Başkanlık sistemine geçiş mümkün mü?

Yeniden alevlenen "başkanlık sistemi" tartışması, Erdoğan'ın eseri. Meclis'te anayasa yazım sürecinin başlangıç evresinde böyle bir tartışmayı başlatmak, bir hesabın eseri olsa gerek.


Başbakan'ın hesabında ne var? Politikada çoğu zaman söylenenler, kastedilenler değildir. Erdoğan ustalık eserleri ile meşgul. Bu yüzden söylenenlerin dışında yorumların peşine düşmemiz lâzım. Konu başkanlık sistemi mi, yoksa başka bir şey mi?


Başka bir şey aramak için şu soru iyi bir başlangıç olabilir: Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi fiilen mümkün mü? Siyaset bir imkân sanatı. İsteklerinizin veya doğrularınızın değil mümkün olanın peşinden gitmek zorundasınız. İmkansız olan çoğu yerde mümkün olanı daha fazla mümkün kılmak için devreye girer.


Parlamento aritmetiği başkanlık sistemine geçişi imkansız hale getiriyor. Erdoğan'ın tercihi ve AK Parti'nin topyekün desteği, başkanlık sistemine geçiş için yeterli değil. Diğer üç partiden destek alınması şart. CHP, başkanlık sistemi ile varoluşsal çelişkiler yaşıyor. Görünür bir gelecekte CHP'li birinin başkanlık koltuğuna oturması ihtimali mevcut değil. Bu durumda CHP'nin ne tür bir taviz olursa olsun, AK Parti ile bu konuda uyuşması imkansız. Hatta, parlamenter sistem içinde kuvvetlendirilmiş bir cumhurbaşkanlığı makamı bile CHP'den destek alamaz.


MHP, bu konuda tavrını açıkladı. MHP için başkanlık sistemi konusu, merkezî önemde hayatî bir sorun değil. Ancak başkanlık sistemine geçmiş bir Türkiye'de MHP, yasama organı ile sınırlı bir muhalefet partisi olduğu zaman hızla marjinalleşir. Başkanlık sistemi, bu sistemin uygulandığı ülkelerde görüldüğü üzere siyasî rekabeti iki ana eksene yığar. Bu yüzden MHP'nin herhangi bir ilkeye dayanmayan itirazı, politikanın gerçeklerine uygun bir refleks niteliği taşıyor. Erdoğan'ın Türkeş'in 9 Işık'ından referans vermesi, MHP'yi ikna etmek için yeterli değil. MHP'nin başkanlık sistemine geçişi kabul etmesi imkansız değil, ama siyasî aklın yer alacağı hesaplar içine bu ihtimali yerleştirmek çok zor. Geriye BDP kalıyor. BDP, başkanlık sistemi projesine destek verebilir mi? Şaşırtıcı şekilde, parlamentonun en keskin muhalefetini temsil eden bu parti için başkanlık sistemi elverişli bir araç. Başkanlık sistemi, beklendiği üzere merkez ile yerel yönetimler arasındaki dengeyi, başkanlık kurumu üzerinden yeniden kurunca, özerkleşmeye elverişli bir yapı ortaya çıkıyor. BDP'nin demokratik özerklik talebinin en uygun koşulları başkanlık sisteminde mevcut.


Temel problem, AK Parti'nin başkanlık sistemine BDP'den alacağı destek ile geçip geçmeyeceği. AK Parti, karşılığında özerkleşme eğilimini meşrulaştıracak böyle bir işbirliği içine girer mi? "Tek başkan", üniter-ulus devletin birçok rüknünü şahsında toplayacak. BDP'nin peşinde olduğu özerklik ise zayıflayan bir yasama organı yanında, yerel yönetimlerde bölgesel olarak gücünü pekiştirecek. Türkiye'nin Avrupa Özerklik Şartı çerçevesinde köklü bir yerel yönetimler reformuna ihtiyacı var. Bu reform, Kürtlere özel bir reform olmayacak. Ama Kürt sorununun ateşini de düşürecek. Son zamanlarda Kürt siyasetinin, özel talepler yerine Özerklik Şartı'na odaklanması şiddetin sona ermesinin ve mümkün bir çözüme evet denmesinin de bir işareti.


Bölgemizde bütün taşlar yerinden oynadı. Suriye trajedisinin son perdesi, yeni bir Ortadoğu'nun da başlangıcı olacak. Kuzey Irak bölgesel yönetimi artık güçlü bir federal yönetime geçiyor. Üstelik Türkiye bu doğum sürecinin ebeliğini yapıyor. Demek ki yeni bir sistem ve gelecek inşasını hedefleyen anayasa tartışmaları sadece Türkiye ile sınırlı bir coğrafyayı kapsamıyor. Ankara'da bir devlet başkanı oturursa, Türkiye'nin Şam ve Erbil ile ilişkileri de farklı olacak.


Türkiye on yıldır devam eden bir istikrar döneminin somut kazançlarını yaşıyor. Bu istikrarın devam etmesi lâzım. Sistem arayışlarına yön verecek ve halkın bu konudaki eğilimini de belirleyecek olan ana faktör bu. Parlamenter sistem içinde bu istikrarı yakalayan ve sürdüren Türkiye, başkanlık sistemine geçecek yenilik arayışını kaldırabilir mi? Cevabı halktan almamız lâzım. Veya bu tartışmaya başka bir zaviyeden yaklaşmalıyız. Anayasa yapım sürecinde ilk adımı kim nerede atıyor? Bu soru doğru zaviyeyi verebilir mi?

(zaman gazetesinden alınmıştır)