Avrupa’nın geleceği aslında bir yerde dünyanın geleceğidir denebilir.
Çünkü Avrupa, dünyaya aydınlık yüzüyle barış, demokrasi, Aydınlanma ve özgürlükler hediye etmiştir. Ama aynı Avrupa diğer yüzüyle yine dünyaya savaş, faşizm, nasyonal sosyalizmi sunmuştur.
İki dünya savaşı bu kıtada oldu. Mussoluni ve Hitler gibi faşist ve insanlık düşmanı liderler Avrupa’dan çıktı.
Ama aynı Avrupa, Avrupa Birliği projesi ile kendine yeni bir misyon ve vizyon çizmiştir. Bu misyon ve vizyon barış, demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet ve refahtır. Bu nimetlerden 5 milyona yakın göçmen vatandaşımız da yararlanıyor.
Ancak son yıllarda Avrupa’da ırkçılığın tekrar hortladığını görüyoruz.
Bu yazıyı kaleme almamın nedeni Trouw gazetesinde çıkan “Holokost Kıtası Avrupa’ya Hoş Geldiniz” (1) başlıklı makale oldu. Önce o makaleyi özetle buraya almak istiyorum.
“Holokost Kıtası Avrupa’ya Hoş Geldiniz”
Hollanda Tilburg Üniversitesinde öğretim üyesi ve Arabist Jan Jaap de Ruiter’in Trouw gazetesine Suriye’den kaçan göçmenler için bu başlıkla bir makale yazdı.
Yazara göre, Avrupa; yeniden hortlayan yabancı düşmanlığına karşı kör.
Yazar, özetle şöyle diyor: “Göçmenler, Avrupa kıtasının sadece özgürlük, demokrasi ve refah kıtası olmadığını, fakat bunların yanında dinci fanatizmin, faşizmin, totaliterizmin de vatanı olduğunun bilincindeler mi? İkinci Dünya Savaşında olduğu gibi yeniden ırkçılığın, yabancı düşmanlığının hortlamıyacağını kim garanti edebilir ki? .. Hitler’in İkinci Dünya Savaşında Yahudilere uyguladığı holokostu unutmayalım.
Benim gönlüm bütün göçmenlere Avrupa’ya hoş geldiniz derken, aklım ise bana göçmenlerin Avrupa’ya gelişinin büyük ve kitlesel bir felaketin de habercisi olduğunu söylüyor. Çünkü Avrupa’nın gizli hoşgörüsüzlüğü, ırkçılığı şimdilerde İslam’a ve Müslümanlara karşı bir tehlike olarak boy göstermektedir.”
Yazar uyarıyor. Ama sadece böyle felaket senaryoları yazmak ve insanlara korku salmak sorunu çözmüyor ki. Çarelerini de yazmak gerekir.
Çare Demokrasiye Sahip Çıkmaktır
Demirel’in de dediği gibi ‘Demokraside çareler tükenmez.’
Çare demokrasiyi ve özgürlüklere sahip çıkıp yerli ve yabancı azınlıkları korumaktır. Çünkü demokrasinin gereği yerli ve yabancı azınlıkları yani göçmenleri de yasal statülerle devlet koruması altına almaktır.
Bu konuda elimizdeki en büyük yasal güvence Avrupa Konseyi tarafından 1993 tarihinde kabul edilen “Ulusal Azınlıkları Korumaya Dair Sözleşme”dir.
AB ülkelerindeki yerli azınlıklar örneğin Hollanda’da Frisliler bu kapsama alındı. Şimdilerde yabancı azınlıklar da demokrasi ve geleceğimiz için bu Sözleşme kapsamına alınmalıdır.
Çünkü Sözleşme şöyle diyor: “Kendi topraklarında, ulusal azınlıkların mevcudiyetinin korunması, Avrupa kıtasında istikrarın, güvenliğin, demokrasinin ve barışın korunmasıdır.” Nokta. Buna eklenecek söz var mı?
Son on yıldır Siot Başkanı, Güney Hollanda Eyalet Milletvekili ve Demokratlar Birliği Partisi Genel Başkanı olarak bu konuya çok önem ve öncelik verdik. Bizim kaldığımız yerden STK’larımız ve siyasetçilerimiz bu mücadeleyi sürdüreceklerine inanıyor ve güveniyoruz
Avrupa’nın geleceği aydınlık ve parlaktır. Böyle olmak zorundadır. Bizlere düşen görev özgürlükçü demokrasiye sahip çıkmaktır. Irkıçılığa ve ötekileştirmeye karşı mücadele etmektir.