UBP’de genel başkanlık kavgası bitene kadar sıkıntıların süreceği ortada.
Sıkıntılar azalacağına çoğalıyor.
Küçük -Kaşif yarışında taraf olan herkes bir beklenti içine giriyor.
Kimse çıkar ve şahsi beklenti tatmini olmadan “oyunun garantisini” vermiyor.
Bir biçimde UBP meşruluğu tartışılmayacak bir genel başkana sahip olacak olmasına da bu sürecin yaraları ne kadar zamanda sarılıp, iyileşecek?
Bütün mesele buradadır.
Bekleyip göreceğiz...
UBP’de genel başkanlık “yarışı” yeniden hız kazandı.
Yüksek Mahkeme’nin ikinci tur oylama için çok büyük olasılıkla bu hafta içinde en geç önümüzdeki hafta başı karar üretmesi bekleniyor.
İrsen Küçük ve Ahmet Kaşif, ekipleriyle çalışıyor.
İki genel başkan adayından İrsen Küçük’ün başbakanlık bağlantılı avantajlarını öne çıkararak kullandığı ortada.
Genel başkanlık seçiminde oy hakkı olan delegeler ve yakınlarına devlette istihdam olanağı sunuluyor.
Bu ilk kez yaşanıyor.
Yaşanırken, istihdamlarda aracı olan vekiller bile yoruluyor. Hatta yapılan istihdamların ne kadar işe yarayacağından kuşkusu olanlar da var.
Neden mi?
İşte bir vekilin söylediği: “ İstihdam işi çok risklidir. Bir kişiyi işe alırken en az on kişiyi gücendiriyorsunuz. Hade şimdi delegelerle sınırlıdır yapılanlar. Ancak unutmayalım yapılan istihdamların acısını genel seçimlerde göreceğiz. Şimdi kırılanlar tepkisini o gün mutlaka gösterecek.”
***
...Ve ilginç bir gelişme.
Yapılan istihdamlardan muhalefetten gençlerin olduğu duyumu DP Gençlik Örgütü Başkanı Münür Öztürk’ten geldi.
Münir Öztürk, “Bizim gençlik örgütümüzden bazı gençlerde iş vaadiyle transfer edildi. Şimdi de onlardan ellişer yeni UBP üyesi bulmaları isteniyor. Bu yapılanlar ve yaşananlar gençlerin siyasi terbiyelerine karşı bir saldırıdır” dedi.
Öztürk, telefonda konuşmamızın ardından konuyla ilgili olarak şu mektubu gönderdi:
“13 ve 15 Ocak tarihlerinde, Kıbrıs Türk toplumunun varoluş mücadelesi liderleri olan, Rauf Raif Denktaş ve Dr. Fazıl Küçük’ ü ölüm yıl dönümlerinde büyük bir özlem ve saygı ile andık.
Liderlerimizin halkımızla birlikte verdikleri onurlu mücadeleyi, ne bedeller ödenerek devletimizi kurduğumuzu bir kez daha hatırladık. Bir kez daha gurur duyduk... Gururumuz buruktu. Çünkü UBP iktidarının bize yaşattıkları, Devletimize olan inancımızı erozyona uğratmaktadır.
UBP iktidarı toplumsal değerlerimizi tek tek yok ediyor, yaşam seviyemiz her geçen gün düşüyor. İşsizlik ve gelecek kaygısı ile gençlerimiz canından çok sevdiği ülkesini terk etmek zorunda kalıyor.
Yalan söylemek prim topluyor.
Dün söylenenler bugün inkar ediliyor.
Bayrak taşıyıcımız diye övündüğümüz KTHY buharlaştırılıp, çalışanlar kaderlerine terk edilip, yarı maaşla çalışmaya zorlanıyor. Sözde yeni havayollarımızın kuruluş tarihleri açıklanıyor. Aradan geçen uzun zamana rağmen; bırakın hava yolları kurmayı, dünyaya açılan tek kapımız olan Ercan Havalimanı da elden çıkartılıyor.
Yoksulluk ve işsizlik hızla artarken; uluslararası tanınmışlığı olan LTB büyük bir çıkmaza sokuluyor. UBP hükümeti bizlerle alay ediyor. LTB çalışanlarının maaşlarının ödenebilmesi için; 11 ayda ödemek kaydı ile 6 milyon TL avans verileceği söyleniyor, verilmiyor. Gerekçe olarak da LTB Meclis Üyelerinin kararı isteniyor. Belediyeler yasasının 48. maddesi belediye meclis üyelerinin görevlerini anlatır. Yasanın 48. Maddesinin 5. fıkrası şöyle der: ‘Tahvil çıkarmak, süresi 1 yılı aşan borçlanmaya girmek.’ Bu yasa varken ve verilecek avans bir yılı aşmamak kaydı ile ödenecek olmasına rağmen, yani yetkinin belediye başkanında olmasına rağmen, belediye meclisi kararı istemek bizlerle dalga geçmek değil midir?
Tüm bunlar ve yazmakla bitmeyecek yanlışlıklar yaşanırken, aldığımız bilgilere göre, kamuya sesiz ve derinden 300 kişi alınıyor. Ülke gençliğimizin en büyük sorunu olan işsizlik her geçen gün artarken, oluşan kıt iş imkanlarının da yasa tanınmadan partizanca yapılması; gençlerimizi isyan noktasına taşımaktadır.
Kamu’ya yapılan bu istihdamlarda tek ölçü, olası UBP Kurultayı’nda avantaj sağlamaktır. Faydalı olup olmadığı, gerekliliği veya yasalara uygunluğuna bakılmaksızın, hoyratça istihdam sağlanıyor. İktidar kim olursa olsun; ülke gençliğini hiçe sayıp, delege çocuklarını haksız adaletsiz, yasalara uymadan istihdam edip ülke gençliğine sırt dönmemelidir.
Şimdi soruyorum: Bu devlet UBP’nin midir? Bu yapılanlar ülke gençliğini devletinden soğutmuyor mu?
Şunu açıkça belirtmek isterim; büyük bedellerle kurulan devletimiz hepimizindir. Devlet olanakları bir kurultay için çarçur edilemez. Gençlerimiz ülkemizden bu şekilde soğutulamaz. İnsanca, hakça bir düzen kurup, devletimizi yüceltmek ancak bu hükümetten kurtulmakla mümkün olacaktır.
Devlet hepimizindir diyenleri devlete, devletimizin değerlerine sahip çıkmaya ve hoyratça yapılan istihdamlara dur demeye çağırıyorum.”
***
UBP Milletvekili ile Demokrat Parti Gençlik Örgütü Başkanı Münür Öztürk’ün yaklaşımlarında kesişme görüyorum.
Yapılanlardan ve de yaşananlardan kimse memnun değil.
UBP’de genel başkanlık kavgası bitene kadar sıkıntıların süreceği ortada.
Sıkıntılar azalacağına çoğalıyor.
Küçük-Kaşif yarışında taraf olan herkes bir beklenti içine giriyor.
Kimse çıkar ve şahsi beklenti tatmini olmadan “oyunun garantisini” vermiyor.
Bir biçimde UBP meşruluğu tartışılmayacak bir genel başkana sahip olacak olmasına da bu sürecin yaraları ne kadar zamanda sarılıp, iyileşecek?
Bütün mesele buradadır.
Bekleyip göreceğiz...
Günün sözü:
Kırılan yüreklerin tamiri çok zordur.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)