Erdoğan’ın güçlü bir şekilde halk tarafından cumhurbaşkanlığına seçildiğini düşünelim; öyle olacak görünüyor zaten. İddialı “Türkiye 2023” projesi de iki dönem cumhurbaşkanlığına denk düşmektedir.
Böyle güçlü bir cumhurbaşkanı... Ve karşısında parlamenter sistemde yürütme erkinin asıl başı olan bir başbakan olacak, onu da halk seçecek! Parlamenter sistemlerde zaman zaman görülen “iki başlılık” sorunu ortaya çıkmayacak mı?
Başkanlık sisteminde ise yürütme erki tamamen başkanın elindedir, başbakan ve kabine yoktur, “iki başlılık” da olmaz!
Diyelim, Erdoğan 2014’te güçlü bir cumhurbaşkanı oldu. 2015’teki genel seçimlerde sandıktan bir de başbakan çıkacak. İkisi de birbirlerine “Beni de halk seçti” diyebileceklerdir, bu bir.
Hatırlayalım, Özal cumhurbaşkanı olduğunda onun atamasıyla kısa süreli başbakanlık yapan Yıldırım Akbulut, bir seçim kazanmadan başbakan olduğu halde, “Başbakan benim” diyerek kişilik ortaya koymuş, belirli konularda Özal’ın talimatlarına da karşı çıkmıştı.
AK Parti’den Abdullah Gül gibi güçlü bir şahsiyet değil de, Erdoğan’ın işaretiyle partiden getirilecek bir kimse bile 2015’te sandıktan çıktığında kendisini güçlü hissedecek, siyasi kültürümüz başbakan odaklı olduğu için halk da icraatı ondan bekleyecektir.
Başlangıçtaki balayı dönemi geçtikten sonra, açıkça “iki başlılık” ortaya çıkacaktır. Parlamenter sistemlerde zaman zaman görülen bir sorundur bu. Başkanlık sisteminde ise başbakanlık diye bir makam olmadığı için, evet, böyle sorunlar olmaz.
Öyleyse başkanlık sistemine mi geçelim?
AK Parti’nin 2007 seçim beyannamesinde “Parlamenter sistem esas alınmalıdır” denilerek o zamanki cumhurbaşkanı Sezer’in yetkilerinin normale indirilmesi öngörülüyordu. Demek ki konjonktürel bir görüşmüş, işte şimdi başkanlık sistemi öneriliyor.
Bugün ise olası “iki başlılığı önleyelim” diye başkanlık sistemine geçmek de konjonktürel bir tavır değil midir?
Kaldı ki başkanlık sistemi sadece başkan-başbakan sorunuyla ilgili değildir, sistemin diğer unsurları Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yapısını nasıl etkiler diye de düşünmek, tartışmak ve ihtiyatlı davranmak gerekir. Sistem sorunlarını sağlıklı tartışmanın yolu, yaşanmış uzun tecrübelerin dersleri dikkate alınarak ve uzun vadeli gelecek düşünülerek araştırmalar yapmaktır.
Yarı başkanlıkta parlamenter sistemin unsurları vardır, ayrı bir konudur. İki başlılık olmasın diye başbakanlık kurumu ortadan kaldırılarak başkanlık sistemine geçmenin Türkiye için yanlış olacağını düşünüyorum.
Peki ufukta gözüken iki başlılık ihtimalini ne yapalım? Her sorunun çözümü sistemi değiştirmek değildir. Sistemde düzeltmeler yapmanın yanında siyasi kültür ve kişisel davranışlar da son derece önemlidir. Erdoğan ve Gül bugüne kadar “iki başlılık” çatışmasının çıkabileceği dönemeçleri sükunetle geçtiler. Bundan sonra da biri cumhurbaşkanı, öbürü başbakan, yine öyle götürebilirler. Sistem değiştirmenin sonuçları kötü olursa, bunun telafisi çok zor olur, bu vebalden sakınılmalıdır. Zaten Meclis’ten geçeceğini de sanmıyorum.(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)