Hükümetin adına “açılım” dediği ve daha önce eline yüzüne bulaştırdığı tiyatronun şimdi ikinci perdesine geçtik; bu perdenin adı “barış süreci”…
Adına “barış süreci” denen ikinci perde başladıktan sonra uzun bir süre ağzımı açmadım, seyrettim; çünkü biz bu oyunun kitabını daha önce okumuştuk. İkinci perdeyi hiçbir eleştiri yapmadan seyretmemin sebebi yıllar önce kitap olarak yayımlanan bu eseri oyunlaştıran yönetmenin kitaba ne kadar sadık kaldığını anlayabilmekti.
Evet, yönetmen eseri sahneye koyarken kitaba oldukça sadık kalmış; birinci perdede yapılan teknik hatalar, seçilen yanlış kostümler bu sefer itina ile düzeltilmiş.
Oyuncu seçimi güzel ve yerinde, sanatçıların diksiyonu düzgün…
Özellikle sahnede PKK’nın sözcüsü rolündeki insanların ne dediği gayet açık ve anlaşılır, zaten tane tane söylüyorlar, anlamamak için aptal olmak lazım; ama her ne hikmetse yönetmen burada karşı tarafa biraz yüklenmiş. Karşı taraf aptalı oynuyor, adam ne istediğini açıkça söylüyor ama oyunda “hükümet rolünü oynayan” sanatçı kulağı duymayan adam rolünde, bir türlü anlamıyor (?).
Oyunun henüz ikinci perdesinde olduğumuz için körler ve sağırlar diyalogu üçüncü perdeye kadar devam edecek gözüküyor; kitaba göre üçüncü perdede başkanlık seçimi var, sonra da Allah ne verdiyse…
Muhtemelen üçüncü perdede taraflar tekrar birbirine girecek, yoksa tiyatro kapısına kilit vuracak; bu tiyatronun para kazanabilmesi, oyuncularının geçimini sağlayabilmesi ancak ve ancak oyunun sürekli sahnelenmesine bağlı. Oyunu bitirirseniz tiyatro nasıl para kazansın?
Abdullah Öcalan denen bebek katili, çoluk çocuk demeden sivilleri öldüren bir teröristin oyunda söylediklerine bakarsak PKK’nın kavgası “bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuş”…
PKK denen terör örgütü Türkiye’de 30.000 kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. Ben bu 30.000 kişi içerisinde o bölgedeki bilgisizliğin, cahilliğin, geri kalmışlığın ve ezilmenin baş sorumlusu olan “ağa”ların bir tanesinin adını dahi görmedim. Hatta bugün meclise girip caka satan kendi partilerinin milletvekillerinin içinde bile var bu “ağa”lar…
Sorsan PKK Marksist bir örgüt; anlaşılan PKK Marksizm ile Marks & Spencer’i fena halde karıştırmış.
Doğuda yaşayan binlerce insanın çocuğunu silah zoru ile kaçırıp ailesini ölümle tehdit ederek örgüte dahil eden, kızları alıp tecavüz ederek kaçıp köye dönebilme fırsatını dahi böylece elinden alan PKK, bugün çıkmış Kürtlerin temsilcisi gibi bütün sahnede rol kesiyor.
Niye?
Çünkü senarist öyle yazmış…
Peki, senaryo tutar mı?
Bilmem ama Hollywood’un yazdığı senaryolar iyi para kazandırıyor fakat filmin yapımcılarına…