Bâb-ı Cümel
·Okumaktan başka oyalanması olmayanın neticesi, yazmak.
·Bütün bu yazdıklarım, söz tanık olsun diye, yaşadığıma.
·Ne irşad etmek istedim ne de dünyaya nizamat vermek. Sadece paylaşmak istedim. Yüküm, paylaşmazsam taşıyamayacağım kadar ağırdı çünkü. Yükümün büyüklüğünden değil, benim küçüklüğümden. Hiçbir şey oyun olsun için değildi.
·Canınız öyle yanar ki feryad edersiniz. Duyarlar: "A, ne güzel sesi varmış!"
·Yazının kendisi değil ama onun hatırlattığı. Biten her yazı ruhun kendi kendisiyle yüz yüze gelmesi. Bu yüzden aşka benziyor.
·Yazıyorum yazıyorum, içimdeki bitmiyor. Bu, hem ceza hem ödül.
·Her samimi yazar, yazdığı yayınlandığı andan itibaren nasıl olup da yer yerinden oynamadığına şaşar. Ama hiçbir zaman da yer yerinden oynamaz.
·Ne kadar anlatırsam anlatayım, bütün anlattıklarımın toplamı bile, bir kış ikindisinde camdan süzülen yağmur damlasını anlatmaya yetmiyor.
·Bu kadar kuvvetle çağıranın çağrısından korkmadan, yazmakla olmuyor, gitmek lâzım.
·Yazar anlık ilhamlarla tesadüfi güzellikler yakalayan değil, belirli bir bakış açısını, çözüm ve düzen kabiliyetini her an yönetebilen kalem sahibi. İlham şart olmakla birlikte.
·Ölecektim, ölmekten beni yazı kurtarmadı.
·Ben yazdıklarımı çoktan yaktım. Bundan sonrası ateşi harlamak olsun. Bundan sonrası yeni bir şey söylemek için düne bakmamak olsun.
·Yazarken hiç hesaba katmadığım şey; yazıp bitirdikten sonra hesaba dâhil olan okuyucu.
·Okuyucunun bendeki yorumu aşikâr: "Benim gördüğümü sen de gördün mü, söyle?" "Evet evet, ben de gördüm." Onaylanırsınız. Tamamlanırsınız.
·Yazıcıya yazdığından teselli: "Anladım" diyen bir yürek. O kadar.
·Yazan anlıyor, okuyan anlıyor. Ama galiba farklı şeyleri. Yani anlaşamıyoruz. Yazar ne yazarsa yazsın okuyucu kendi bildiğini okuyor.
·Cümle cümle yazdığının, paragraf paragraf okunmasını istemek yazıcının hakkıdır. Ama aslında o, kelime kelime okuyacak olanın arkasındadır.
·Anlatmaktan, anlatan da yorulur bazen dinleyen de.
·Edebi eser arkasındaki "sebep", okuyucunun en masum merakıdır.
·Bunca dağınık yazıyı birbiriyle irtibatlı kılacak olan, yazıcı. Onun için yazıcı yazının şaşmaz parçası.
·Hikâyenin, hikâyeci için okunması, hikâyeci adına taşınabilir ama hikâye adına kolay taşınamaz bir yük olsa gerek.
· Yazar ve hikâyesi arasındaki ilişki "Ben olmasam benim hikâyem de olmazdı" mantığından ötesini zorlamıyorsa, kabul görmek zorunda. Çünkü hikâyeci fark edendir ve fark ettiğini fark ettiren.
·Yazmak istediğini yazılmış bulan yazıcı huzursuzluğu. Aldırma! Kelâm kimsenin değil ki!
·Kelâmın sahibinin tek olduğu malûmken romanları bazen onların yazarı olmayanların tamamlamasına şaşmamalı.
·Eğer okuyucu, yazarı hikâyeleri kadar dikkate değer buluyorsa onu hikâyelerinin ölçeğine vuruyor, başka bir deyişle hikâye kahramanlarına dönüştürmeye değer olup olmadığını sınıyor demektir. Düşle gerçeğin, hikâyeyle hayatın ve yazıcı ile kahramanının birbirinden ayrılamaz hale geldiği o yer. Bu sırra dokunulmaz.