Beşir Atalay'ı hem dinledim hem düşündüm...

Ankara’da AKP çevrelerinde, Erdoğan Hükümeti’nde UBP Kurultayı’na tahminlerimizin üzerinde özel bir ilgi var. Bu ilginin dozu kaçmış olabilir mi? Evet olabilir. Dozu artan ilgi UBP’deki genel başkanlık yarışında ilgiyi, taraf konumuna kadar taşımıştır.

UBP’de Ankara’nın istemediği bir sonuç çıkarsa ne olur?

Öyle bir sonucun ortaya çıkması sonrası olabileceklerle ilgili yaklaşımlar ya da senaryolar bahar esintisinden çok fırtınaları öngörüyor...

Gerçekten o fırtınalar olur mu?

İnşallah olmaz.

 

 

Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kıbrıs Türk basını için önemli bir haber kaynağıdır.

HAVADİS’in Ankara Bürosu’nun açılışında Beşir Atalay’la birlikte olduk.

Biz Atalay’la görüşmeyi arzu ediyorduk.

Görüşmemizin bütününe baktığım zaman Atalay’ın HAVADİS aracılığıyla Kuzey Kıbrıs’a bazı mesajlar vermek istediği kanaatine de varabilirim.

***

Türkiye’nin derdi çok.

AKP, sorunlardan, dertlerden korkmayan bir parti.

Dünyanın hemen hemen her köşesi ciddi ekonomik krizle savaşırken Türkiye ekonomisinin başarılı seyri AKP’nin elini güçlendiriyor.

Ankara’nın eli ne kadar güçlü olursa olsun, Cumhuriyet Tarihiyle yaşıt hatta daha eskilerden gelen sorunların üzerine, çözüm bulacak şekilde yürümeleri özgüvenden öte politik kararlılık ve cesaret ürünüdür.

***

Kürt sorunu yıllardır Türkiye’nin acı bir gerçeğidir.

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AKP, Kürt sorununun çözümü önünde aşılmaz kale duvarı gibi duran, milli politikaya dönüşmüş duruşları terk etmeyi başarıyor.

Geçmişle kıyaslandığı zaman ilk kez kartlar bu denli açık oynanıyor.

Türkiye’nin özellikle güneydoğusu ve doğusundaki sınır ötesi komşuları fokur fokur kaynıyor.

Bölgede belirleyici, etkili bir güç olan Türkiye, yaşananları eli kolu bağlı seyretmiyor.

Kendi çıkarlarını koruma önceliğiyle de taraf olmaktan korkmuyor.

***

İşte bu gelişmelerde kabinenin, görev ve sorumluluğu yüksek bakanların önde gelenlerinden biri de Beşir Atalay’dır.

Atalay, Kürt sorununun mazide kalması için sürdürülen çalışmaların içindedir.

Samimi olalım...

Bir tarafta Türkiye’nin Kürt sorunu öte yanda Kıbrıs sorunu değil, Kuzey Kıbrıs’ın iç meseleleri...

Kürt sorunu gibi önemli bir konuyla kafa patlatanların eş zamanlı olarak Kuzey Kıbrıs’ta bir partide yaşananların sonuçlarının yaratacağı olumsuz sonuçlardan kaygı duyarak hareket içinde olmalarını çok kolay anlayabilmiş değilim.

***

Beşir Atalay’a sorular yönelttik...

Yanıtlarını da dikkatle dinledik.

Söylediklerinden yola çıkılarak yapılan geniş haberi, HAVADİS’in öteki sayfalarında bulacaksınız.

Hemen belirteyim Beşir Atalay sadece konuşmadı.

Bizlerin görüşlerini de dinlemek istedi.

***

Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ı dinlerken söylediklerinden söylemediklerini de öğrenmeye çalıştım.

Aslında Beşir Atalay, pek üstü kapalı konuşmadı.

Hatta çok açık konuştu.

AKP ya da Erdoğan, İrsen Küçük’ü mü destekliyor?

Konuşulanlardan anladığım sizlerle paylaşayım.

“Ankara, önce İrsen Küçük’ü destekleme kararı verdi, sonra da bu desteğine kılıf geçirdi.” Bunu söyleyen varsa yanlış söyler.

Erdoğan, İrsen Küçük’ün sadakat düzeyine yakın uyumundan memnun.

Siyasi anlayışları da, bir parti iktidardayken, genel başkanının, genel başkanlığı hesaplaşmaya sokulmamalı.

İrsen Küçük, Başbakan olduğuna göre kurultaydan da Başbakan olarak çıkmalı.

Aksi halde iktidar partisinin genel başkanı değişirse bunun anlamı hükümetin de değişime uğramasıdır.

***

İrsen Küçük, uzun vadeli bir yaklaşımla mı destekleniyor?

Hiç kuşkusuz İrsen Küçük’le böyle bir pazarlık yapılmadı. Ancak, uzunca bir süredir dinlediklerimi birleştirdiğim zaman Kuzey Kıbrıs siyasetini yeniden yapılandırmak isteyenlerin kafasında şu anda çok önemli görevlerde bulunanların çok büyük çoğunluğu yok.

Hem ismen kendileri yok hem de yakın çevrelerinde olanlar yok.

Yazımın tam bu yerinde parantez açıp yanlış anlaşılmaya kapıyı kapatmak isterim. (Bu yazdıklarım farklı kaynaklardan dinlediklerimin özetidir. Bunları sizlerle paylaşırken doğru veya yanlış sorgulaması da yapmıyorum. Yani bu yazdıklarım benim görüşlerim değil, gözlemlerimin derlemesidir.)

***

Ankara, İrsen Küçük’ün yanında durmaya karar verdiği zaman bunu Kuzey Kıbrıs siyasetinin tepesinde bulunan Cumhurbaşkanı’na, Meclis Başkanı’na ve Başbakan İrsen Küçük’e bildirdi. Hem de üçünün bir arada olduğu ortamda.

Peki Ankara’nın bu eğilimi açıkça ortaya konulduğu zaman tarafların tepkileri ne oldu?

İrsen Küçük, elbette memnuniyetle karşıladı.

Meclis Başkanı Bozer, kısa bir kararsızlıktan sonra Ankara’nın “Kırılmaması” yönünde tavır içine girdi.

Cumhurbaşkanı Eroğlu ise ilk andan başlayarak bu yönelişe “Evet” demedi.

***

Ahmet Kaşif’e hiç mi bir şey söylenmedi?

Ahmet Kaşif’e de söylendi.

Kaşif, 21 Ekim Kurultayı öncesi ve sonrasında Ankara’ya, genel başkan seçilmesi halinde ilişkilerin İrsen Küçük döneminden daha iyi olacağı mesajını doğrudan ya da aracılar vasıtasıyla verdi.

Vermesine verdi, ancak Ankara, Kaşif’ten öte ona destek verenlere bakıp Kaşif’e karşı duruşta değişiklik yapmadı.

***

Beşir Atalay, ağırbaşlı, hiçbir beyanı istismar edilmeyecek şekilde konuşan, politikacıdan öte devlet adamı.

Bir kıyas yapmak gerekirse Beşir Atalay’ın stili Cemil Çiçek’e hiç benzemez.

Beşir Atalay, kaçak güreşmez ama kelimeleri karşısındakini incitmeyecek şekilde seçer.

Bu bölümde üç giriş cümlemi bilerek seçtim.

Neden?

Cumhurbaşkanı Eroğlu, konusunda dokunacağım da ondan.

Beşir Atalay, hiçbir şekilde Derviş Eroğlu’nu UBP içi genel başkanlık yarışında karşılarında biri olarak işaret etmedi.

Kelimeleri dikkatli seçerek şunu sizlerle paylaşayım:

“Konuya taraf olanların söylediklerini birleştirdiğim zaman aslında İrsen Küçük’ün desteklenmesi ya da Ahmet Kaşif’in desteklenmemesinden daha fazla öne çıkan Derviş Eroğlu’nun etkinliğinin geriletilmek istenmesi gerçeğidir.”

***

Ankara’da AKP çevrelerinde, Erdoğan Hükümeti’nde UBP Kurultayı’na tahminlerimizin üzerinde özel bir ilgi var. Bu ilginin dozu kaçmış olabilir mi? Evet olabilir. Dozu artan ilgi UBP’deki genel başkanlık yarışında ilgiyi, taraf konumuna kadar taşımıştır.

UBP’de Ankara’nın istemediği bir sonuç çıkarsa ne olur?

Öyle bir sonucun ortaya çıkması sonrası olabileceklerle ilgili yaklaşımlar ya da senaryolar bahar esintisinden çok fırtınaları öngörüyor...

Gerçekten o fırtınalar olur mu?

İnşallah olmaz.

 

Günün sözü:

Kavganın olduğu yerde kırılan mutlaka olur.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)