Bir serginin düşündürdükleri…

Eski dilde “Harb-i Umumi”, “Cihan Harbi” denilen Birinci Dünya Savaşı, Türkler’in en iyi bilmesi gereken bir dönemdir. 28 Temmuz 1914’te başlayan savaş 11 Kasım 1918’de sona erer. Rusya, Fransa ve İngiltere’nin öncülük ettiği “İtilaf Devletleri” denilen 12 ülkeye karşı Almanya, Avusturya - Macaristan, Osmanlı imparatorlukları ve Bulgaristan’dan oluşan “İttifak Devletleri” savaşır.

 

* * *

 

Bu savaşta tüm ülkelerden 65 milyondan fazla asker katılır. 8,5 milyon asker ölürken, 21 milyon yaralanır. 8 milyona yakın asker kayıp ve esir düşer. Maddi tahribatın ise haddi hesabı yoktur. Tarihçi İlber Ortaylı, Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı’ndaki insan kayıplarını her fırsatta “Doğu ve Batı kültürüne sahip bir nesil yok oldu. Aydınından, mühendisine, sanatkarından çiftçisine, köylüsüne ancak 40 yılda telafi zor edebilecek bir nesli kaybettik” diyerek ifade ediyor…

 

* * *

Osmanlı orduları Makedonya, Galiçya, Romanya, Kafkasya, Kanal, Irak, Hicaz –Yemen, Mısır, Suriye-Filistin ve Çanakkale Cepheleri’nde İtilaf Devletleri’ne karşı savaştı. Bu savaşı en yoğun yaşayan ve devlet, millet hayatında en önemli değişikliği yaşayanlar Türklerdir. Örneğin bu yıl 100. Yılı’nı anacağımız Çanakkale Savaşı, dünya tarihine geçen destansı bir savaştır. Direnişin sembolüdür. İlber Ortaylı, “Hiçbir ülkenin askerlik tarihinde neferinden albayına kadar şehit olan bir alay yoktur. Çanakkale Savaşı sırasında 57. Alay’da sancağı taşıyacak bir askerimiz bile kalmamıştır" diyor.

* * *

Bu düşüncelerle geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul’da Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde (ANAMED - ) “1. Dünya Savaşı’nda İttifak Cephesinde Savaş ve Propaganda” isimli sergiyi gezdim.

(İstiklal Caddesi No: 181 Merkez Han, Beyoğlu, İstanbul. Ücretsiz gezilen sergi, 22 Mart 2015’e kadar açık.)  Sergide, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Mehmet Koç’un özel koleksiyonundan posterler, kartpostallar, ödüller, madalyalar, yaka iğneleri, porselenler gibi belgeler ve objeler yer alıyor. Serginin küratörlüğünü Bahattin Öztuncay yapmış.

 

* * *

 

1914 yılında Avrupa’da savaş romantik ve kahramanlık  dolu masalımsı bir rüya olarak görülüyordu. Bando eşliğinde sokaklardan geçip cepheye giden pırıl pırıl uniformalı askerler halk tarafından coşkuyla alkışlanıyordu. Askerler savaşın Noel’de sona ereceğini düşünüyorlardı. Böyle duygularla başlayan savaş için İttifak ülkelerinde halka yoğun bir propaganda yapılıyordu. İstanbul’daki sergi de bu propaganda çalışmalarından bir kesit sunuyor.

 

* * *

Sergide, ayrıca Avusturyalı ressam Wilhelm Viktor Krausz’un “Dünya Savaşında Türkiye’den Resimler ve Çizimler” (Bildnisse und Skizzen aus der Türkei im Weltkrieg -  Wien : Hermes Buch- und Kunstdruckerei, 1916) isimli albümü de yer alıyor. Krausz, Avusturya Savaş Bakanlığı tarafından görevlendirilen bir savaş ressamı… 1915-1916 arasında Balkan ülkeleri ve Türkiye’yi geziyor. Anafartalar’da Mustafa Kemal Atatürk’ün bilinen ilk portresini yapıyor.

 

* * *

 

 1916’da Viyana’da basılan eserde, 8 sayfa metin, bir levha listesi, 34 levhada 47 renkli resim (Resimler levhalara yapıştırılmış ve paspartu içine alınmış. Tüm sayfa ve levhalarda  soğuk damga var. ) Eserde Süleymaniye Camii, Sultan V. Mehmed, Sadrazam Sait Halim, Şeyhülislam Hayri Efendi, Dahiliye Nazırı Talat Bey, Hariciye Nazırı Halil Bey, Enver Paşa, Esad Paşa, Cevat Paşa, Cemal Paşa, İsmail Hakkı Paşa, Kazım Bey, Liman von Sanders Paşa, Goltz Paşa, Gelibolu’da bir asker çadırında, Haliç’te harp gemileri, Gelibolu’da bir çeşme başında erat, Tophane’de yangın, İzmir’den görünüş, Anadolu’da bir Avusturya-Macaristan bataryası, Anafartalar’da genç bir komutan olan Mustafa Kemal Atatürk var (Bu eserin nadir kopyaları İstanbul’da yaptığım araştırmalara göre tahminim 3-4 bin Euro’ya bulunabilir.) Bu eserin  propaganda ile doğrudan ilgisi olmasa bile sanatsal açıdan ilginç…

 

* * *

Sergide ilginç bulduğum objelerin başında “Tanrı İngiltere”yi cezalandırsın” veya “Haklı davamızda sonsuza kadar birlikteyiz” yazılı propaganda kartpostalları ile ittifak hatırası tabak veya fincan porselen takımları geldi… Altmış civarındaki yaka iğnesi de sergileniyor… Türkiye’de tanıdığım bir koleksiyonerde Birinci Dünya Savaşı ile ilgili altı yüzü aşkın yaka iğnesi olduğunu biliyorum… Belki bu koleksiyonerden de izin alınıp faydalanılsaydı iyi olurdu, sergi daha zenginleşirdi sanıyorum…

 

* * *

Sergide en ilginç bulduğum objeler ise çocuklarla ilgili az sayıdaki propaganda resim ve kartpostalları… Çünkü diğer belge ve objelerle ilgili bugüne kadar çok sayıda sergi açıldı, konferans düzenlendi… Ama savaşın çocukların ruhunda yaptığı tahribat bugüne kadar pek ele alınmadı. Bu konu ile ilgili ilk kez şu an Almanya’da Leipzig’de Alman Ulusal Kütüphanesi’nde kapsamlı bir sergi devam ediyor. “Birinci Dünya Savaşı’nda Çocukluk ve Gençlik” sergisi (Kindheit ve Jugend im Ersten Weltkrieg) 7 Haziran’a kadar sürecek.

 

* * *

 

13 Aralık’ta açılan sergide, Alman Ulusal Kütüphanesi’nin yanı sıra sekiz müze ve özel koleksiyonerlere ait belgeler, kitaplar vesaire ile Birinci Dünya Savaşı’nın çocukların ve gençlerin ruhundaki tahribatı gözler önüne seriliyor. Benzer bir serginin Türkiye’de de açılması gelecekteki bilimsel çalışmalara ışık tutması açısından yararlı olacağı kanaatindeyim…

 

* * *

 

Ayrıca, bu konuyla ilgilenenlere tavsiye edebileceğim üç eser var… Avusturyalı yazar Stefan Zweig’in “Dünün Dünyası – Bir Avrupalı’nın Anıları” (Can Yayınları- Dünya Klasikleri ISBN : 9789755105260) kitabı… 1942'de hayatına son veren yazarın anıları, kişisel bir anlatım olmanın ötesinde 20. Yüzyıl’ın ilk yarısının ruh dünyasının da bir el kitabı sayılıyor. İki dünya savaşına tanık olan yazar, “Yazdıklarım, benim yaşadıklarım olmaktan çok, bütün bir kuşağın yaşadıklarıdır” diyor.

 

* * *

İkinci eser, Sebastian Haffner takma ismini kullanan Alman Raimund Pretzel’e ait… Geschichte eines Deutschen (Bir Alman'ın Hikayesi). ( dtv Verlag, 2002,  ISBN-13: 978-3423308489)  Bir Alman'ın Hikayesi, sessiz yığınları anlatıyor. Pretzel, "Sanki Almanya'da bir şeyler yapılıyordu da, yapanlar ortada yoktu… Çekilen acılar aşikardı ama acı çekenler görünmez olmuştu. Büyülenmiş gibiydi Alman halkı. Bir rüya aleminde yaşıyorlardı”  diyor kitabında…

* * *

Üçüncü eser ise Alman yazar Ernst Glaeser’in “1902 doğumlular” (Jahrjang 1902 – Wallstein Verlag) adlı romanı…  Kendisi de 1902 doğumlu olan yazar, bu romanda kendi kuşağının Birinci Dünya Savaşı'nı bir çocuğun gözünden anlatıyor. 1902liler, yani savaşa alınmamış son sınır doğumlular. 1901 doğumlu olanları askere almışlar. Roman Eylül 1970'te Toplum Yayınevi, 1981’de Can Yayınları tarafından yayınlanmış.

 

* * *

Birinci Dünya Savaşı  altı asırlık Osmanlı Devleti’nin tasfiyesiyle sonuçlanmıştı. Mondros Mütarekesi’nin mürekkebi soğumadan Sevr’in yolunu açan Anadolu’daki yabancı işgaller Türk Kurtuluş Savaşı’nı doğurdu. Yıkılan imparatorluğun enkazından Atatürk’ün önderliğinden yıllarca süren milli mücadele sonucu bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.

 

* * *

 

Birinci Dünya Savaşı ve bu savaşın 100. yılı dolayısıyla yapılan etkinlikler, sergiler ve diğer çalışmaları topluca şöyle özetleyebiliriz…  20. Yüzyıl’ın en önemli ve Nobel ödüllü Alman yazarlarından Thomas Mann, “Büyülü Dağ” adlı eserinde şöyle diyor. “Bir birey olarak insan, sadece kendi hayatını değil, bilerek ya da bilmeyerek ait olduğu çağın ve kuşağın hayatını da yaşar.”