Bilişim Çağında Uygarlık Geriye Doğru Akar mı?
21. yüzyıl başlarında bugün yeni bir teknikbilimsel devrimin sancılarını yaşıyoruz. Tarım, endüstri devrimlerinden sonra, bilişim devrimi denen üçüncü bir teknikbilimsel devrimle üretim ilişkilerimiz, değer yargılarımız, yaşayış biçimimiz hızla değişmekte... Mikroelektronikte, iletişimde yaşanan gelişmeler yeryüzünü bir elektronik köye dönüştürdü; Sovyetler Birliği’nin çökmesini de fırsat bilen Batılı dostlarımız, emperyalist geleneklerini sürdürme yolunda “küreselleşme” olgusunu tek kutuplu bir dünya oluşturacak biçimde kullanma çabasındalar.
Öte yandan bu devrimin kazanımlarını ve küreselleşme koşullarını iyi kullanabilsek, Türkiye’yi “merkez ülkelerden biri” durumuna getirecek “çok kutuplu yeni bir dünya düzeni” yaratma şansımız da var.
Türkiye’de 1960’tan beri bilgisayar kullanıyoruz. 1968’de “Bilişim teknikbilimini Türkiye’nin kalkınması için bir araç olarak kullanacağız” diye söz vermiştim. Bilişim devrimini, endüstri devrimini kaçırmakla yitirdiğimiz 200 yıllık gecikmemizi kapatmak üzere bir fırsat olduğunun bilincine erken varıp 1971’de Türkiye Bilişim Derneği’ni (TBD) kurduk; bugün 10 bini aşkın üyemiz, ayrıca 30 derneğimiz var. Bilgisayar, bilişim, iletişim gibi Türkçe bilişim sözlerimiz halkın günlük konuşma diline girdi; üniversitelerimizden bilgisayar, bilişim, yazılım alanlarında 150 binin üzerinde uzman yetiştirdik; bunun 3-4 katı bilişim uzmanını da matematik, fizik, istatistik, işletme, ekonomi okuyanlardan kazandık. Bilişim kesimimizde yaklaşık 800 bin kişi çalışıyor.
40 yılda bütün kurumlarımızı çevrimiçi bilişim sistemleriyle donattık. Devletimizin Bilişim Eylem Planı’nda “e-dönüşüm” amaçlanıyor.
Sümer, Hitit kil tabletlerinden bizi tablet bilgisayara getiren çağımızda, insanlığın bütün birikimini ağ üzerinden cep telefonumuza indirebiliyoruz. Şiirlerimiz, şarkılarımız, anılarımız, başkalarının bizi algılayışı, sanki bütün kimliğimiz bilişimin, iletişimin olanaklarıyla “karılıp” yeniden biçimleniyor.
***
Konya’nın Çumra ilçesindeki 9 bin 500 yıllık Çatalhöyük ekini, tarım devriminin ilk yerleşimlerinden biri. İngiliz kazıbilimci Colin Renfrew’ya göre, “belli bir bölgede tarımın başlaması, o çağda kilometrekareye ancak 0.1 kişi olan nüfus yoğunluğunun 50 kat artmasına yol açıyordu. 15 yaşına varan gencin 15 km uzakta yeni topraklara yerleştiği varsayılsa bu, ‘tarım devriminin yılda yaklaşık 1 km hızla yayılması’ demekti. Bu da tarım tekniği ile bunu taşıyan Anadolu kökenli Hititçenin, barışçı bir yoldan, 1500-2000 yılda Avrupa’nın batısına ve kuzeyine doğru yayılmasıyla sonuçlanmıştır.”
Renfrew’nun 1960’larda ilkin yadsınan bu görüşleri, Gürcü Gamkrelidze, Rus İvanov gibi dilbilimcilerin de katkılarıyla bugün genel olarak benimsenmiş durumda. Yeni tarım bölgelerinde yaşanan nüfus patlamalarıyla tekniğin, dilin, uygarlığın Boğazlar üzerinden Avrupa’ya; Bitek Ay üzerinden Mısır’a, Afrika’ya; Zagros Dağları üzerinden İran’a, Hindistan’a değin çevreye yayıldığı anlaşılıyor (Hint-Avrupa dillerinin kökeni Hititçe: Watar: su; ben-sen-o: mu-ta-si).
***
Eğer çevredeki ormanlarda yaşayan avcı-toplayıcı insanların, baskınlarla o ilk çiftçileri öldürüp tohumluk buğdaylarını, kuzularını tüketme olanağı bulunsaydı, biz bugün hâlâ ormanda ağaçlardan meyve toplayarak, avlanarak yaşıyor olurduk!
Tarım, endüstri devrimlerini yaşayarak gördük ki uygarlık asla geriye akmaz! Bilişim devrimini yaşarken bir kez daha öğreniyoruz ki teknikbilim insanoğlunun ekininin (kültürünün) en önemli birleşenlerinden biri.
Türkiye, yurttaşlarının barışseverliği, çalışkanlığı, girişimciliği başta olmak üzere kendi öz değerleriyle, bilişim yazılım deneyimiyle, yeryüzünün en gönençli ülkelerinden biri olarak gelişecek. Niteliksiz eğitim başta, eksiklerimizi giderip yanlışlarımızı düzelterek, mesleğimizin ikinci kırk yılında, barış ve uygarlık bayrağını biz dalgalandıracağız.
Cumhuriyet