Avrupa’daki sol oluşumlar her geçen gün kan kaybediyor. Sol hareketler, uzun zamandır ideolojik ayrışma ve tartışmanın içindeler. Sol artık Avrupa’da bir gelecek perspektifi oluşturamıyor. Amerika’da da bu durum farklı değil. Buna karşılık, yeni sağ hareketler, yani popülistler ise, her geçen gün daha da güçleniyor. Sesleri daha fazla çıkıyor. Hatta sesleri yükselirken, yıllardır sol hareketlerin savundukları değerleri kendilerine mal ediyorlar. Yani ele geçiriyorlar...
Sol hareketlerin zayıflaması ve aşırı yeni sağ girişimlerin yükselişinden rahatsız olan sol aydınlar ve siyasetçiler var elbette. Örneğin Amerikalı yazar Richard Rorty bu gelişmeleri yıllar önce fark edenlerden sadece birisi. Rorty, ‘Achieving Our Country’ başlıklı kitabıyla, Amerika’nın başına Donald Trump gibi birisinin geleceğini öngörmüştü. Aynı şekilde Hollanda siyasetinde uzun yıllar aktif olmuş, Yeşil Sol Partisi eski lideri, milletvekili kriminolog ve sosyolog Femke Halsema da, sözkonusu gidişattan rahatsız olanlar arasında.
Femke Halsema, bu konudaki rahatsızlığını dile getirmek için, 21 mart yerel seçimlerinin hemen ardından bir kitap yayınladı. Manifesto niteliğinde olan bu kitap ‘Güç ve Hayal’ başlığını taşıyor. Kitabın tanıtımı geçtiğimiz günlerde Trouw gazetesinin hafta sonu eki olan ‘Letter & Geest’ de yapıldı. Uzun tanıtım yazısında Halsema, ‘Avrupa’da konservatif politikacılar sol değerleri ele geçirdiler’ ifadesine yer vermiş. Yeni sağ’ın ‘milliyetçilik, hoşgörü, milli gurur ve eşitlik’ gibi değerleri sahiplendiğini, oysa bu değerlerin sol’a ait olduğunu söyleyen Halsema, ilerici değerlerin geri alınmasını istiyor.
Halsema’nın yazısı, Amerika’daki sol hareketlerden örneklerle başlıyor. Richard Rorty’dan iktibas yapıyor Halsema. Rorty’e göre, Sol, tanım gereği bir ümit partisidir. Sol, ülkedeki ahlak kimliğinin daha oluşması gereken olan bir değer olarak görür, korunacak bir değer olarak değil. Richard Rorty’un Amerika sol’unun değerlendirmesi özetle şöyle: ‘Yetmişli yıllardan itibaren ilerici sol içine kapandı. İlerici sol, önceliği ideolojik berraklık, grup içi teorik çatışma, kimlik politikası gibi konulara verdi. Sol bir kültür karamsarlığı içine girdi. Obama da sekiz yıllık başkanlık döneminde fazla bir şey yapamadı bu alanda’.
Eski Yeşil Sol Parti Lideri Helsema Hollanda için şöyle devam ediyor: “...Milenyum’un başlarında Hollanda’da ‘Çok kültürlülük dramı’ yaşandı...
Stef Blok Komisyonu araştırmasının (2004) ‘Yeni Hollandalıların entegrasyonu başarılıdır’ sonucu sert eleştirileri beraberinde getirdi... Seksenli yılların başında kaybedilen önemli bir değerimiz ise, toplum olarak kendimizi iyileştirebilme ümidimiz oldu. ‘Her şeyin azı’ sloganı hakimiyetine rağmen, bazı girişimler başarılı oldu. Örneğin, bakım alanında Hugo Borst ve Carin planı gibi. Kısmi ekonomi bazı ofislerde, iş alanlarında ve arabalarda başarılı oldu... Onlarca sosyal girişim, israfa karşı ‘plastik çorba’, yoksullukla mücadele, okur yazarlık, gibi projeler hayata geçirildi”.
Femke Halsema, Avrupa’da yayılan ve siyasette de kendini gösteren yeni sağ ve konservatif hareketler hakkında da şunları söylüyör: “... Yeni sağ, Frits Bolkestein (Hollandalı liberal siyasetçi ve ideolog) yardımıyla iki hamle yaptı. Bunlardan ilki, doksanlı yılların başında ilerici fikir birliğinin, siyaseten doğru, dünyaya yabancı ve hatta tehlikeli olarak mütalaa edilmesiydi. Sol, bu değerlendirmeye karşı savunmaya girmişken, Pim Fortuyn (öldürülen populist Hollandalı politikacı) çıkıp, ilerici değerleri muhafazakar değerler olarak savunmaya başladı. Öncelikle, fikir özgürlüğü, kadın erkek eşitliği gibi…”
Halsema, oysa Avrupa’daki yeni sağcı kabadayıların unuttukları bir şey var diyor. O da, geçen yüzyılın ikici yarısında, büyük değişimler için mücadele verenlerin sol entellektüeller olması.. Helsame, ‘Baudet (Demokrasi Forumu Lideri)’nin kullandığı ifadenin ‘açık, hoşgörü ve demokratik ülke bir Hollanda mirasıdır’ yeni sağ partilerin değil, ilerici hareketlerin görüşü olduğunu söylüyor.
Evet. Sol entellektüeller ve siyasiler bir hayli zor durumda. Uzun süredir sol hareketlere mal olmuş değerler, günümüzde artık popülist ve sağ hareketler tarafından kullanılıyor. Bu durum bize, Avrupa’da bir değerler paylaşımı mücadelesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Zira sol değerler, bugün yeni sağ gruplarca sadece ele geçirilmiş değil, aynı zamanda ayaklar altına alınmış durumda. Adı, Amsterdam Belediye Başkanlığı için geçen Femke Halsema, yeni kitabında çözüm olarak, geçmişte olduğu gibi, gelecekte de yabancılaşmaya, polarizasyona karşı, kendi aramızdaki yarış yerine, birlikte çalışmakla karşı konulacağını savunuyor.