Başbakan da "terörist" oldu!

Baas rejiminin muhalefet için uygun gördüğü sıfatı kullanmak gerekirse Suriye Başbakanı Riyad Hicab da artık bir terörist. Sürpriz gelişmeyi önce Suriye Devlet Televizyonu, "Başbakan Hicab görevden alındı" diye duyurdu.


Çok geçmeden başbakanın 3 bakanla birlikte muhalefet saflarına geçerek ülkeden kaçtığı haberi geldi. Yaptığı açıklamada Başbakan Hicab, şöyle diyordu: "Bugün katil ve terörist rejimden ayrılıp devrimin özgürlük ve onur saflarına katıldığımı açıklıyorum."


18 Temmuz'da Şam'daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısına yapılan saldırıda Savunma Bakanı Racha ve Esed'in eniştesi Asıf Şevket gibi kilit isimlerin ölümünden sonra Başbakan'ın da saf değiştirmesi artık rejim için sonun iyice yaklaştığının işareti. Birçok işaret bu yönde olduğu için bir süredir Esed sonrasına dönük hazırlıklar hızlanmış durumda. Bir yandan rejimin çökmesi halinde yaşanması muhtemel senaryolar çalışılırken, diğer yandan da Esed'siz Suriye'nin bölge dengelerine etkisi analiz ediliyor.


New York Times'ta önceki gün çıkan bir haber Amerikan yönetiminin rejimin çökmesine dönük hazırlıklarını ele alıyordu. Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon, geçiş döneminde ortaya çıkması muhtemel göç, güvenlik, gıda ve sağlık gibi sorunlara kafa yoruyor. Saddam'ın devrilmesinden sonra yaşananlardan ders çıkaran Amerikalıların, doğacak kaosun sınır ötesine de yansıyacağını hesaplayarak tedbir aldığı belirtiliyor. Irak'taki olduğu gibi kaos ve talana izin vermemek için kurumların çökmemesi için çaba harcanacağı söyleniyor.


Askeri müdahale ihtimali dışlansa da kitlesel mülteci akınlarının oluşması, komşu ülkelerin güvenliğinin tehlikeye girmesi ve kimyasal silahların kontrolü gibi amaçlarla NATO veya bölgesel müttefiklerle kısmî askerî müdahale planlarının da hazırlandığından bahsediliyor. Bu çalışmalarda Türkiye, Ürdün ve İsrail'le eşgüdümlü hareket edildiği vurgulanıyor. Dışişleri Bakan Yardımcısı William J. Burns'ün başkanlığında, insanî konular, ekonomi, güvenlik, kimyasal silahlar ve siyasi geçiş süreci gibi konulara bakan hücreler oluşturulmuş. Siyasi birimin başında şubat ayında Şam'dan ayrılan ABD elçisi Robert S. Ford'un bulunduğu ve muhalefet saflarını sıklaştırarak geçici bir hükümet kurmaya odaklandığı anlatılıyor. Benzer şekilde yapılanan Pentagon'un en büyük önceliği ise kimyasal silahların güvenliği.


Baas'ın yıkılmasının, ülke içinde olduğu kadar bölge dengelerinde de ciddi sonuçlar doğuracağına şüphe yok. Genel beklenti, Esed sonrası Suriye'nin daha çok iç sorunlara odaklanacağı yönünde. Zira rejimden geriye, moralini yitirmiş ve bölünmüş bir ordu; yolsuzluklara bulaşmış bir polis gücü; işlemeyen bir yargı sistemi; tek sesli bir medya; 17 aydır bombalanan, imar edilmeyi bekleyen şehirler ve boş bir hazine miras kalacak. Suriye'nin Libya gibi kaynaklara sahip olmadığı düşünülürse hiç kolay olmayacak.


Dış ilişkiler açısından, şayet Esed'siz Suriye daha kötü bir iç savaşa sürüklenir; ülke etnik/mezhepsel temelde bölünür ve sınırlara insan kitleleri yığılırsa Türkiye, bundan eskiyi arayacak kadar kötü etkilenir. Ancak yeni Suriye birlik içinde demokratik bir düzen kurabilirse Türkiye süreçten en kârlı çıkan ülkelerden biri olur. Sergilediği ahlakî duruşun karşılığını, yeni yönetimle iyi ilişkiler kurarak elde etmesi beklenir.


Baas'ın yıkılması halinde en büyük zararı görecek ülkelerin başında insanî tüm gerekçeleri göz ardı ederek rejimi destekleyen İran olacak. Hizbullah'la bağlantısı kopacak olan İran, 30 yıldır değişmeyen müttefiki Baas'ın düşmesiyle belki de son dönemde ilk kez bir mevzi kaybedecek. Buna rağmen Tahran, farklı atlara oynama becerisiyle zararını minimize etmeye çalışabilir. Bir İranlı yetkili şöyle diyor: "Esed düşse de İran-Suriye ilişkileri sağlam kalır. Çünkü yerine gelecek yönetimde Müslüman Kardeşler'in ağırlığı olacak." Ancak Şam-Tahran hattının eskisi gibi güçlü olması zor.


Esed'in düşmesinin, en doğrudan etkileyeceği ülkelerin başında Lübnan geliyor. Baas'ın düşmesini hayat memat meselesi gibi görüp açık destek veren Hizbullah için Esed'siz Suriye çok kötü bir haber. Lübnan'ın girift siyasi yapısını iyi bilenler, aşırı güçlenmiş Hizbullah'ın bu sayede zayıflamasının ülkede dengeleri yerine oturtacağı ve istikrara katkı sağlayacağı görüşünde. Ancak kaosa sürüklenen bir Suriye, beraberinde Lübnan'ı da sürükleyebilir.


Esed sonrası ortaya parçalanarak zayıflamış bir Suriye çıkarsa, bu durum İsrail'in, Irak'tan sonra bölgedeki önemli bir hasımdan daha kurtulduğu anlamına gelir. Ancak rakip güçlerin savaştığı, Afganlaşmış bir Suriye'nin yol açacağı istikrarsızlık İsrail için her zaman bir tehdit unsurudur. Şayet Esed sonrası birlik içinde demokratik bir Suriye çıkarsa, halen topraklarının bir bölümünde işgalci olan İsrail için sıkıntı kaynağı olabilir. Ancak meşruiyeti olan bir Suriye rejiminin, başka açıklarını gizlemek için İsrail'le gerilime ihtiyaç duymayacağı ve ilişkilerin normalleşme ihtimalinin artacağına inananlar da yok değil.


Baas rejiminin akıbetiyle birlikte sadece Suriye değil tüm bölge de tarihi süreçlere gebe. Ümid edelim, kazanan özgürlük, kardeşlik ve istikrar olsun.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)