Biz gördüğümüzde yıldızlar...
Daha ismiyle bizim kuşağı içeri çağırır.
Yaşı 45 civarında dolaşanlar, şimdi antika muamelesi gören 45’lik plaklarla büyümüştür.
“45’lik”in kapısından girince, çocukluğunuzun film afişleri, siyah-beyaz resimleri ve o cızırtılı kara tekerlekleri karşılar sizi...
Onlara takılır ve gençliğinize, çocukluğunuza gidersiniz.
* * *
Geçen mayısta, barın kuruluş yıldönümü kutlandı.
“45’lik” müdavimlerinin yanı sıra çalınan 45’liklere ses veren sanatçılar da oradaydı.
Her gelen şarkıcı anons ediliyor, alkışlarla karşılanıyordu:
“Seyyal Taneer!”, “Selçuk Uraal!”, “Metin Ersooy!”
70’lerin ortalarından çıkıp gelmiş gibiydiler.
Ortalığı kan basmadan önceki son düzlüğüydü o yıllar Türkiye’nin...
Cici Kızlar, Yeliz’ler, Tülay’lar, Berkant’lar, ilk aşklarımızın ilhamı, tanığı, yoldaşıydı.
Tülay’ın dilinde “İkimiz bir fidanın güller açan dalıydık”.
Güzin ile Baha’nın dediği gibi, “Gençlik başımızda duman”dı.
“Olur ama bu kadarı olmaz ki/ üçümüz de onu sevmiştik.”
Sevdalımızın kulağına “Bir şarkısın sen/ ömür boyu sürecek” demiştik.
* * *
O gece orada yeniden eski şarkıları dinleyip eşlik etmek, onları zihnimize kazıyanlarla buluşup sohbet etmek, bir hatıralar galerisinde gezmek gibiydi.
Çoğu yıldızda eski bir lise arkadaşımızı görmüş gibi olduk. Hâlâ eskisi gibi canlı, neşeli olmalarından teselli bulduk.
Şarkılarını, hep bir ağızdan bağıra bağıra okuyarak, emanetlerini hafızamızda sakladığımızı ortaya koyduk.
Bar kapısında Yeliz’le, Tülay’la, Suna Yıldızoğlu’yla sohbet ederken Metin Ersoy’la Berkant’ın erken ayrıldıklarını gördüm.
Berkant’la tanışamadığıma üzüldüm.
Ardından, Berkant’ın akciğer kanseri olduğu ve durumunun kötüleştiği haberi geldi.
Geçen cumartesi Semiha Yankı, Gökben, Selçuk Ural, İskender Doğan, Nil Burak’la birlikte konser verecekmiş.
Hastalık ağırlaşınca sahneye çıkamamış.
Hastaneye kaldırmışlar, ama yapacak bir şey kalmamış.
Arkadaşı Selçuk Ural basının yeniyetmelere gösterdiği ilgiyi Berkant’tan esirgediğinden yakınıyor, eşi, bir an önce yataktan kalkıp konserlerine gitmek istediğini söylüyordu.
* * *
Berkant Akgürgen, 100 bin satan plağı “Samanyolu”nu söylediğinde 1968 yılıydı.
Aşk, “ömür boyu sürecek, dudaklardan yıllarca düşmeyecek bir şarkı”ydı.
Bendeki Berkant 45’liği ise, “Benim bütün dualarım seninle” diye başlıyordu.
Hastalığını duyunca, ona bu şarkıyla seslenmek istedim.
“Samanyolu”nu gençliğimizin ortasına indirip bizi yıldıza boğan o güzel sesle tanışamadığıma bir kez daha üzüldüm.
Derler ki:
“Biz gördüğümüzde yıldızlar çoktan kayıp gitmiştir.”
Yine de biliriz ki, bazı şarkılar ömürden de çok sürecek, dudaklardan yıllarca düşmeyecektir.
* * *
Not: Bayram sonuna kadar izninizi rica ediyor, Ramazan Bayramınızı şimdiden kutluyorum.
(Milliyet gazetesinden alınmıştır)