Sonucu şu veya bu ölçüde memnunlukla karşılayan bir karşı taban da var.
Kamuoyunun yoğun duygularla kutuplaştığı bir dava!
TV’lerde bu kesimlerin ateşli sözcülerini dinliyoruz. Çoğunu hukuken ciddiye almıyorum.
Ben bir hukukçu olarak AİHM’nin bu dosya ile ilgili kararını esas alan bir yazı yazmayı tercih ediyorum.
AİHM’nin ilgili kararı “Çetin Doğan vs. Turkey” adını taşıyor, başvuru numarası 28484/0 ve tam 19 sayfa.
Karar, yüklenen suçu 6 sayfada özetlemiş: Atılı suç, Plan Semineri toplantısında, “Beş aşamada icra edilecek olan bir strateji uygulayarak siyasi iktidarı devirmeyi tasarlamış” olmasıdır. İlk aşama darbe için “Gerekli tüm bilgilerin toplanması...” Bu amaçla “çok sayıda kişi, dernek, sendika, üniversite vb. çeşitli kurumlar hakkında” bilgi toplanmış ve tasnif edilmiştir.
İzleyen aşamalar; uçak düşürülmesi, “irticai tehdit bahanesiyle sokak denetimlerinin askeri güçler tarafından ele geçirilmesini” amaçlayan bombalama dahil provokatif eylemler yapılması, azınlık ve dini cemaatlerin şiddet eylemleriyle tahrik edilmesi... Bu karışıklıkta sıkıyönetim ilanı, hükümeti devirerek “milli mutabakat hükümeti” kurdurulması, isimleri belirlenen kamu görevlerine askerlerin atanması...
Gazeteci, politikacı, işadamı, sivil toplum mensubu binlerce kişinin tutuklanarak stadyum ve spor salonlarında toplanması!... Bunlar tamamlandıktan sonra seçimlere gidilmesi.
Şu çok önemlidir:
Tutuklanacak, atılacak, atanacak kişiler sembolik isimler değil, gerçek kişilerdi!
AİHM kararında bu iddiaların dayandığı delilleri sayıyor: Birçoğu Çetin Doğan tarafından imzalanmış 2.229 sayfa belge, 19 adet CD, 10 adet teyp kaseti, ses kayıtları... Ayrıca bir casusluk soruşturmasıyla ilgili arama sırasında Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçen “çok sayıda ek belge”.
AİHM’ye göre bu deliller, sanıklar hakkında soruşturma açmak ve tutuklamak için “ciddi neden ve emare”lerdir! Soruşturma, yakalama ve tutuklama kararı “ciddi neden ve emarelerin varlığını da dikkate alarak ve somut delil unsurlarına dayanarak” verilmiştir... AİHM sonuçta Çetin Doğan’ın itiraz başvurusu hakkında şu kararı veriyor:
“Başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksundur.”
Demek ki, evrensel hukuk açısından da bu davaya uydurma denilemez.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi adil yargılanma hakkını düzenliyor. AİHM, Çetin Doğan’ın bu konudaki itirazlarını “Dayanaktan yoksun” saymamış, fakat yargılama sürdüğü için “olası ihlalleri” şimdiden görmenin mümkün olmadığına karar vermiştir.
Sanıkların istediği bazı şahitleri, mesela Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ı dinlemeyi mahkemenin reddetmesi, önemli bazı CD’lerin sahih mi, sahte mi olduğuna dair çelişkili bilirkişi raporlarının bulunması ve mahkemenin ‘sahih’ diyen bilirkişi raporlarını tercih etmesi... Avukatların “Delillerin tartışılması yapılmadı” şeklindeki eleştirileri...
Bunlar hukuken çok önemlidir.
Zira CMK’nın 217. maddesine göre “Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir”.
Gerçekten, mahkeme tartışılmamış delillere dayanarak mahkûmiyet vermişse, Yargıtay’dan döner.
Genel bakışla, yadırgadığım iki hususu belirtmeliyim: Biri 15-20 yıl mahkûmiyette asgari cezanın değil, azami ceza olan 20 yıl hapsin verilmesini yadırgadım. Mahkeme “Sanıkların duruşmadaki halleri”nden dolayı böyle yapmış. Fakat “duruşmadaki hal”in karşılığı 5 yıl ağır hapis farkı mı olmalıydı?
İkincisi, emirle hareket eden alt kademe subayların “asli fail” sayılarak mahkûm edilmesini de yadırgadım. Askerlikteki keskin “emir” faktörünü dikkate almak gerekirdi. Bunlar “fer’i fail” (yardımcı) sayılsaydı cezaları yarı yarıya inerdi.
Delil tartışması dahil, mahkemenin niye böyle karar verdiğini ancak gerekçeli karar açıklandığında öğreneceğiz.
Ben şimdiki verilerle, kararda Yargıtay’ın bazı bozmalar yapmasını muhtemel görüyorum.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)