Bana ne Köşk’teki adamın dindarlığından



İsmet Paşa’nın cumhurbaşkanı olarak Çankaya Köşkü’nde hüküm sürdüğü yıllarda bir yılbaşı gecesi Mevlid Kandili’ne denk gelmiş.

Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım o gece Köşk’te içki içilmesine onay vermemiş.
Can Dündar, “İlginç bir bilgidir bu, bir ailenin içyüzünü anlatır. Naif bir bilgidir” yorumunu yapıyor.
* * *
Eski Diyanet İşleri Başkanlarından Tayyar Altıkulaç’ın anılarından öğrendik:
Devri iktidarında eşi Sekine Evren’i kaybeden Kenan Evren, Köşk’te eşinin ardından hatim indirilmesini sağlamış.
Ayrıca Köşk’teki hanımlar “kelime-i tevhid” çekmişler.
Çekilen “kelime-i tevhid”in sayısını 250 bine tamamlamak için erkekler de devreye girmiş.
12 Eylül’ün anlı şanlı komutanları “la ilahe illallah” diyerek Köşk’ü inletmişler.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bu türden dindarlık anıları, beni zerre kadar etkilemiyor.
Ben devletin en tepesindeki adamların, kişisel dindarlıklarına ya da dince kutsal sayılan günlere kişisel hayatlarında gösterdikleri saygıya falan bakmam...
Ben “köşk’teki adam” için şunlara bakarım:
-  Adil mi?
-  Dindarların özgürlüklerine saygılı mı?
-  Toplumun tüm renklerine karşı eşitlikçi bir anlayışla mı yaklaşıyor?
-  Yasak rüzgârları mı estiriyor?
-  Elindeki silahlı güce yaslanarak halkına kin mi kusturuyor?
-  Hukuka saygılı mı?
-  Herkesin hakkını gözetiyor mu?
* * *
“Köşk’teki adam”...
-  İster sabah akşam ortalığı “la ilahe illallah” diye inletsin, ister sabah akşam içki içsin...
-  İster yılbaşı geceleri sabaha kadar dans etsin, ister kandil geceleri sabaha kadar ibadet etsin...
-  İster alnı secdeden kalkmasın, ister alnı secde görmesin.
-  İster tek bir hatim bile indirmesin, ister hatim üzerine hatim indirtsin...
Beni ilgilendirmez.
Ben “Köşk’teki adam”ın kişisel dindarlığına ya da dinsizliğine değil, topluma karşı geliştirdiği politikalara bakarım.
Ötesi beni hiç ama hiç ilgilendirmez.

Şamil’den acizlik itirafı

ESKİ gazeteci/yeni AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar, bir gazeteye verdiği röportajda şöyle demiş:
“PKK vesayetinin kırılması lazım... Orada entelektüeli, siyasetçisi, aydını da, vatandaşlarımız da maalesef özgür değil. Orada özgür oy kullanmak mümkün olsa, iddia ediyorum BDP’nin oyu yüzde 1’i bile geçmez”.
* * *
İktidar partisi milletvekili Şamil Tayyar’ın bu söylediği, müthiş bir acizlik itirafından başka bir şey değildir.
Boru değil, hükümet partisine mensup bir milletvekili, memleketin bir bölgesinin, resmen PKK’nın elinde tutsak olduğunu söylüyor.
Diyor ki:
“Halk orada özgürce oy kullanamıyor”.
Şamil’e sormak isterim:
Eğer bu söylediğin doğruysa neden gereğini yapıp bölge halkını özgürleştirmiyorsunuz?
Yok, eğer bu söylediğin dört dörtlük bir “sallama” ise, neden böyle bir “sallamaya” tenezzül ediyorsun?

Müsamere tadında yurtseverlik gösterisi

MÜSAMERE tadındaki yurtseverlik gösterilerini hiç sevmem.
Hani...
Bir eğlence mekânında, tam da eğlencenin tavan yaptığı bir anda sahnedeki sanatçı, “Ben bu ülkeyi ve Atatürk’ü çok seviyorum ya...” türü bir cümle kurduktan sonra “10. Yıl Marşı”nı okur ve kalabalık da alkolün de verdiği etkiyle coşarak marşa katılır ya...
Hep acıklı bir gülümsemeyle izlerim bu türden manzaraları...
Geçen akşam bizim Atiye Sokak’ta da benzer bir olay yaşanmış.
Sokaklara taşan masalarda herkes yeme-içmeye ve sohbete dalmışken, aldığı fazla alkolün etkisiyle coşan bir vatandaş “Bugün Cumhuriyet Bayramı” diyerek başlamış İstiklal Marşı’nı söylemeye...
Tabii ki sokaktakiler, bir kısmı gayet gönüllü, bir kısmı isteksizce ayağa kalmış.
Gecekondu yıkımlarının bile İstiklal Marşı söylenerek engellenmeye çalışıldığı bir ülkede tersi olsa şaşardım.
Ama yine de o anda Atiye Sokak’ta bulunanlardan Şahin Irmak adlı oyuncu, bu müsamereye katılmayı reddetmiş, “münasebetsiz” ve “ucuz” bulmuş olayı...
Vay sen misin bulan? Çocuğa yapmadıklarını bırakmamışlar. “Hain” falan demişler.
* * *
Ben olsam ayağa kalkmamayı göze alamazdım.
Belki de bu nedenle Şahin Irmak adının hemen yanına “çok cesur bir adam” notunu iliştiriverdim.

En fazla yüzde 35 alırız derseniz

BÜYÜK Türk klişelerinden biridir, “Türkiye’de CHP ağzıyla kuş tutsa şu kadar oyu geçemez” yargısı...
Peki ne kadar oyu geçemez?
-  Mesela bazı siyaset bilimcilerine göre yüzde 25’i geçemez.
-  Mesela bazı anketçilere göre yüzde 30’u geçemez.
-  Mesela bazı köşe yazarlarına göre yüzde 20’yi geçmesi bile büyük başarı.
Bu kervana en son CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi katıldı: Ona göre ise sağ ağırlıklı Türkiye’de CHP yüzde 35’i geçemezmiş.
* * *
Hadi anketçileri, siyaset bilimcileri, köşe yazarlarını bir tarafa bırakalım, peki bir CHP sevdalısının böyle bir saptamada bulunmasına ne diyeceğiz?
Sizi bilmem ama ben şunları söylüyorum:
-  Bu bir havlu atmadır.
-  Bu bir “biz halkın tamamını kucaklayamayız” itirafıdır.
-  Bu bir umutsuz ev kadını ruh halidir.
-  Bu “çoğunluğu başkalarına bıraktık” demektir.
-  Bu verili kodlara teslim olmak demektir.
-  Bu yenilgiye alışma halidir.
-  Bu kendine güvensizlik demektir.
-  Bu yılgınlık demektir.

Beni en çok ne mutlu eder

İNGİLTERE’de bir şirket, insanların günlük basit zevkler içinde en çok nelere önem verdiğini saptayan bir anket yapmış.
Ankete göre insanları gün içinde en çok mutlu eden olay “ceplerinde para bulmaları” imiş. “Tatile çıkmak” ikinci, “Yeni yıkanmış çarşafların serildiği bir yatağa uzanmak” üçüncü olmuş.
Madem son zamanlarda kendimi liste çıkarmaya adamış durumdayım, o halde bir tane de “beni en çok ne mutlu eder” listesi çıkarayım bari:
* * *
-  Ucuzculuk yapan birinin pahalı bedeller ödemesi...
-  Dağ kulübesinde yanan şömine...
-  Dikkat çekmek için yanıp tutuşan birinin beklediği dikkati çekememesi...
-  Çok üşüdükten sonra kavuşulan sıcak ve ferah ortam...
-  Yanlarında fütursuzca konuşulabilecek kişilerle büyük bir masada yenen yemek...
-  Sabah ilk içilen kahve...
-  Yıllar önce tadı damakta kalarak seyredilmiş bir filmin yıllar sonra seyredilmesi...
-  Bitmesin temennileriyle okunan kitap...