Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu’na sordular; “Beşir Atalay sizi aradı mı?”
Yorgancıoğlu yanıt verdi;
“Bizim hedefimiz bir an önce halkı sorunlarından kurtaracak olan icraatları yapmaktır...”
Demokrat Parti-Ulusal Güçler Genel Başkanı Serdar Denktaş’a sordular; “Türkiye sizi istemiyor mu?”
Serdar Denktaş yanıt verdi;
“Bizim Türkiye ile bir sıkıntımız yok, arada bizi Türkiye’ye kötü gösterenler oldu...”
Yeminli AK Parti ve Erdoğan düşmanları “hadlerini bildirin, kovun gitsinler” diye alkış tutmaya başladılar.
Halkın önemli bir bölümünde tedirginlik var çünkü seçtikleri hükümette artık icraat bekliyorlar.
Kavga ve şamatadan fazlasıyla usandılar.
CTP ve DP tabanları endişe ile izliyor olanları, çünkü partilerinin başarılı olmasını istiyorlar ve biliyorlar ki bu dönemde Ankara ile kavga etmek kimsenin işine yaramaz.
Meselenin sadece maaşlarla bitmediğinin farkındadırlar.
Sadece bir aile ve onlara bağlı dar bir kesim politikacı-tetikçi ellerini ovuşturarak izliyor olanı-biteni.
Çünkü perde gerisinde onlar organize ediyor AK Parti düşmanlığını. AK Parti’yi gerilettikçe kendi hanedanlarının sürüp gideceğini düşünüyorlar.
Bunun için de Özkan Yorgancıoğlu’na “Türkiye’yi kov gitsin” diyenleri beslemekten de geri durmuyorlar.
***
İrsen Küçük’ten duymuştum, şahit olan başka UBP’li politikacılardan da teyit almıştım.
“Bizi istemezlerse, askerimizi çeker oradan ayrılırız” demiş Başbakan Erdoğan.
Bunu ne zaman söylemiş?
Kurultay rezaletinde her türlü küfrün Erdoğan’a yapıldığı zamanlarda.
Havadis’in Ankara Ofisi’nin açılışına gelen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da “Sayın Erdoğan çok üzgün ve öfkeli” diyecekti.
Aynı cümleleri açılışta bulunan dönemin Dışişleri Bakanı, şimdinin UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’e de tekrarlayacaktı.
Erdoğan, asrın projesi ile bölgede dengeleri değiştirme heyecanı yaşıyor, krizde olan Rum ekonomisi karşısında Kuzey’in ekonomisini geliştirme hayali kuruyor ama bunun karşılığında siyasi ihtiraslar uğruna çıkarılan kavgalarda küfür yiyor.
Sanırım Ankara’nın haleti ruhiyesi yani içinde bulunduğu ruh hali buydu o günlerde.
Ve yine sanırım Erdoğan o meşhur öfkesiyle o malum cümleyi kullanmıştı:
“Bizi istemezlerse askerimizi çeker oradan ayrılırız...”
***
Türkiye bunu yapar mı? diye çok düşündüm.
Sonuçları ne olur değil, bunu yapar mı?
Askerini de çekip, Kıbrıs’a olan ilgisini sıfırlar mı?
Türkiye’nin Kıbrıs Türkü’nün isteği ve davetiyle burada olduğu malumdur.
Garanti ve İttifak Anlaşmaları da buna uluslararası hukuk bağlamında zemin kazandırmaktadır.
Durum böyle olunca “bizi istemezlerse çekip gideriz” cümlesi ciddi bir anlam içeriyor.
Kıbrıs Türkü istemezse Türkiye’nin burada kalma koşulları ortadan kalkıyor.
Peki Kıbrıs Türkü’nün çoğunluğu Türkiye’nin Kıbrıs’tan çekip gitmesini istiyor mu?
“Ankara bu hükümeti istemiyor” söylemiyle birlikte bunu da tartışmak gerekir galiba.
Yoksa ilişkileri sağlıklı bir zemine oturtamayacağız...
(Havadis gazetesinden)