekilde iktidar ve muhalefet arasında kullanılan dil çok sert.
Bunun yanı sıra Lefkoşa'da Belediye İşçileri Sendikası ile Belediye Yönetimi arasındaki uyuşmazlığın vardığı boyut eğer bir çözüm bulunamazsa "çok vahim".
Tüm bu iç sorunlarla didişilen yaşamakta olduğumuz süreçte "Kıbrıs'ın kuzeyi haricinde bir dünya olduğunu ve o dünyada çok dikkatli olmak zorunda olduğumuzu" unutmamakta yarar var.
KKTC'nin "varı, yoğu", "anavatanı" ve tek müttefiki Türkiye'nin bir büyük "güç" olarak yer aldığı coğrafya ise çok sıcak.
Türkiye'nin komşularından Suriye'de kanlı Esad Diktatörlüğü hala"pes" etmemiş durumda. Esad'ın kanlı rejimine karşı başkaldıranlar ile Esad'ın askerleri arasında savaş tüm yoğun şiddeti ile sürmekte.
Türkiye'nin komşularından Irak'ta merkezi hükümet sadece Türkiye'ye karşı değil aynı zamanda Kuzey Irak'taki Kürt Yönetimi'ne karşı da kışkırtıcı bir tutum içinde. Irak Ordusu'nun Türkiye ile çok sıkı ilişkilere sahip olan Barzani'nin egemen olduğu topraklar çevresinde sürekli asker sayısını ve silah gücünü arttırdığını izlemekteyiz son günlerde.
Bu arada tüm müslüman dünyası için her geçen gün daha fazla bir tehdit oluşturmaya başlayan günümüz İsrail Hükümeti'nin Gazze'de gerçekleştirdiği vahşet ve bu vahşetin kurbanlarının sayısının artması Türkiye'nin haklı olarak sert tepkisini beraberinde getirmekte.
Arada dün olduğu gibi AB nezdinde Türkiye'nin AB Bakanı ve Başmüzakarecisi Egemen Bağış'ın yoğun çabaları sonucu AB ülkelerinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik uluslararası hukuk açısından da tartışılır vaziyetteki haksız vize uygulamasının sona ereceği haberi ile sevinsek de genel olarak bir "dinamit fıçısının" yanı başında gibiyiz.
Tüm bu gelişmeler Türkiye için hayati olduğu oranda KKTC için de hayati önem taşımakta.
Bu coğrafyada başarılı olan bir Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin haklarını elde etmeleri mümkün olacak. Aksini düşünmek bile istemiyorum.
İşte böyle bir dönemde Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu'nun BM resepsiyonuna katılmama tavrı çok doğru.
Cumhurbaşkanımız Derviş Eroğlu, garantör ülke konumundaki Türkiye'nin, Kıbrıs konusuyla ilgili olduğunu BM yetkililerinin de sık sık dile getirdiğini, bu nedenle de BM'nin düzenlediği resepsiyona TC Büyükelçisi'nin davet edilmemesinin kendileri açısından kabul edilecek bir şey olmadığını dile getirmekte haklı olarak. Bu olayın tekrarlanmaması için attığı adımı hep birlikte desteklemeliyiz.
geçen akşamki resepsiyona gideceğini Downer'e bildirmiş olmasına rağmen, son anda diğer ülke diplomatlarının davet edildiğini ancak TC Büyükelçisi'nin davet edilmediğini öğrenince oraya gitmemesi BM ve AB'ye bir mesajdır. Dileriz artık akılları başlarına gelir.
Filistin halkının acımasızca saldırılara maruz kaldığı Gazze'de bu saldırıların sorumlusu İsrail'in Doğu Akdeniz'deki tek müttefikinin Rum Kesimi olduğunu tüm dünya ve özellikle İslam kamoyuna anlatmalıyız.
KKTC'de iç politikada ne kadar kavga gündeme gelirse gelsin dış politika alanında birlik olmak zorundayız.
UBP Başkanı ve KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Ahmet Kaşif ya da başka bir şahsiyet olabilir. Ancak KKTC'nin ve Türkiye'nin ortak çıkarlarının hayati önem taşıdığı bu coğrafyada dışarıda kenetlenmek zorundayız.
BM ve AB'nin dünyanın artık çok değiştiğini ve eski çözüm modelleriyle günümüzde hala var olan sorunların çözümlerinin mümkün olmadığını kavramaları ve bizim güç birliği ile bu gerçeği onlara kavratmamız gerekiyor.
İç politika da kavga dışarıya karşı kenetlenmemize engel olamamalı!