Ben ailemin ortanca çocuğuyum… Yani, ebeveynlik konusunda tecrübe kazanmış bir anne ve babanın elinden geçtim…
İlk çocuk olmak çok zordur… Çünkü hem anne hem de baba, acemiliklerini o çocuktan çıkarır!
O çocuk, yetişirken adeta deneme tahtası olur…
Baba olmanın verdiği sorumlulukların sınırlarını bir anda belirleyemezsiniz… Bu, yaşayarak öğrenmek zorunda kaldığınız bir durumdur…
İlk göz ağrısı kızım henüz dört-beş yaşlarındaydı… Çocukların fiziksel olarak en hareketli oldukları dönemler…
Koşarken, oynarken düşmesin, bir yerine zarar gelmesin diye sürekli komut yağdırarak; “kızım yavaş, kızım dur, kızım yapma, kızım otur vs…” şeklinde yaptığım uyarılardan ve gözümün sürekli onun üzerinde olmasından öyle bir rahatsız olmuş ki!...
Bir gün ellerini beline koyup, başını sallayarak şöyle dedi:
- “İyi ki bir baba olmuşsun be!...”
Bir eğitimci olduğum halde duygularıma esir oldum ve maalesef beş yaşındaki bir çocuğu kendime isyan ettirmeyi başardım... :))
Aynı hataya ikinci kızım da düşmemeye çalıştım… Onu, dünyasında biraz daha özgür bıraktım…
Tabi şimdi büyük kızım, o eski defterleri karıştırıp, “bana tanımadığın hakları ona tanıdın” diye sitem edip duruyor!
Gene haklı, ne diyebilirim ki?
- Dört dörtlük bir “babalık” hiç kolay değil…
- “Babalık” herkesin harcı değil!...
Ben sorumluluklarına aşırı derecede bağımlı biriyim… Neredeyse hastalık derecesinde…
Baba olacağımı öğrendiğim andan itibaren, bu sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirebilmek için ne yapmam gerektiği konusunda onlarca kitap okudum… Tecrübeler ve nasihatler dinledim…
Buna rağmen, babalık yolunda o kadar çok tökezledim ki!...
Çocuklar hayatı yaşayarak öğrenmek zorunda…
Yanma duygusunu, elini yakmadan öğrenebilmiş olan var mı aramızda?
Çocuğun düşmesine, koşmasına, ağlamasına, bağırmasına ve hata yapmasına engel olduğunuz zaman, hayatı doğru bir şekilde öğrenmesinin yolunu kapatmış oluyorsunuz!...
Yeteneklerinin açığa çıkmasını engelliyorsunuz…
Bilinçli ve sorumluluk sahibi insanların bile kolay beceremediği bu görevi her erkeğe vermek, her erkeğe “babalık” hakkı tanımak sizce ne kadar doğru?
Çocukların kendi ayakları üzerinde durması, iyilik-kötülük kanatlarından hangisini parlatacağını deneyerek öğrenmesi çok önemli…
İnsanoğlu hayat yolculuğunda kılıktan kılığa girer… Hep aynı kalmaz… Yeni bir şey öğrendiğinde, kendine yeni bir rota çizer...
Yeni ufuklara yelken açmanın kimseye zararı yok…
Özellikle yetişme çağındaki çocuklar için, “Otursun oturduğu yerde, sorun çıkarmasın” şeklindeki yaklaşım kimseye bir şey kazandırmıyor…
Bırakın çocuklar, “başımıza iş açsın, başımıza icat çıkarsın…”
İnsanın içindeki enerji pilin enerjisine benzer… Kullansanız da, kullanmasanız da o enerji bir gün biter…
Baba bir şey yapacaksa, çocuğun enerjisini durdurmak için değil; o enerjiyi daha faydalı bir işte kullanabilmesi için yapsın!...
Hızlı şarj kadar, hızlı tüketim de zararlıdır…
Çocuğunun enerjisini tüketmemeye, hayatını doğal akışında sindire sindire yaşamasına destek olsun…
Acıdan geçmeyen hayat eksiktir… Çocuğumun ağrısız, acısız bir hayatı olsun diye çabalamak doğru değildir… Tuz olmasaydı, hangi yemek lezzetli kalabilirdi?
Küçük kızım şu an 18 yaşında…
Bu yazıyı yazmadan önce ona sordum:
- “ Z kuşağının bir üyesi sıfatıyla, anne ve baba olarak bizden ve toplumdan beklediğin en önemli şey nedir?”
Verdiği cevaba bakar mısınız?
- “Önce sevgi değil; önce saygı, sonra sevgi!...”
Çocuklardan öğreneceğimiz öyle çok şey var ki…
Bizzat tecrübe ettim… En başta da, “babalık!...”