Asayiş berkemal mi?

MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş, \"şüpheli\" sıfatıyla ifadeye çağrıldı.

Ardından Türkiye, uzun zamandır unuttuğu \"krizli günler\" yaşıyor. \"Kulis\" diye tarif edilen bir yerlerde, kıyılarda, köşelerde ikili, üçlü, dörtlü gruplar bir araya gelip, \"gizli gizli\" konuştuklarını sanıyor. Oysa her yerde aynı şeyler konuşulur. İddialar, komplolar, şüpheler, hamleler... Kim ne yapıyor, ne söylüyor? Kimin ne hesabı var? \"Dedikodu kazanı\" kaynar da kaynar. \"Kriz yönetim merkezi\" ise bunları tepeden izler. Orada \"kriz\" yoktur, en azından olmaması gerekir, rüzgâr bambaşka eser. Zira, şayet orada bir kriz olursa, bunun adı ne \"demokrasi krizi\" ne de \"güvenlik krizi\" olur, adı düpedüz \"siyasi kriz\"dir. Türkiye, son 10 yıldır \"demokrasi krizleri\"ne de \"güvenlik krizleri\"ne de girmiştir ama bir \"siyasi kriz\" yaşamamıştır.

Heybesine \"demokrasi krizi\" konulmuş, son \"güvenlik krizi\"ni yorumlamaya çalışanlara bundan sonrasına dair pusula olabilecek, yaşanmış bir hikâyeyi anlatalım:

Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde, 27 Nisan 2007\'de gece yarısına yakın saatlerde bir e-bildiri yayınlanmış. Ortalık toz duman. Başbakan Erdoğan konutunda bilgilendiriliyor. Eylem planı hazırlanıyor. Başbakan çerçeveyi çizmiş: Hükümet geri adım atmayacak, bildiri aynen iade edilecek. Kurmayları ertesi gün yapılacak açıklamayı yazarlar. 28 Nisan\'da hükümet sözcüsü iadeyi yapar. Başbakan ise Resmi Konut\'ta. Yanına dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer girer. Ekranlarda ateşli tartışmalar, yorumlar. Gazete sayfalarına yansımış heyecanlar... Herkes diken üstünde. Başbakan, yanına gelen müsteşarına sorar. (Durun, hemen heyecanlanmayın. \"Son durum nedir\", \"Açıklamamıza tepki ne olacak\" gibi sorular sormamış, uzun saatler sürecek bir toplantının da talimatını vermemiş ya da \'Masanı topladın mı\' gibi bir espri de yapmamış.) Başbakan, Ömer Dinçer\'e o gün oynanan Rizespor-Ankaragücü lig maçının sonucunu sorar. \"O kargaşa içinde Dinçer maçın sonucu nereden bilsin\" demeyin, bu soruya o da hazırlıklıymış, cevabı anında vermiş: \"Rizespor Ankaragücü\'nü 3-1 yendi.\"

Yani, herkes krizin ardına takılmışken, Başbakan yapması gerekeni yapmış, sonra da hayatın normal akışına dönmüştü, müsteşarına maçın sonucunu sorarak, aslında onu da normalleştiriyordu.

Bugünlerde yine herkes, gazeteciler, yorumcular kriz peşinde koşarken, Twitter\'a önceki gün bir mesaj düştü. Hemen hemen bütün kriz anlarında Başbakan\'ın yanında bulunan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, \"Afrika Kupası\'nı Zambiya\'nın kazanmasından müthiş keyif aldık. Zambiya şölen gibi oynadı\" diyor. Anlaşılıyor ki Çelik, Başbakan\'ın \"Afrika Kupası\'nı kim aldı\" sorusuna hazırlık yapmış. Daha önceki hikâyeyi bilen biri olarak gülümsedim, Başbakan galiba Çelik\'e \"Afrika Kupası\'nı kim aldı\" diye sordu. Çelik de Twitter\'dan şifreyi veriyor, \"Asayiş berkemal. Normalleşin\" diyor.

Sonuçta krizler kontrolsüz çıkabilir ama bugün söz konusu olan \"kriz\" tarafların yönetilebildiği bir krizdir. Bu krizden kıyamet senaryoları üretenler de kendi krizlerini kontrol altına almaya ve yönetmeye başlamalıdır.

Bu CHP kimin CHP\'si?

CHP içindeki bir ideolojik kutbun duayeni, parti içindeki muarızlarının ise adını \"CHP\'nin Yeşil\'i\" diye kodladığı Önder Sav -onu unutmak hiç mümkün değil de- kurultaylar öncesinde kendisini hatırlatmış, \"CHP Atatürk\'e bile kalmadı, Kılıçdaroğlu\'na da kalmaz\" demiş. Sav haklı, CHP Atatürk\'ün CHP\'si değil, İnönü Atatürk\'ün elinden almış. Ama \"Milli Şef\" 8 Mayıs 1972\'de genel başkanlıktan, 4 Kasım 1972\'de CHP üyeliğinden istifa etmiş, hatta giderken, gelen Ecevit ve arkadaşlarını \"Bunlar Ankara\'yı bile başkent olmaktan çıkarırlar\" diye suçlamış. CHP\'yi İnönü\'nün elinden alan Ecevit ise 12 Eylül\'den sonra CHP\'yi arkasına bile bakmadan terk etmiş. Baykal\'a kalmış CHP. Sonra malum, bir kaset olayı... Meğer CHP, Baykal\'ın da değilmiş. Şimdi bu CHP, Atatürk\'ün, İnönü\'nün, Ecevit\'in CHP\'si değil, gördük ki Baykal\'ın hiç değilmiş. Kılıçdaroğlu\'nun CHP\'si zaten olmadı. Heyhat, halkın CHP\'si de değil ki halk sandıkta iktidar vermiyor. Bu CHP kimin CHP\'si? Sakın bana \"CHP CHP\'lilerindir\" diye klişe bir cevap vermeyin, ben değil, Önder Sav bu sözü hükümsüzleştirdi.

(BUGÜN)