Asil Nadir kuşkusuz Kıbrıslı Türklerin arasından çıkmış önemli şahsiyetlerden biri.
İngiltere'de "haksızlığa uğrayıp, uğramadığını" iddia edecek bilgilere sahip değilim. Ancak davasının "adli bir davaymış" gibi görünmesine rağmen "politik hesaplar için istismar edildiğini" görmemek için "kör" olmak gerekir.
"Asil Nadir" dediğimiz zaman kendisini çok sevenlerin ve de ona düşman olanların sayıca birbirleriyle yarışır durumda olduğunu tespit edebiliriz.
Ben bizzat çok takdir ettiğim şahsiyetlerin "Kıbrıs söz konusu olduğunda Asil Nadir ya da Besim Tibuk gibi isimleri KKTC'de bazı şeylerin yolunda gitmediğine örnek olarak olumsuz bir şekilde dile getirdiklerine" tanık oldum.
TC devleti nezdinde sanırım "Asil Nadir'i överek bir açıklama yapan" yönetici ya da politikacıya rastlamadım. Bu kendisinin Türkiye deneyimi ve o dönemdeki ilişkileri ile açıklanabilir herhalde.
Öte yandan geçmişte onun şirketlerinde çalışarak "ekmek parası" kazanmış olan ve günümüzde bakan ve de benzeri yönetici konumunda olan şahsiyetlerin kamuoyu nezdinde "Asil Nadir'e yapılanın haksızlık" olduğunu söylemeleri insani açıdan anlaşılır ama ilgili kamuoyu nezdinde ne derece inandırıcıdır tartışılır.
Diğer taraftan geçmişte yıllarca Asil Nadir'in emrinde çalışmış ve "her dediğini emir saymış" ya da kısa bir süre bile olsa Asil Nadir bünyesinde çalışma heyecanıyla kimisini Kıbrıs TV için minübüs satın alma telaşında bizzat gözlemlemiş olduğum bazılarının "Asil Nadir'de her tür kötülük" vardır tarzı karalamalarının da hem "abartılı" hem de "bir nedenden dolayı öç alma hırsıyla dile getirilen" suçlamalar olduğunu görmek için KKTC'de onlarca yıl yaşamaya gerek yok.
"Asil Nadir karşısında nasıl susarsınız?" diye meslektaşlarını suçlayanların onun yanına koşa, koşa giden "transferler" olduğunu ve "bilmediğim nedenlerden yanından ayrıldıktan sonra basın ahlakını hatırladıklarına altı yıllık KKTC deneyimimde tanık oldum.
"Asil Nadir değil KKTC'nin tüm Türk dünyasının en büyük işadamıdır" diyenleri de izlediğim için önerim hem bu tarz saçmalıklarla hem de gereksiz düşmanlıklarla vakit kaybetmek yerine reel duruma bakmak!
Asil Nadir bir hukuk devleti olan İngiltere'ye "suçsuz olduğuna inanan bir sanık" olarak gönüllü gitti. Bir tür teslim oldu.
İngiliz Adaleti'ne "güvendiğini" söyleyerek hakim ve juri karşısına her türlü rizikoyu da hesaba katarak çıktı. İtiraf ediyorum: onun yaşında olsaydım bu adımı atmazdım. Bu nedenle attığı adıma saygım var.
Ancak öte yandan "Asil Nadir suçsuzdur" demenin özellikle Avrupa Parlamentosu'nda sosyaldemokrat meclis grubunun İç İşleri ve Adalet Politikası sözcülüğünü yapmış bir politikacının bakış açısından "sorumsuzca" bir açıklama olduğuna inanmaktayım.
Hakkında ciddi iddialar var. Hatta onun ve çevresi tarafından yapılan "evet aldı ama geri koydu" tarzı açıklamalar da "bulanıklığı berraklaştırmamaktalar".
Bir gerçek daha var kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken: O da Rum Kesimi'nin bu oyundaki rolü!
Asil Nadir'in "tartışılır" ya da "tartışılmaz" "başarılı iş adamı" konumu Rum Kesimi için hep büyük bir sorun olmuş olmalı. İngiltere'de tüm olanaklarını seferber etmiş durumdalar. Bu açıdan aslında İngiltere'de hukuk devleti bir sınav vermekte. Bakalım Rum Kesimi'nin tüm "bildik baskılarına" rağmen ne derece "adil" olacak sonuç!
İşte bu nedenle tarafımız belli aslında: Onu severiz ya da sevmeyiz. Suçludur ya da değildir. O bizden biridir. Ailemize mensupdur. Türkler olarak ona sahip çıkmak bence en doğru tavır. Elbette bizzat onun güvenerek karşısına çıktığı İngiltere Adaleti'nin alacağı karara saygı duymak zorundayız. Ancak buna rağmen Rum Kesimi'nin hedefindeki Asil Nadir'i yalnız bırakmamalıyız.
Eğer varsa onunla bir sorunumuz o hesabı bu davanın sonrasına bırakmak adil bir tavır olur!