Başbakan’ın Saygun’u ziyareti…

Başta Balyoz davası hükümlüsü emekli Org. Ergin Saygun’u ziyareti olmak üzere, Sayın Başbakan’ın bazı adımlarının ve konuşmalarının başlattığı bir tartışma var.

Tartışmayı büyüten dört unsur bulunuyor. 1. Sayın Erdoğan’ın 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olma ihtimali. 2. Anayasa değişikliği içine, “başkanlık ya da yarı başkanlık” sisteminin konulmak istenmesi. 3. Muhtemelen referanduma gidecek değişikliğin seçmen tarafından onaylanması için BDP tabanının desteğinin önemli olduğu, bunun için de “İmralı açılımı”nın devreye girdiği iddiası. 4. Başbakan’ın bu hamlelerinde geniş bir desteğe ihtiyaç duyduğu, bunun için de 4. yargı paketinden sonra KCK ve darbe-darbeye teşebbüs sanık ve hükümlülerinin çoğunun serbest kalacağı analizleri…

Sayın Başbakan’ın söylem ve üslubundaki değişimi, kendi tabanı içinde bile şaşırtıcı bulanlar var. Devam eden tartışmanın, şahsen ben AK Parti’ye ve demokratikleşmeye büyük destek veren çoğunluk için hayatî bir soruda düğümlendiğini düşünüyorum. Geldiğimiz nokta itibarıyla vesayet düzeni geriletilmiş, tarihte ilk defa darbe davaları açılmış, dokunulamayanlara dokunulmuştur. Buna rağmen darbe tehlikesi geçmiş midir? AK Parti’yi ve vesayetten demokrasiye geçiş sürecini destekleyenler, bu sorunun cevabında ikiye ayrılıyor.

Darbe tehlikesinin geçmediğine inananlar, asıl itibarıyla darbecileri caydıracak, hukukî düzenlemelerin yapılmadığından hareketle endişelerini izhar ediyorlar. Endişenin kaynağı da, bir asırlık hukuk dışı yapının kolay kolay değişmeyeceğidir. Bu yüzden darbelere karşı anayasal teminat şarttır. Ayrıca Silahlı Kuvvetler’in diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi bizde de Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması gerekmektedir. Bunlar yapılmadığı takdirde cuntacıların, geri çekilme stratejisi uygulayacağı, tekrar toparlanabileceği, kinlenmiş, öfkelenmiş bir halde intikam duygularıyla hareket edebileceği kaygısı ve tehlikesi devam etmektedir.

Darbe tehlikesinin geçtiğine inananlar ise Sayın Başbakan’ın hamlelerine başka bir açıdan bakıyorlar. Bir defa Sayın Erdoğan’ın, Ergenekon ve Balyoz davalarının, vesayetten demokrasiye geçişteki önemini hiçbir zaman unutmadığının altını çiziyorlar. Evet, on yıldır cuntacıların hep bu hükümeti düşürmek, belli bir çevrenin “AK Parti iktidarından kurtulma” projesine katılmaktan başka bir işle uğraşmadıklarını biliyoruz. Yine, hepimiz biliyoruz ki, bu davaların, daha geniş açıdan demokratikleşme hamlelerinin arkasında AK Parti’nin, en başta Sayın Başbakan’ın iradesi olmasaydı, bugünlere gelemezdik. Sayın Başbakan bugün, Silahlı Kuvvetler’in şimdiki komuta kademesinin demokrasiye bağlılık noktasında önemli bir yerde bulunduğuna inanmaktadır.  Bundan hareketle, Türkiye’nin iç ve dış problemlerinin kritik eşikten geçtiği sırada ordunun moralinin hayati olduğunu, uzayan davaların TSK içinde moral bozucu hale geldiği inancındadır. Bu sebeple, daha önce de üzerinde durduğu, “tutuksuz yargılama”ya ağırlık verilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Şahsen ben, Sayın Başbakan’ın, darbeye teşebbüs edenlerin masum olduklarını ve cezasız kalmaları gerektiğini asla savunmadığına, yürekten inanıyorum.

Tartışmanın can sıkan tarafı ise vesayetin güç odaklarının siyaset ve medyadaki sevinç çığlıklarıdır. Bir de Sayın Başbakan için; “daha önce neredeydin, nasıl dediğimize geldin” deyip cuntacıları ve darbe teşebbüslerini aklama kampanyası açmıyorlar mı, işte orada “pes yahu” demekten kendinizi alamıyorsunuz…

(Zaman gazetesinden alınmıştır)