Bir istihbaratçının müthiş öngörüleri...
Bu süreçte öngörülerin tutup-tutmadığı ortaya çıkar.
KCK soruşturması kapsamında ismi yeniden gündeme gelen MİT eski Müsteşarı Emre Taner\'in 5 yıl önce yaptığı analiz, bugünlerde çok daha büyük anlam kazanmış durumda.
Çünkü aradan geçen yıllar, Taner\'in öngördüğü tüm gelişmelerin gerçekleşmeye başladığını gösteriyor.
İşte \"yeni dünya düzeni\" konusunda Türkiye\'ye \"erken uyarı\" yapan o analiz....
Tarih 5 Ocak 2007.
MİT\'in 80. Kuruluş yıldönümü nedeniyle Emre Taner, \"sıra dışı\" bir mesaj yayınlıyor.
Mesaj, \"kutlama\"dan çok dünyadaki yeni \"global oyun\"u deşifre etmeyi hedefliyor.
Öz olarak diyor ki:
\"Ulus-devletler tehlikede...\"
* * *
MİT Müsteşarı\'nın açıklamasından 8 ay sonra ABD eski Dışişleri Bakanlarının en ünlüsü Henry Kissinger, Herald Tribune\'e şu açıklamayı yapıyor:
\"Uluslar arası sistem yüzyıllardır görmediğimiz bir değişim sürecine girmiştir. Ulus-devlet kavramı Avrupa\'da ve Orta Doğu\'da olduğu gibi, geleneksel değerlerinden vazgeçmeye başladı. Zaten hiçbir zaman tam anlamıyla kurulamamış bir sistemdi. Dünyanın bu en önemli iki noktasında bir ince ayar yapma durumu söz konusudur...\"
* * *
Kissinger, açıklamasında \"ince ayarı\" kimin yapacağını da açıklıyor:
\"Amerika Birleşik Devletleri bu durumla başa çıkmak zorunda...\"
* * *
Daha sonra ABD eski Güvenlik Konseyi Danışmanı Brent Scowcroft \"ulus-devletler\"i bekleyen tehlikeyi şöyle anlatıyor:
\"Dünyada en çok sorun yaratan bölge Balkanlar\'dan başlayarak Orta Doğu ve Orta Asya\'ya uzanan geniş çerçevedir.
Şimdiki süreçte bu bölgelerdeki insanlar, kim olduklarını yeniden keşfetmeye çalışıyorlar. Onların sınırları sahte. Tarihi ilişkileri de kendi kimliklerinden çok farklı. Şu anda kimliklerini keşif sürecindeler ve nereye ait olduklarını çözmeye çalışıyorlar...\"
* * *
Açıklamaların üzerinden geçen 4-5 yıllık süre içerisinde çok şey oldu.
Arap Baharı\'nı; Mısır\'da, Libya\'da, Tunus\'ta, Suriye\'de meydana gelen olayları düşünün.
Irak\'ı gözünüzün önüne getirin.
İran\'ı dikkatle izleyin.
Bu devletlerdeki devrim ve müdahalelerden sonra etnik ve dini temele dayalı ayrımcılığın nasıl yükselmeye başladığını hatırlayın.
Mısır\'da dinmek bilmeyen olayları, Müslüman-Hıristiyan çatışmalarını, Irak\'ta, Suriye\'de; Şii-Sunni gruplar arasındaki ayrışma ve saldırıların yoğunlaşmasını, Kürt grupların hareketlenmesini...
Ulus-devlet olmaya çalışan ülkelerin birer birer yıkıldığı görülüyor.
Tabi bunda otoriter rejimlerin etkisi büyük.
\"Demokrasi\"nin bulunmaması, yönetimlerin kolaylıkla devrilmesini, ülkelerin iç savaşa sürüklenmesini sağlıyor.
...Ve \"yeni bir dünya düzeni\" oluşturmayı amaçlayan büyük senaryo tıkır tıkır işliyor....
MİT eski Müsteşarı Emre Taner, 2007 yılındaki mesajında \"teknolojik devrim\" ve \"küresel ekonomi rekabeti\"ne dayanamayacak birçok ülkenin egemenliklerini büyük ölçüde yitireceklerini vurguluyordu. \"Arap Baharı\"nı yaşayan ülkelerde bilişim teknolojisinin rolünü artık kimse inkar etmiyor.
İnternet üzerinden yüzbinler bir anda toplanıp harekete geçebiliyor. \"Ekonomik rekabet\"e dayanamayacak ülkelere gelince...
Taner\'in açıklamasından 1 yıl sonra ABD\'de başlayan ekonomik kriz, kısa sürede bütün dünyayı sardı. Şu anda da dünyanın en güçlü bölgesi olan Avrupa krizle boğuşuyor.
Tıpkı Emre Taner\'in söylediği gibi, \"rekabet\" gücünü yitiren, borç batağına saplanan Yunanistan, Portekiz, İtalya, İspanya, Romanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi egemenliklerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya.
Yunanistan, İtalya ve Romanya\'da Başbakanlar istifa etti, yerine Almanya-Fransa ikilisinin kontrol ettiği \"atanmış\" başbakanlar göreve başladı.
Yunanistan\'da yaşananlar açıkça görülüyor.
Artık AB\'nin oraya bir \"vali\" atayıp yönetmesi gündemde...
Demokrasinin beşiğinde seçilmişlerin hiçbir etkisi, gücü kalmamış durumda...
* * *
Başka ne diyor Taner:
\"... yeni sorun ve tehditler doğrultusunda 21. yüzyılda Doğu\'ya doğru genişleyen dinamik bir alan sözkonusu olmakta ve bu durum Türkiye\'nin gittikçe genişleyen bir alanda merkezi pozisyon kazandığını ve kazanacağını göstermektedir.
\"Bu süreç içerisinde Türkiye, gerek stratejik, gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir olayın akışına bırakma ya da \'bekle- gör-tavır al\' taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlamayla (kendi konumuyla ilgili) taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır. Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye\'ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır. Bu nedenle de Türkiye tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirmek durumundadır.
Elbette bunun gerçekleşebilmesi hiç de kolay değildir.\"
* * *
Devam ediyor:
\"Ulusal gücü sağlamanın ve korumanın en etkili yolu istihbarat fonksiyonlarımızın ulusal güvenlik politikalarımızı ve ulusal çıkarlarımızı destekleyecek şekilde yapılandırılması ve geliştirilmesidir.
\"Öte yandan, jeopolitik ve stratejik konumu itibariyle oldukça zor bir coğrafya üzerinde bulunan Türkiye için güçlü bir ekonomi, kusursuz bir dış politika ve caydırıcı bir askeri yapılanma şeklinde adlandırabileceğimiz çok sağlam üç ayağa sahip olmak bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu üç ayağın ifade edilen özellikleri içinse güçlü, dinamik, etkin, esnek, hareket kabiliyeti yüksek ve yaratıcı bir istihbarat yapılanmasına ihtiyaç vardır...\"
* * *
Bugün izlenen dış politika ve yeni yapılanmaların raporla ne kadar paralellik gösterdiği dikkatinizi çekti mi?
(Takvim)