Yazı yazmaya oturduğumda hiçbir zaman, "Duygularımı sağdan soldan törpüleyeyim de herkese hoş görüneyim, kimseler bana kızmasın" diye hiç düşünmem. Yazının zamanı gelmesi için duygularımın coşması gerekir, ben beynimle değil daha çok kalbimle yazarım.
Başlığımı okudunuz, bugün yazacaklarımı da uzun süre düşündüm, duygularımın oluşmasını bekledim, arada gözlemledim, konuştum ve tartıştım. Bunları yazdığımda, "Bana şu kızar, bu şöyle düşünür" diye yine hiçbir şey düşünmemeye karar verdim. Kalbim ne söylüyorsa onu sansürsüz, ayarsız yazmaya karar verdim.
Bu sadece erdemli, dürüst bir yazar olmak isteyişimden kaynaklanmıyor; bu işte mesleki kaygılarım da rol oynuyor. İyi yazar olabilmenin de en önemli şartının duygularımız hakkında açık ve dürüst olmaktan geçtiğini biliyorum. Çünkü okuyucu kalple yazılan yazıyı mutlaka tanıyor, onu arayıp buluyor ve takdir de ediyor. Bunun sonsuz rahatlığı var içimde.
Evet başlığımda dediğim gibi ben gerçek vatan sevgisini Gülen Cemaati'nde gördüm, dahası vatanseverliği onlardan öğrenmeye başladım.
HAKLISINIZ BU DURUM BİRAZ TUHAF
25 yıldır yazı yazan 56 yaşındaki bir adamın "Vatanseverliği öğrenmeye başladım" demesini belki tuhaf karşılıyorsunuzdur; evet haklısınız bu tuhaf bir durum. Ama kabahat sadece benim değil. Bu ülkede ben ve benim gibi insanlara dayatılan ve ezberletilen resmi ideolojide vatanseverlik farklı anlaşılıyordu.
O anlayışta, inançlı insanlara karşı mücadele de vatanseverliğin bir parçasıydı. Gülen Cemaati gibi hareketlerle mücadele edilmesi de o vatanseverliğin bir şartı olarak dayatılıyordu. Birçok insan bu yalanlara inandı, bir kısmımız pasif kalıp olan biteni sadece izlemeyi tercih ederken bir kısmımız ise ideolojiye, propagandaya kanıp mücadeleye atıldı. Bir büyük yanlıştan, yalandan başlayıp Ergenekon'a gelinen süreç aslında bundan ibarettir.
Peki ama ne oldu ülkede, sonunda gerçekler yerli yerine oturmaya başladı. Dengeler kuruluyor, hak eden hak ettiğini buluyor. Ergenekoncuların yenilgisi sadece bireysel bir yenilgi değildir, onlarınki tarihsel bir büyük yenilgidir de. Çünkü bugünlerde boşuna kavgalar çıkardıklarını ve boşuna toplumu ve kendilerini harcadıklarını görüyorlar.
Aslolan ve benim çok üzüldüğüm nokta şu: Bu tür yersiz mücadelelerle, ideolojik saldırılarla Türkiye çok zaman kaybetti, bunların maliyeti hepimize çok ağır oldu.
YENİ BİR İNSAN TİPİ
Ben gerçek vatanseverlerin, bize yıllardır mücadele edilecek adamlar olarak tanımlanan insanlar olduğunu gördüm. Çok genel bir laf söylediğimin farkındayım, öyleyse biraz somutlaştırayım dediğimi. Bir insan düşünün; hayatı boyunca çok iyi okullarda okumuş, mesleğinde başarılı olmuş ve bu insan Gülen Cemaati'ne gönül vermiş. Bir etkinlik düzenlenince kendisini ortaya atıyor ve ne gerekiyorsa o işi karşılığında hiçbir şey beklemeden canla başla yapıyor. Ve bunu sadece Türkiye'yi daha iyi tanıtmak ve ülkeyi ileri götürmek için yapıyor. Ben bunlardan binlercesini gördüm. Hepsi de sessiz, saygılı insanlar, yürekleri vatan sevgisiyle atıyor.
BU İNSANLARA HAYRANLIK DA DUYDUM
Modern süreçlerin egolarıyla ve hırslarıyla dolu bir insan olarak beni şaşırtan, hayrete düşüren ve anlamakta zorlandığım bir şeydi bu gönüllü uğraşma ve ter dökme faaliyetleri. Ben bir süre önce bu duruma bir tanım getirilmesi ve yeni kavramlar oluşturulması gerektiğini düşünmeye başladım. Çünkü şu anda elimizde olan ve alıştığımız bazı kavramlar bu yeni insan tipini, onun yüreğini anlatma imkânı vermiyor insana.
Dindar olmamama ve aramızda ciddi hayat tarzı farklılıkları olmasına rağmen hepsiyle iyi ve düzeyli arkadaşlıklar kurduğum bu insanlara duyduğum hayranlığı ve çalışma güçlerine olan şaşkınlığımı da söyledim. İnşallah onlara uygun olan ve her şeyi uygun tanımlayan kavramları üretme faaliyetine de katkıda bulunabileceğim.
Çünkü bir idealin peşinde, karşılığında hiçbir şey beklemeden ve sürekli kendinden vererek çalışıp uğraşan bu insanlar için yeni kavramlar üretilmesine acil ihtiyaç bulunuyor. Bu olayın adının konulması acilen gerekiyor. Van'ın, Erzurum'un bir yerlerinden kalkıp işadamı olarak "Türkiye için iyi olur" diyerek dünyanın öbür ucuna gideceksin; orada sana yardımcı olmak için doktorasını yapmış gençler gönüllü hizmet edecek ve kan ter içinde çalıştıktan sonra sonunda güler yüzle hep birlikte "Yaşasın Türkiye" diyeceksin. İşte benim gerçek vatanseverlik dediğim budur.
Bugüne kadar içi boş kavramlarla vatan sevgisinden bahsetmişiz. Bu işimize gelmiş, içi boş kavramlarla konuşmak kolayımıza gelmiş ve kendimize durmadan hayali düşmanlar yaratmışız. Olan ülkeye oldu, Türkiye bizim yüzümüzden çok vakit kaybetti, yazık oldu. Neyse ki şimdi geleceği kurtarabilmek için bir şansımız var. Bu arkadaşlar sayesinde benim içim de umut dolu artık. Bir öteki olarak benim işim artık inanç ile vatan sevgisinin buluştuğu noktadaki bu hareketi anlamaya çalışmak ve anladığımı da sansürsüz, duygularıma ayar vermeden sizlere aktarmaktan ibaret.